2022'nin ilk işlem haftasında neler oldu?
Küresel piyasalar yıla düşüşle başladı. Omicron varyantının piyasa fiyatlamasında belirgin bir etkisi yok, yani piyasalarda yeni varyantın ekonomide durgunluk yaratacağı fikri var ama pandemi başındaki bir süreç kadar keskin etki beklenmediği için fiyatlamada da zayıf kalıyor. Endekslerin düşmesinde ABD 10 yıllık tahvil faizinin yükselmesi etkili oldu. Yılın ikinci yarısında düşüşe geçen ve görece skin seyir izleyen tahviller uykudan uyandı. Bu hafta 10 yıllıklar %1,76'ya çıkarak 30 Mart sonrası en yüksek seviyeyi gördü.
Tahvil faizi neden yükseldi?
Faizi yükselten ana etken Fed beklentileri olurken hafta içinde açıklanan veriler ve FOMC tutanakları da Mart'ta faiz artışına gidilmesi olasılığını artırdı. Yani geçen aya kadar Mart'ta varlık alımı biter, Mayıs'ta da ilk faiz artışı gelir tahmini erkene çekildi.
Son tutanaklar neye işaret ediyor?
Bugüne kadar para politikasında enflasyonu öncelikli gösterge alan Fed, pandemi sürecindeistihdamı ilk sıraya aldı. Geçen 1,5 yıl içinde işsizlik oranı pandemi öncesi seviyelere kadar düştü. Ücretlerde rekor artışlar yaşandı, fakat işe alım tarafı daha yavaş ilerledi. Bu yavaşlık endişe verecek kadar düşük değil, ama artık öncelik sırası değişti. 39 yılın zirvesine çıkan enflasyon yeniden ilk sıraya geçti. Fed, küresel arz ve tedarik sorununun yarattığı enflasyonun bu yıl içinde de artacağını biliyor ve yükseliş hızını düşürmek ve fiyatların geneline yayılan bu artışı sınırlayabilmek için faiz artışı yapmak zorunda. Bu yüzden son FOMC tutanaklarında hızlı ya da erken bir faiz artışı ifadesine yer verildi.
Tahvil hareketliliğiyle ons altın bu hafta %2 geriledi ve denge bölgesi olarak gördüğümüz 1.780 dolar seviyesine yaklaştı. Altın ile ilgili beklentilerimizi dünkü raporumuzda ifade etmiştik. Görünüm beklentilerimizi destekliyor.
Bu hafta petrol fiyatlarında bu hafta %5 yükseliş oldu. OPEC+ kanadından beklenen karar alınırken Kazakistan'daki durum fiyatları yükseltti. Gösterge petrol olan brent bu hafta 83 dolara yaklaşarak 24 Kasım sonrası en yüksek seviyeyi gördü. Daha önceki analizlerimizde de belirtiğimiz üzere kısa vadede 76 dolar üzeri kapanışları 90 dolara giden yolda güçlü bölge olarak görüyoruz.
Yurt içine dönersek;
Kesinlikle yeni yılın gündemi zamlar ve enflasyon oldu. Elektriğe, doğalgaza, alkole, tütüne, vergiye, köprüye, yola, damgaya, pula hemen her şeye oldukça yüksek oranlarda zam yapıldı. Enflasyon ise %36'yı aşarak 19 yılın zirvesine çıktı. Bu oranın zirve olması beklenmiyor, bunun habercisi ise ÜFE. Üreticinin maliyetlerdeki bu artışları tüketiciye yansıtmaması mümkün değil. Dolayısıyla yılın devamında resmi olarak (!) %40'lı oran maalesef ki şaşırtıcı olmayacaktır.
Kur tarafında bu hafta yüksek enflasyon, FOMC tutanakları, tahvillerdeki oynaklık gibi iç ve dış gelişmelere karşın fiyat 13'lü seviyeleri korudu. Haftaya 13,30 seviyesinden başlayan dolar kuru 13,90'lı seviyelerde tutundu. TCMB'nin döviz alım saatlerinde daha sakin seyir izleyen kurda artık 10.00-15.00 saatleri dışında oynaklık artıyor. TL'yi korumak için planlanan mevduat sisteminde döviz, bir nevi belli saatlerde sabitlenmiş durumda. Bu noktada piyasalarda endişe yaratan iki nokta var: Fiyat kontrolü nasıl yapılıyor? Döviz satarak mı TL basılarak mı? Her ikisi de enflasyonu da kuru da yükseltecek bir sonuca neden olan ve son derece yanlış bir politika. Merkezin Aralık ayındaki 5 müdahaledeki kaybı 7 milyar doların üzerinde. Net rezervler 8 milyar dolarda iken swap harici rezervler ise rekor eksi seviyelerde. Böylesi cephane azlığı olan dönemde kurdaki dengenin nasıl sağladığına dair şeffaf açıklamaların yapılması şart. Çünkü banka verilerine göre TL korumalı mevduata olan talep de döviz mevduatlarındaki düşüş de oldukça sınırlı. Merkez bankalarının gücü ve prestijinin bir çok gerekçesi vardır, ama hata yapılan zamanlarda da güveni koruyabilmek için iletişim olmazsa olmazdır. Doğru bir iletişime ve şeffaflığa ihtiyaç var.