Dünkü yazımda, Vladimir Putin'in Ukrayna'yı işgal kararının küresel petrol piyasasını nasıl etkilediğini ve WTI ve Brent petrol fiyatlarını yeni rekor zirvelere doğru nasıl taşıyabileceğini incelemiştim. Savaşta hızlı bir çözüm ihtimali olmadan, ufukta çok daha büyük artışlara tanık olabilir.
Bugün ise, önümüzdeki dönemde petrol piyasalarından ne bekleyebileceğimize dair bir yol haritası oluşturmak amacıyla, bizi bu noktaya getiren arz ve talep trendlerini inceleyeceğim.
Petrol Talebi Yeni Rekor Zirvelere Doğru
2021 sonları kadar yakın bir dönemde, Wall Street’teki popüler görüş petrol talebinin salgınla birlikte pik yaptığı ve bu noktadan itibaren yalnızca düşeceği yönündeydi. On milyarlarca dolarlık bir varlığı yöneten ünlü bir varlık yöneticisi, ham petrolün “balina yağının“ yolunu izleyebileceğini söylemişti.
18 ay sonra, petrolden şüphe edenler daha hatalı olamazdı; ABD’de talep sürekli olarak COVID-19 salgını öncesindeki seviyelerin üzerinde ve henüz geçen ay yeni rekor zirveler kaydetti:
Daha da etkileyici bir şekilde, bu yeni zirveler yaz trafik sezonundaki dönemsel talep artışından da önce yaşandı. Yani talebin daha yüksek seviyelere çıktığını da görebiliriz.
Önümüzdeki dönemde, talepteki bir diğer potansiyel bir artış kaynağı da uçak seyahatlerindeki toparlanmanın sürmesi. Aşağıdaki grafikte, ABD’deki uçak seyahatlerinin 2019’da salgın öncesi seviyelerin yaklaşık %15 altında olduğu görülüyor:
COVID-19 kısıtlamalarının kalkmasıyla birlikte, birçok analist ABD’de uçak seyahatlerinin 2022’de bir noktada tam bir iyileşme kaydetmesini bekliyor. Eğer bu gerçekleşirse, ABD ham petrolüne yönelik talepte yeni zirvelerin kaydedilmesini garantileyebilir.
Son olarak, dünyanın geri kalanı da ABD’nin izinden gidiyor. IEA’nın sunduğu son tahminler, küresel talebin bu yıl günlük 3,2 milyon varil artışla günlük 100,6 milyon varile ulaşacağına işaret ediyor. EIA ise bu yılın üçüncü çeyreğinde küresel talepte yeni bir rekor zirvenin kaydedilmesini, 2023 ve ötesinde de yeni zirveler görülmesini bekliyor:
Diğer bir deyişle, petrol tüketiminde bir pik noktadan çok uzaktayız. Dünya çapında ekonomilerin yeniden açılmasıyla birlikte, yalnızca bu yıl içinde dünya günlük 3 milyon varilin üzerinde yeni arza ihtiyaç duyacak.
Şimdi, denklemin arz tarafını değerlendirelim.
ABD’de Petrol Üretimi Sabit Kaldı ve Fiyat Artışları da Pek Yardımcı Olmayabilir
Son 10 yılın en iyi fiyatlama ortamına rağmen, ABD’de petrol üretimi hâlâ günlük 11,6 milyon varil seviyesinde. Bu da salgın öncesi zirvelerin günlük yaklaşık 1 milyon varil altında:
Bu durum, petrol fiyatlarının 50 – 60 dolar arasında seyrettiği dönemde kaya petrolü üreticilerinin piyasayı milyonlarca varillik yeni arza boğduğu zamanlardan 180 derecelik bir dönüş.
Daha önce de belirttiğim gibi, bu değişimin iki sebebi var: sermaye yatırımı eksikliği ve belki de daha önemli olarak, kaynak yetersizliği. Kaya petrolü üreticileri; Eagle Ford (IS:FROTO) ve Bakken gibi kaya petrolü üretiminde yaşanan patlamada önemli bir rol oynayan havzalardaki çekirdek kaynaklarını neredeyse tüketmiş durumda.
Bugün, Teksas’taki Permian havzası ABD’nin petrol üretimindeki büyüme için son kale. 2021 ortasından bu yana üretim artışına günlük yarım milyon varilden fazla katkı yapmasına rağmen, Permian geleneksel üretimde yaşanan düşüşü ve ülkedeki diğer kaya petrolü havzalarındaki üretimin yerinde saymasını telafi etmekte zorlanıyor:
Permian’daki kaya petrolü havzalarının büyük oranda tüketilmesi sebebiyle, fiyat artışlarının bu sorunu çözüp çözemeyeceği net değil. Üreticiler daha fazla üretmek istese bile, sektörde işgücünden çelik borulara ve hidrolik kırma kumuna kadar her alanda eksiklikler yaşanıyor.
Otomobil imalatını ve ev inşaatlarını yavaşlatan tedarik zinciri sıkışıklıkları, petrol sektöründe de etkisini gösteriyor ve bunun kolay bir çözümü yok. Bu faktörler bir araya gelince de, ham petrol fiyatlarında tarihin en büyük haftalık artışının yaşanmasına rağmen ABD’deki sondaj kulesi sayısının aynı dönemde neden düştüğünü açıklıyor. Sayı az dah olsa yükselişe geçti ancak hâlâ COVID-19 öncesi seviyelerin yaklaşık %24 altında bulunuyor:
Son olarak, bir de OPEC+ grubu ve onlar da üretimi artırmakta zorlanıyor.
Küresel Sermayenin Çekilmesi OPEC+ Üretim Kapasitesini Olumsuz Etkiledi
COVID-19 salgınının ilk ortaya çıktığı dönemde, OPEC+ günlük 9,7 milyon varillik rekor miktarda bir petrolü geri çekerek petrol piyasasını dengelemişti. Talebin toparlanmasıyla birlikte, grup Temmuz 2021’de başlamak üzere arzı her ay 400 bin varil artırma konusunda anlaşmaya vardı.
Ancak son birkaç aydır, grupta yer alan ülkelerin çoğu üretim hedeflerine ulaşmakta zorlandı. IEA Ocak ayında OPEC+’in günlük üretim kotasının 900 bin varil altında kaldığını açıkladı.
Bu eksikliğin en büyük sebebi olarak, Batı dünyasının fosil yakıt üretimine karşı politikaları gösterilebilir. Tarihsel olarak, OPEC+’in petrol üretiminin büyük bir bölümü Batı’dan gelen sermayeyle gerçekleştirildi. Ancak şimdi, enerji uzmanı Julian Lee’nin Bloomberg’e de açıkladığı gibi, Batılı petrol şirketlerinin sermaye bütçelerini azaltmaları küresel çapta sonuçlar yaratıyor:
“Nijerya ve Angola gibi ülkelerde üretimin sürekli olarak hedeflerin altında kalmasının sebebi, bu tesislerin idaresi değil... Bunun yerine, üretimdeki sınırlılık keşif ve geliştirmeye yönelik yatırım eksikliğini yansıtıyor. Yani bu durum devam edecek. Hatta, daha fazla sayıda ülkenin kapasite kısıtlamalarıyla karşı karşıya kalması ve üretimi artırmakta zorlanmasıyla birlikte, durum daha da kötüleşecek.“
OPEC+ üretim kapasitesine yönelik tahminlerin düşürülmesinin de etkisiyle, Morgan Stanley) küresel çaptaki fazla kapasitenin bir yıl önceki günlük 6,5 milyon varilden 2022 ortasına kadar günlük 2 milyon varilin altına düşmesini bekliyor.
Bu fazla kapasite tahminleri, Rusya’nın Ukrayna’yı işgali öncesinde yapılmıştı. Bu yüzden Rus arzında hiçbir aksaklık yaşanmayacağını varsaysak bile, petrol piyasası yıl sonuna kadar günlük 2 milyon varilin altında bir fazla kapasiteyle tehlikeli bir noktaya gelmişti.
Son olarak, önümüzdeki dönemde Rusya’nın petrol ihracatındaki bozulmanın devam etmesinin piyasa üzerinde nasıl bir etki yaratacağına bakalım.
Talebi Yok Edecek Bir Fiyat Sıçraması Petrolü 200 Dolar Üzerine Taşıyabilir
Her emtiada, boğa piyasalarını arz ve talep dengesizliği yaratır. Fiyat mekanizması bu dengesizliği iki yoldan çözmeye çalışır: daha fazla arz teşviği, ya da talebin düşmesi.
Geçtiğimiz yıl içinde, petrol piyasasında fiyatların istikrarlı bir artış göstermesi daha fazla arz (ya da daha düşük talep) ihtiyacının sinyalini verdi. Ancak petrolün 90 dolar üzerinde son yılların zirvelerini görmesine rağmen, üreticiler yeterli arzı eklemeyi başaramadı. Bu iki bölümlük yazı dizisinde belirttiğimiz gibi, üretimdeki bu sıkıntıların büyük bir kısmı kısa vadede daha yüksek fiyatlarla çözülemez.
Talep ise dünya çapında yükselmeye devam ediyor.
Şu an, günlük 4,8 milyon varillik Rus petrolünü kaybetme tehdidi, dengeleri iyice bozabilir. Rus ihracatının tamamen kaybedilmesi durumunda, diğer tüm OPEC üyeleri üretim kapasitelerini maksimuma çıkarsa bile piyasa hâlâ günlük bir milyon varilin üzerinde bir arz açığı yaşayabilir.
Bu senaryoda, piyasayı dengeleyebilecek tek mekanizma talepte geniş çaplı bir yıkımın yaşanması olur. Fiyatların ne kadar yükseleceğini kimse bilemez, ancak 200 dolar yalnızca başlangıç olabilir.
Tabi ki böyle bir durum hiçkimse için iyi olmaz. Dünyadaki tüm insanların iyiliği için, Rusya-Ukrayna savaşının mümkün olan en kısa sürede çözülmesini ummalıyız.
Ancak yatırımcılar için, bu potansiyel senaryo küresel çapta her varlık sınıfını etkileyebilecek en önemli risklerden biri haline geldi ve geçen her günde de olasılığı artıyor gibi görünüyor.
Bu yazının orijinali Ross Report’ta yayımlanmıştır. Yazının ilk bölümüne buradan ulaşabilirsiniz.