40% İndirim
⚠ Kazanç Uyarısı! Hangi hisseler yükselişe hazırlanıyor? Hisse senetlerini ProPicks radarımızda görün.
Bu stratejiler yılbaşından bu yana %19,7 oranında kazanç elde etti.
Tam Listeye Erişin

2020 Yılına Genel Bakış - 1. Bölüm

Yayın Tarihi 30.12.2019 14:23
Güncelleme Tarihi 02.09.2020 09:05

Yatırımcıların risk iştahı piyasaların 2019'u rekor seviyelerde kapatmasına yardımcı oluyor. FED'in 2008 mali krizinden bu yana bir yıl içinde en yüksek faiz oran indirimi sayısına ulaşarak bu yıl üç kez indirime gitme kararının ardından S&P 500 şimdiye dek yaklaşık %29,2 yükselirken, ABD hisseleri de tarihi zirveleri gördü.

Yakın dönemdeki jeopolitik risklerin hafiflemesi de bu olumlu havaya katkıda bulundu. 2018 ortalarından beri yatırımcıları tedirgin eden ve IMF'ye göre küresel ekonomiye yaklaşık 700 milyar Dolar'a mal olan ABD-Çin ticaret anlaşmazlığında, Ocak ayında Birincil Aşama'nın imzaları atılabilir. Sadece bu gelişme Aralık ayında yatırımcı güveniyle birlikte ABD piyasalarını ve küresel piyasaları yükselişe geçirdi.

Piyasa katılımcılarını endişelendiren bir diğer siyasi çıkmaz olan Brexit, İngiltere'de 12 Aralık'ta yapılan genel seçimleri Başbakan Boris Johnson'ın açık arayla kazanmasının ardından bir çeşit nihai sonuca doğru yol alıyor. Bu seçim galibiyeti siyasi haritada bir değişime yol açarak, Başbakan Johnson'a "Brexit'i sonlandırma" uğraşı anlaşmasız bir çıkış anlamına gelse bile AB'den çıkma gücünü verdi.

İyimserlik hisseleri güçlendirmeye devam ederken, küresel ekonomik piyasalardaki sürekli belirsizlikler altının yükselmesine yardımcı oldu. 2019'un son iki işlem gününe girerken, güvenli liman yıllık bazda yaklaşık %15,6 değer kazanmış durumda. Ticaret savaşının getirdiği riskler, Avrupa ve Japonya'da yavaşlayan büyüme ve Hong Kong ile Latin Amerika'da yaşanan siyasi kargaşa piyasadaki tehlikeler.

ABD içinde ise, yılın en büyük beklenti yaratan Uber, LYFT ve Slack gibi isimlerin ilk halka arzları piyasada ciddi bir hayal kırıklığı yarattı. Halka açılmayı planlayan bir diğer isim olan WeWork ise başlangıç noktasına gelemeden çöktü.

İlk halka arzların yeniden ortaya çıkışı konusundaki tüm bu gürültüye rağmen, Riyad'ın Tadawul Borsası'na açılan Saudi Aramco hepsini gölgede bıraktı ve tarihin en büyük ilk halka arzı olma başarısına ulaştı.

İç piyasalarda ise TCMB’nin faiz indirimleri, işsizlik oranı, enflasyon ve bütçe açığı gibi konular gündemdeydi. Merkez Bankası başkanının görevden alınmasından sonra Murat Uysal’ın başkanlık koltuğuna geçmesiyle toplam 1200 baz puan faiz indirimi gerçekleşti. 2018 yılının Ekim ayında 25,24 seviyesine kadar yükselen enflasyon 2019 Kasım'da 10,56% olarak belirlendi. Son verilere göre işsizlik oranı ise 13,8% oldu.

2020'ye başlarken en popüler yazarlarımızdan bazılarına yeni yılda piyasaların nasıl bir yön izleyebileceğini sorduk. İki bölümden oluşacak serimizin ilk kısmında üç yazarımız 2019 yılını özetledi ve 2020 yılından neler beklediklerini kaleme aldı.

Şenay Şerefoğlu – Investing.com – 2020 Yılı Beklentileri

2019 küresel piyasalar için son derece tatsız ve endişeli geçerken Türkiye ekonomisi içinse 2018’e göre toparlanma dönemi oldu.

Mart 2017’de ABD Başkanı Trump’ın birçok gerekçeyle Çin’e ek vergi uygulamaya başlaması ve Çin’in de misilleme yapması ile başlayan ticaret savaşlarında bu yıl da somut bir anlaşma sağlanamadı. Veriler Çin’in bu durumdan ABD’ye göre çok daha fazla etkilendiğini gösteriyor.

2019’un en beklenmedik gelişmesi ise Fed’in faiz indirimine gitmesi oldu. Yılın 2. Yarısında faiz indirimine giden Fed, bilançoda da politika değiştirdi. Bunun nedeni ise ticaret savaşlarının yatırımcıları endişelendirmesi ve haliyle yatırımların azalması, buna bağlı göstergelerdeki zayıflama ile resesyon korkusu oldu. Trump’ın düşük faiz isteğinin de Fed’i baskıladığını söyleyebiliriz, ancak Fed için bu talepten ziyade verilerin de buna neden olması önemliydi.

Avrupa kanadında Brexit konusu Birleşik Krallık’ta siyasi tansiyonu oldukça yükseltti ve başkan değişimi, seçimler, parlamentodaki oylamalar derken süre ülke ekonomisini de yordu, ancak yine de beklentilere göre daha olumlu bir sene idi.

Euro Bölgesi’nde ise durum son derece tatsız, Almanya ve Fransa’da verilerin zayıflaması, enflasyonun bir türlü istenen hareketi gösterememesi ve resesyon korkusu ECB’nin de bu yıl faiz indirimine gitmesine neden oldu. Yeni Başkan Lagarde ise Draghi politikalarına uyumlu açıklamalar yaparak süreci izlemeye devam edeceklerini belirtti. 2019’da büyük merkez bankalarının faiz indirimine gitmeleri ile gelişen ülke merkez bankaları da fırsatı değerlendirerek faizleri düşürdü.

Siyasi ve jeopolitik tarafta ise ABD’nin Türkiye, İran ve Kuzey Kore gibi birçok ülkeyle olan anlaşmazlıkları zaman zaman tansiyonun da yükselmesine neden oldu. Petrol bölgeleri ve savunmada risk oluşturan ülkelerle yaşanan bu gerilimin kısa zamanda çözülmesi çok zor.

Türkiye ekonomisi 2019’u nasıl geçirdi?

Siyasi, ekonomik ve jeopolitik olarak 2018 Türkiye ekonomisi için çok çok kötü bir yıl oldu ve haliyle etkileri bu yıl da hissedildi. Ekonomik göstergelerden enflasyon 2018’de %25’e yaklaşmasının ardından baz etkisi ile gerilese de henüz kontrol altına alınmış değil.

Sanayi üretimi ve perakende satışlar bir yıllık daralmanın ardından toparlanma hareketi gösteriyor, ancak bu hareketin en az bir çeyrek devam etmesi durumunda yükselişin etkisi hissedilebilir.

Cari açık tarafında ise bu yıl oldukça olumluydu, ancak sonuç olarak açığın daralması iyi bir gelişme olsa da bunun nedeninin ithalattaki ve yatırımlardaki azalma olması durumun çok da verimli olmadığını gösteriyor.

2019’un en önemli sorunu ise bütçe açığı ve yüksek işsizlik oranı oldu. Hazine’nin yıl için planladığı bütçe açığı 80 milyar lira idi, ancak Kasım itibariyle açık 92,9 milyar lira oldu. TCMB’nin Hazine’ye hibe ettiği 46 milyar lirayı da düşünürsek 2019’da bütçe disiplininin uygulandığını söylemek mümkün değil.

TÜİK verilerine göre işsizlik oranı Eylül’de %13,8 ve işsiz sayısı ise 4 milyon 566 bin kişi oldu, 15-24 yaş arası genç işsizlik ise %25 üzerinde kalarak rekor seviyeyi koruyor. Yetkililer istihdamda bu yıl büyük oranda artış olduğunu söylese de rakamlar ülkemizde yaklaşık 4 kişiden birinin işsiz olduğunu gösteriyor.

TCMB tarafında bu yıl neler oldu?

Evvela TCMB Başkanının görevden alınması merkezin bağımsız olmadığı düşüncesini netleştirdi. Ayrıca küresel koşulların faiz indirimini desteklemesine karşın merkezin önden yüklemeli açıklaması ile çok sert ve hızlı adımlarla faiz indirimi yapması ise Cumhurbaşkanının isteğinin yerine getirildiğini gösteriyor.

TCMB’nin faiz indirimi için koşullar bu yıl uygundu, ancak gerek enflasyon gerekse diğer göstergeler bu denli sert -1200 bp- faiz indirimini çok desteklemiyordu. Dolayısıyla olası bir ekonomik, siyasi ya da jeopolitik bir gelişme TL’nin kırılganlığının artmasına neden olacaktır.

Kur ve CDS tarafında ise bu yıl 2018’e göre elbette sakindi. Mart ve Mayıs aylarında yaşanan yükselişe merkezin müdahale etmesiyle volatilite zayıfladı, ancak yine de ne kur ne de risk primi için seviyelerin çok makul olduğunu söyleyemeyiz.

2020’de piyasaları neler bekliyor?

Mart 2017 itibariyle gündemin ilk sırasında yer alan ticaret savaşları nihai bir sonuca doğru ilerleme yaşanmadıkça fiyatlamaları en çok etkileyen gelişme olmaya devam edebilir.

ABD seçimleri son derece önemli ve seçim yaklaştıkça Trump’ın Türkiye dahil diğer ülkelerle olan ilişkileri zorlaması riski var. Malum siyaset!

2018’in son çeyreğinde sert düşüş yaşayan petrol fiyatları 2019’da kayıplarının yarısını sildi. Yıl içinde çok sert bir hareketlilik olmasa da 2020’de hem ticaret savaşları hem jeopolitik riskler ve ABD-İran-S. Arabistan ilişkileri fiyatları tetikleyebilir.

Fed, 2020’de yapılan faiz indirimlerini izleyeceklerini açıkladı ve piyasalardaki fiyatlama da 2020’nin Fed için stabil bir dönem olarak geçmesi yönünde, ancak 2019’daki gibi ‘beklenmedik’ gelişmeler haliyle politikalarda iki yönlü değişime neden olabilir.

2019’u zayıf büyüme ile geçiren dünya ekonomisinde 2020’de ivmenin hızlanmasını çok beklemiyoruz. Merkez bankaları için 2020’nin ilk yarısı bekle-gör olarak gözlemleme dönemi 2. yarısı ise aksiyon dönemi olarak geçebilir.

Yurt içinde ise;

ABD ile olan durum en büyük risk ve F35’lerden soykırıma kadar risk yaratan gelişmelerdeki negatif akış TL üzerindeki baskının da artmasına neden olabilir.

Ekonomik tarafta ise enflasyon, işsizlik oranı, bütçe ve sanayi üretimini en önemli veriler olarak izlemeye devam edeceğiz. Göstergeler son yılların en kötü dönemine göre toparlama gösteriyor, ancak normalleşme henüz tam olarak sağlanmış değil. 2020’nin ilk çeyreğindeki durum yılın kalanı için de referans olacaktır. Enflasyonda azalan baz etkisi ve mevsim koşulları nedeniyle yaşanan düşüşün sınırlı kalması Mart sonrası hareketlerde de belirleyici olabilir.

Siyasi gelişmeler ise elbette ki en bilinmez durum, son kurulan partiler ve açıklamalar erken seçim söylemine neden oldu, ancak piyasalardaki fiyatlamalar şimdilik bu olasılığın zayıf olduğu yönünde. Erken seçim ya da hukuki ya da demokrasiye dair herhangi bir siyasi gelişmenin TL’ye direkt yansıyacağını da unutmamak gerekir.

Merkez tarafında hem Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıklamaları hem de karar metni faiz indiriminin 2020’de de devam edeceğini gösteriyor. Küresel ve iç koşullar uygunsa elbette ki faiz indirimi yatırım ve canlanma için olumlu, ancak olası artan risklere rağmen faiz indiriminde ısrarcı olmanın faturası da ağır olabilir!

Fiyatlarda seviye belirtmek çok doğru değil, ancak orta vadede takip ettiğimiz seviyeleri paylaşalım:

USDTRY kurunda orta vadede 5,45 ve 5,10 seviyeleri takip edeceğimiz önemli destek bölgeleri, yükselişlerde ise (fiyat şu an 5,94’te) 6,22 kritik direnç konumunda ve bu direncin aşılması alım isteğinin artmasına neden olabilir.

Gram Altında orta vadede (fiyat şu an 289 TL’de) 300 TL psikolojik direnç konumunda ve aşılması ile rekor seviye de kademeli olarak artabilir. Geri çekilmelerde yine orta vadede 252 TL’yi ilk yakın destek olarak izleyeceğiz.

Mert Yılmaz – İnfo Yatırım – 2019 Nasıl Geçti? 2020 Yılına Genel Bakış

Türkiye zorlu bir yılı daha geride bırakıyor. 2018 yılının Ağustos ayında yaşanan kur atağının ardından ortaya çıkan ekonomik tabloya 2019 yılında dış ilişkiler ve jeopolitik riskler eklendi. 31 Mart’ta yapılan yerel seçimler, sonrasında İstanbul seçimlerinin yenilenmesi kararı ile 2019 yılının ilk yarısının iç siyaset, S-400 tartışmaları, Barış Pınarı Operasyonu, Doğu Akdeniz tartışmaları, olası ABD yaptırımları, AB ile gerilen ilişkiler de yılın ikinci yarısının dış siyaset ile geçmesine neden oldu. Bu süreçte ekonomi alanında başardıklarımız ve başaramadıklarımız oldu.

Enflasyonda ilk hedef %15,9 olarak açıklanmış, sonrasında ise %12,0’ye revize edilmişti. 2019 yılını %11,5 düzeyinde enflasyon ile kapatacağız. 2018 yılı sonunda %20,3 olan enflasyonun hedef seviyenin de altına %11,5’e altına inmiş olması olumlu. 2020 yılı için enflasyon hedefi %8,5 olarak açıklandı. Enflasyonda görülen gerilemeye rağmen (2020 yılı için belirlenen %8,5 hedef tutturulsa bile) Türkiye’nin olabilecek en kısa sürede gerçek bir fiyat istikrarına kavuşması gerekiyor. Dün de bugün de ekonomide yaşanan pek çok sorunun altında yatan neden enflasyon. O nedenle toplumun her kesiminin gerçek anlamda bir fiyat istikrarına kavuşmak ve bu enflasyon sorununun bir daha gündeme gelmeyecek biçimde ortadan kaldırmak için elbirliği ile mücadele etmesi gerekiyor.

2019 yılına başlarken özellikle yabancı yatırım bankalarının beklentileri Türkiye ekonomisinin yılı daralma ile tamamlayacağı yönünde idi. Hatta bu beklentilerin -%4 seviyesine kadar yükseldiğini gördük. Şahsi fikrim ise Türkiye ekonomisinin 2019 yılını %0 büyüme ile tamamlayacağı yönünde idi. Piyasalarda sağlanan stabilizasyonun yanı sıra kamu tarafından gelen desteklerin de etkisi ile yılın üçüncü çeyreğinde sağlanan büyümenin, son çeyrekte daha da hızlanacağını ve yıllık büyümenin %0,5 civarında hatta biraz daha yüksek olabileceğini görülüyor. Elbette bu büyüme oranı Türkiye ekonomisi için son derece yetersiz. Ancak içinden geçilmekte olan süreç ve yıl başındaki olumsuz beklentilere rağmen sembolik de olsa ortaya çıkması beklenen büyümenin moral motivasyon açısından da son derece önemli ve olumlu olduğunu düşünüyorum.

Cari Açık, Türkiye ekonomisinin yapısal bir sorunu ve yumuşak karnı. YEP’te öngörülenden daha iyi performans 2019 yılında bu alanda da yaşandı. Burada yaşanan iyileşmenin kur üzerinde baskıyı azaltıcı etkisi var. Ancak Cari Açık’ta yaşanan iyileşmenin yapısal bir iyileşme olmadığını, bu düzelmenin ekonomik aktivitedeki yavaşlamadan sağlandığını da itiraf etmemiz gerekiyor.

Üç başlıkta sağlanan başarıya karşılık başarılı olamadığımız iki başlık var. Bunlardan birincisi ve belki de en önemlisi işsizlik. Ne yazık ki; işsizlikte istenilen iyileşme sağlanamadı. Bu sorun uzun vadede belki de tüm ülkelerin karşı karşıya kalacağı ya da çözüm üretme konusunda en çok zorlanacakları başlık olmaya aday. Teknoloji alanında yaşanan gelişmeler maalesef buna işaret ediyor. Tabi ki bu konuda Türkiye’nin eğitim alanında da yapması gereken çok önemli dönüşümlerin olduğunu kabul etmemiz gerekli.

Son başlık; Bütçe Açığı. 2019 yılına %80,8 milyar ve GSYİH içindeki payının %1,8 olması öngörüsü ile başlanan Bütçe Açığı konusunda revizyonlar yukarı yönde geldi ve %1,8 olan hedef %2,9’a yükseltildi. Bu süreçte TCMB’nin bilançosunda yer alan 40 milyar TL düzeyindeki Yedek Akçeler de bütçeye aktarıldı. Elbette kimse bu koşullarda ve ekonomik yapıda Türkiye’nin bir denk bütçeyi sağlamasını beklemiyor. Ancak yakın geçmişte elimizde kalan tek çıpa olan Bütçe Açığı’nın da kaybedilmemesi gerekiyor. Tüm yatırımcıların gözü 2019 yılında mali disiplinde olacak. Burada yaşanacak iyileşmenin TL varlıkların fiyatlarında olumlu etki yapması kaçınılmaz olacaktır.

Yavaş yavaş 2020 yılına gelelim… Özellikle dış ilişkilerde ekonomiye uzun soluklu sorun yaratacak gelişmeler yaşanmaz ise 2020 yılının 2019 yılına göre daha iyi bir yıl olacağını düşünüyorum. Pek çok makroekonomik veride hatta yaşamın içinde de dipten dönüş sinyallerinin geldiği görülüyor. “En kötüsü geride kaldı” düşüncesinin güçlenmesi son derece önemli ve olumlu. Her şeyden önce yatırımcının, tüketicinin psikolojisinin iyileşmesi gerekiyor.

2018 yılında yaşanan kur atağı sonrası açıklanan YEP’te 2020 yılı büyüme hedefi %3,5 olarak belirlenmişti. 2019 yılının ikinci yarısında ise 2020-2021 ve 2022 yıllarını kapsayan üç yıl için büyüme hedefi %5 olarak açıklandı. Öncelikle şunu belirtmekte fayda var. Türkiye ekonomisinin potansiyel büyümesi %4,5-5,0 düzeyinde. Dolayısı ile “Türkiye ekonomisi 2020 yılında %5 büyüyebilir mi?” sorusunun cevabı net biçimde “Büyüyebilir”. Ancak bu sorunun yanına ekonomi %5 büyürken, enflasyon %8,5’e geriler ve Cari Açık da ortaya çıkmaz mı soruları eklendiğinde kafalarda soru işaretleri oluşuyor.

ABD ile Çin arasında yaşanan Ticaret Savaşlarının etkisi ve başta Almanya olmak üzere Euro bölgesindeki bazı ülkelerden gelen resesyon sinyalleri Türkiye’yi 2020 yılında iç talep ile büyümeye itti. İç talep ile sağlanacak bir büyümenin enflasyon baskısı yaratma riski şüphesiz ki var. Ancak son yıllarda toplumun önemli bir kesiminde yaşanan satın alma gücündeki gerileme belki de düşünüldüğü kadar bir enflasyonist baskı yaratmayabilir.

Önemli bir tartışma da faiz konusunda yaşanıyor. TCMB’de yapılan görev değişikliği sonrasında dört toplantıda faizler %24’ten %12’ye indi. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın tek haneli faiz vurgusu devam ediyor. 2020 yılının yaklaşık ilk yarısında enflasyonun tek haneye inmesi ihtimali yok denecek kadar az. Hükümet’in enflasyon beklentisi %8,5 olsa da TCMB tarafından yapılan son Beklenti Anketi’nde 2020 yılı enflasyon beklentisi düşmesine rağmen hala %10’un üzerinde. Bu veriler üzerinden baktığımızda TCMB’nin en iyimser senaryoda bile faizi yıl toplamında 200-250 baz puan indirebileceğini düşünüyorum. Enflasyon beklentilerinde iyileşme sağlanmadan bu marjın bile zor olduğunun altını çizmek isterim. TCMB, 2020 yılında 12 toplantı yapacak. Geçtiğimiz dönemlerde 8’e indirilen toplantı sayısı tekrar 12’ye yükseltildi. TCMB’nin artık adımlarını küçültmesi gerekli. Büyümeyi desteklemek amacı ile atılacak adımların sık ve büyük olması makroekonomik verilerde yeniden bozulma riskini içeriyor. İçinde bulunduğumuz dönem kur stabilizasyonunun çok daha önemli olduğunu gösterdi. O nedenle TL getiri yatırımcı nezdinde cazibesini kaybetmiş iken atılacak adımların döviz talebi yaratmaması gerekiyor.

İçinde bulunduğumuz siyasi ve ekonomik koşullar artık hiçbir ülke için bugünden 2020 sonunu tahmin etmeyi kolay kılmıyor. Yılı daha kısa zaman dilimlerine bölerek öngörmeye çalışmanın daha doğru bir strateji olacağı düşüncesindeyim.

2020 yılının en başta sağlık olmak; huzur, mutluluk ve başarı getirmesini diliyorum.

Umarım 2019 yılından daha iyi bir yıl geçiririz. Ülkemizin her alanda daha iyi günlerde olması hepimizin ortak dileğidir.

Arzu Toktay - NoorCM Menkul Değerler A.Ş – 2020 Senesinde Yatırımcıyı Ne Bekliyor?

2020 yılına ilişkin beklentileri şekillendirirken küresel ekonomide son on yılda yaşanan gelişmeleri göz ardı edemeyiz.

2008 krizinden bu yana Amerikan Merkez Bankası (FED) başta olmak üzere Merkez Bankaları düşük faiz politikası ve genişleyen bilançoları ile küresel ekonomiyi destekleme yönünde adımlar attı. 2019 senesine gelindiğinde Amerika’nın dış ticaret açığını azaltmak için Çin başta olmak üzere Avrupa ve diğerleri ile başlattığı müzakere süreci ekonomik büyüme yönünde endişeleri artırdı. Çare olarak büyüme ve enflasyon tarafında iyi bir kompozisyonda olmasına rağmen FED, 180 derece dönüşle “sigorta faiz indirimi” olarak tanımladığı süreci başlattı. Zincirleme etki ile Avrupa 0.10 baz puanlık faiz indirimi, Japonya GSYH’n yüzde 1’ine denk gelen finansal teşvikleri derken diğer gelişmiş ve gelişen ülke Merkez Bankaları da takipte kaldı.

Yeni senede ne değişecek?

2020 yılı para politikalarının yanında artan kamu harcamaları zorlanan bütçe limitleri ve maliye politikaları ile son on yıldan farklı olabilir. Zayıf ekonomik veriler ile ön plana çıkan Avrupa ekonomisinin bu anlamda neler yapabileceği önemli Avrupa Birliği içerisinde bütçe fazlası veren ve marjı olan Almanya’nın tavrı bu anlamda önemli görülüyor.

Döviz piyasasında, FED başta olmak üzere gelişmiş ülke Merkez Bankaları’nın faiz oranlarını değiştirmeyeceği öngörüsü biliniyor. Euro/Dolar paritesinde “carry trade” avantajı ile piyasa oyuncuları için Euro’da kısa pozisyon taşımak mantıklı olanı; Buna rağmen yatırım bankalarının 2020 yılı tahminlerinde Euro/dolar paritesi için beklentilerin 2019 senesine kıyasla iyimser olduğunu görüyoruz. Piyasa matematiği ve beklentiler arasındaki tezat neye bağlanabilir? Çin ile Amerika arasında ilk faz anlaşma ile ticaret savaşlarının gündemden bir adım geriye düşmesi ve Avrupa Birliği içinde Ocak ayı Merkez Bankası toplantısı ve sonrasında atılacak adımlar Avrupa ekonomik iyileşmesine dair umut veriyor. Amerika’da Kasım ayı genel seçimlerine kadar baskılı Dolar Endeksi (DXY) yanında Avrupa’da yeşeren umutlar faiz oranı farkına rağmen Euro’da yükseliş denemelerini beraberinde getirebilir. Bu tarz bir hareket için 2020 yılının ilk yarısı zamanlama olarak uygun görünüyor. Yılın ikinci yarısında yine güçlü Amerika ve güçlü para birimi algısı ile zirveleri zorlayacak bir Dolar Endeksi tahmin ediyoruz.

Altın (XAUUSD) Ons başına altın 2019 senesini yılın kapanış haftasında yaptığı atak ile yüzde 14 civarında yükseliş ile kapatıyor. Düşük faiz ortamı, tekrar genişleyen bilançolar, bütçe açıkları ve dört gözle beklenen enflasyon bir arada düşünülünce altının S&P500 performansını yakalayamayışı düşündürücü? Öte yanda Çin ile Amerika arasında Hong Kong gerilimi, anlaşmasız Brexit ihtimali veya Ortadoğu kaynaklı yükselen tansiyon tecrübelerimizden yola çıkarak olanaksız diyemeyiz. Zamanlama olarak Dolar Endeksi’nin (DXY) dinlenmede olduğu 2020 yılı ilk yarısı kendini göstermek için uygun iken sarı metal yeni senede hisse senedi piyasaları ile yarışabilir. Ancak yılın son çeyreğinde güçlenen ABD Doları ile sene sonuna doğru kazanımların bir kısmı geri verilebilir.

Dolar/TL paritesi; 2019 senesinde Türk Lirası Amerikan Doları karşısında yüzde 10 değer kaybetti. Merkez Bankaları faiz politikası gelişen ülke piyasalarını destekler nitelikteydi. Sene sonuna yaklaşırken gelişen ülke para birimleri endeksi Şubat 2018 zirvelerini test etti. Bu seviye üzerinde kalınması ile gelişen ülke para birimleri lehine ikinci dalga pozitif fiyatlama beklenir. Türk Lirası’nın bu dalgadan kopuk değer kaybetmesi için ekonomi ve para politikaları tarafında majör hatalar beklenir. Yılın ilk çeyreğinde enflasyon gerçekleşmesi ve TCMB faiz politikası önemli, makul reel faizin sözde değil özde anlamı Türk Lirası’nın gücünü korumakta belirleyici olacak.

BIST100 Endeksi; 2008 krizinden bu yana kolay para politikaları paranın adresini tanımladı. Halen çıkış yapılamıyor ve gündeme gelen yeni teşvikler ile ekonomik büyüme yukarıda tutulmaya çalışılıyor. Dışarıda gelişen ülke piyasaları lehine düşük faiz ortamı içeride 2020 yüzde 5 hedef büyüme oranı ile BIST100 endeksinin iyi performans göstermesi bekleniyor. Teknik olarak, dolar bazında 2 sent piyasa için önemli direnç seviyesi, aşılması durumunda endeksin bütün zamanların zirvesi olan 121,500’ü zorlayacağını düşünüyoruz. Bu denklemde artan yatırımcı güveni ve yabancı ilgisi yükselişin kalitesini artırarak hedefleri yukarı taşıyabilir.

Makalemizin ikinci bölümü için tıklayınız: 2020 Yılına Genel Bakış

Son yorumlar

🇱🇾 Libya dan bahsetmemissiniz.. Esas ekonomiyi ilgilendiren konu budur
👍👍
👍
Uygulamamızı Yükleyin
Risk Açıklaması: Finansal araçlar ve/veya kripto paralarla işlem yapmak yüksek seviyede risk içermektedir ve yatırım miktarınızın bir kısmını veya tamamını kaybetmenize sebep olabilir, bu sebeple tüm yatırımcılar için uygun değildir. Kripto para fiyatları aşırı derecede hareketlidir ve finansal haberler, politik olaylar ve düzenleme kurumları gibi konulardan kolaylıkla etkilenir. Kaldıraçlı işlem yapmak finansal riskleri yükseltmektedir.
Diğer finansal araçlar veya kripto paralar içinden tercihinizi yapmadan önce, yatırım nesnelerinizi, deneyim seviyenizi ve risk iştahınızı dikkatlice gözden geçiriniz ve ihtiyacınız olduğunda profesyonel tavsiye almayı deneyiniz.
Fusion Media sitede yer alan bilgilerin gerçek zamanlı ya da isabetli olacağının mutlak olmadığını hatırlatır. Tüm borsa fiyatları, endeksler, vadeli işlemler, Forex ve kripto para fiyatları, borsalardan değil piyasa düzenleyicileri tarafından oluşturulur, bu sebeple fiyatlar isabetli olmayabilir ve gerçek piyasa fiyatlarından farklı olabilir, bu da buradaki fiyatların fikir verme amaçlı olduğunu ve ticari amaçlar için uygun olmadığını gösterir. Fusion Media veya herhangi bir sağlayıcı, buradaki bilgileri kullanmanız sonucu oluşacak olası kayıplarınızdan ötürü sorumluluk taşımamaktadır.
Bu sitede yer alan bilgileri, Fusion Media ve/veya veri sağlayıcıdan yazılı izin almadan kullanmak, saklamak, kopyasını üretmek, görüntülemek, düzenlemek veya dağıtmak yasaktır. Fikri mülkiyet hakkı, sitede yer alan verileri sağlayanlara ve/veya borsalara aittir.
Fusion Media reklamlarla veya reklam verenlerle etkileşiminize bağlı olarak internet sitesinde görüntülenen reklamlardan gelir elde edebilir.
İşbu sözleşmenin aslı İngilizcedir ve İngilizce ve Türkçe versiyonu arasında tutarsızlık olduğunda İngilizce versiyonu dikkate alınacaktır.
© 2007-2024 - Fusion Media Limited. Tüm Hakları Saklıdır.