2015 yılının ana gündem maddesi şüphesiz faiz konusu. 2015 yılı itibariyle başlayan bu furyanın başlangıcını ABD ekonomisi yapacak gibi görünüyor. 2008 krizinden sonra başarıyla uyguladığı parasal genişlemenin ardından piyasaya sunduğu Dolar’ı çekmek isteyen FED, faiz artırımı için önce Haziran ayını gösterdi. Ancak istenilen verilere makul güven sağlanamadı ! Şimdi hedef, Eylül, olmadı Aralık. Ancak bu yıl içerisinde bir faiz artırımı gelecek gibi duruyor. Bunu da küresel dengeleri bozmamak adına, kademeli olarak gerçekleştirecekler. Bu yıl içerisinde de eğer olmazsa, 2016 yılını konuşmaya başlayacağız ! 2016 demişken, bu faiz artırımı furyasının devamını da İngiltere getirecek gibi duruyor. Bunu, BoE başkanı Carney’in her söyleminde üstüne basa basa dile getirdiğini görüyoruz. Ancak bu durumun şartı, Enflasyonun toparlanmasına bağlı, eğer şartlar sağlanırsa faiz artırımı kapıda.
İngiltere’de enflasyon oranı toparlanamıyor, neden?
Yukarıda gördüğümüz tablo İngiltere’nin enfllasyon oranını gösteriyor. 2012-2015 yılı içerisinde baktığımızda genel anlamda düşüş gösterdiğini görüyoruz. Bu durumun sebepleri arasında, bir çok etmen yer alıyor.
Öncelikle harcamalar tarafında 2012-2015 yılları arasında yükselen bir trend olduğunu görmekteyiz.
İşsizlikteki keskin düşüşü, grafikte görebiliyoruz.
Kişisel gelirlerde artış devam ediyor.
Bu da son olarak Tüketici Fiyat Endeksi, Bu grafikte de yön yukarı ancak son dönemde bir kırılma olduğunu da görmekteyiz.
Her şey enflasyonun artmasını gösteriyorken, enflasyon oranı neden düşüyor ?
Öncelikle petrol fiyatlarına değinmek gerektiğini düşünüyoruz. Son dönemde toparlanma gösterme çabası içerisinde olsa da, OPEC’in arz fazlasını kısmaması bu yükselişin tekrardan sonlanmasına neden oldu. Özellikle gelişmiş ülke ekonomilerini bağlayan bu durum, enflasyon üzerinde negatif bir görüntü ortaya çıkmasına neden oluyor ve maliyetleri aşağı çekiyor. Bunun dışında tabii ki, ücretlerde artış var ancak hala istenilen düzeyde mi ? bu sorunun cevabını verebilmek aslında zor. Grafiklere baktığımızda istenilen düzeyde olmadığını, enflasyon görünümüne yansımadığından kaynaklı olarak söyleyebiliriz. Normal şartlar altında incelediğimizde, istihdamın artmasıyla, ücretler yükselir, bu da tüketim harcamalarını artırır. Artan harcamalar ile birlikte, mal ve hizmetlerin fiyatı artar. Ancak son döneme baktığımızda, istihdamda keskin düşüş olduğunu ve harcamalardaki yükselişin enflasyona yeterli katkı yapmadığını görüyoruz. Hatta tasarrufların bile azaldığını gördüğümüz İngiltere ekonomisi için işlerin yolunda gittiğini söylemek yanlış değil. Eğer, bu verilerin katkısı ilerleyen dönemlerde biraz daha istikrarlı bir boyuta ulaşırsa, İngiltere için istenilen şartlara biraz daha hızlı bir yaklaşım söz konusu olabilir. Bunun dışında, petrolde talep artışnın biraz daha gündeme gelmesi ile, enflasyon hedefine hızlı bir yaklaşım görülebilir. Bu durumun gerçekleşebilmesi için de arz talep dengesinin tekrardan yakalanabilmesi gerekiyor. Sonuç olarak, gelişmiş ülke ekonomilerinde ortaya çıkan, zayıf büyüme sorununun temel anlamda, düşük talepten kaynaklı olduğunu görüyoruz. İngiltere ekonomisi için de bu durumun geçerli olduğunu söylemek yanlış değil. Çünkü faizler 2010’dan beri 0.50 seviyelerinde ve rekor düşük seviyelerde sabit bırakılıyor. Eğer BoE Başkanı Mark Carney, İngiltere ekonomisi için istenilen şartları 2016 yılı içerisinde sağlamaya başlarsa, ABD’den daha güçlü bir ekonomiyle faiz artırımı sürecine girebilir.