Bugün açıklanan TÜFE ve ÜFE rakamları son derece olumsuz bir görünüm çiziyor.
ÜFE, aylık %4,34 oranında artış gösterdi. Bu oran son derece yüksek ve önceki aylardaki değişimi incelediğimizde Nisan ayındaki aylık artış Eylül 2018 sonrası en yüksek artış. Eylül 2018’de kurdaki rekor yükselişin etkisiyle ÜFE aylık %10,88 oranında artmıştı. Kasım 2020 ve Mart 2021’de de %4 üzerinde artış gösteren ÜFE, Nisan’da son 30 ayın en hızlı artışını gösterdi. Yıllık bazdaki seviye ise %35,17 oldu ki bu oran da Kasım 2018 sonrası en yüksek seviye oldu.
TÜFE, Nisan’da %17,14’e yükselerek 23 ayın zirvesine çıktı ve ÜFE ile TÜFE arasındaki makas da 2,5 yılın en yükseğinde.
Bu rakamlar ne ifade ediyor?
Emtia fiyatlarındaki artışın küresel fiyatlarda yükselişe neden olduğu bu süreçte yurt içinde ise Türk lirasındaki değer kaybının etkisiyle hem üretici hem de tüketici fiyatlarındaki yükseliş hızlandı. Kurdaki artış fiyatları yükseltirken imalat PMI tarafında ise düşüşe neden oldu. İstanbul Sanayi Odası’nın bugünkü raporunda girdi maliyetlerindeki artışın Türk lirasındaki değer kaybı, ham madde fiyatlarındaki yükseliş ve bir miktar da arz eksikliklerinden kaynaklandığına dikkat çekildi. 11 ay düzenli yükseliş gösteren PMI, Nisan ayında 50,4’e geriledi.
Rakamlar, kurdaki artışın enflasyon başta olmak üzere göstergelerde bozulmaya neden olduğunu gösteriyor.
Kur neden yükseliyor?
Bu sorunun cevabına hemen hemen her raporumuzda değiniyoruz, çoğu defa da ana başlıklar altında belirttik. Lakin tüm ana başlıkların da diğer gelişmelerin de ana sebebi güven kaybı. Yabancı sermaye girişi bir yana çıkış var, para politikası tarafında ise Ağbal dönemindeki son iyimser algı da görevden alınmayla bozuldu. Hem siyasi hem jeopolitik hem de ekonomik risklerin yüksek kalmaya devam etmesi TL’nin de değer kaybetmeye devam etmesine neden oluyor.
Geçen haftaki enflasyon raporunda Nisan ayında yıl içi zirvenin görülmesinin ardından enflasyonda düşüş beklendiği belirtilmişti, ancak özellikle döviz kurunun zirveye yakın seviyelerde işlem görmeye devam etmesi, dünyada da gıda başta olmak üzere fiyatlardaki artışın sürmesi bu tahminin pek mümkün olamayacağını gösteriyor.
Değinmek istediğimiz bir diğer nokta ise, Ağbal döneminde yapılan son 200 bp faiz artışında enflasyondaki yükseliş beklentisi etkili olmuştu ve önden yüklemeli olarak faiz artışıyla önlem alındığı belirtilmişti. Eğer bu faiz artışı yapılmasaydı şu anki enflasyona göre reel getiri eksi olacaktı. Mayıs’ta enflasyonun yükselmeye devam etmesi durumunda merkezin faiz ya da ek araçlarla sıkı para politikasını sürdürmesi gerekecek, şu anki beklenti faizlerin sabit tutulması yönünde. Bu beklentiyi değiştirecek en önemli faktör ise (sıra dışı bir gelişme olmaması durumunda) kurdaki seviye olacak. 8,30’lu seviyelerde işlem gören kurda yeni rekorların görülmesi durumunda enflasyon hızı da daha fazla olacaktır. Eğer ekonomik görünüme rağmen siyasi baskı galip gelmeye devam ederse gerek TL varlıklarda gerekse ekonomik göstergelerdeki kırılganlık yılın kalanında daha da artabilir.
Haftaya başlarken kur ve borsadaki görünüme baktığımızda;
BİST 100 son günlerde 1.450-1.350 puan aralığında işlem görmeye devam ediyor. Teknik olarak yükselişin korunması için 1.470 puan seviyesinin korunması gerekiyor, bu yolda ilk olarak 1.430 puanı izleyeceğiz, ancak kalıcı bir hareket için BİST Bankalardesteği şart ve bu da yabancı desteğinin şart olduğu anlamına geliyor. Yabancının gitme nedenini düşününce de yazının başına yani uygulanan politikalara dönüyoruz.
USD/TRY kurunda geçen haftaki 8,48 atağının ardından yaşanan geri çekilmede 8,18 korundu ve bugün yeniden 8,30 üzeri hareketler görüyoruz. Kısa vadede 8,35’i yeni seviyeler görebileceğimiz kritik bir eşik olarak takip ediyoruz.