Ambargo sebebiyle 35 yıldır yatırım görmeyen, 80 milyon nüfuslu ve 250 milyar dolarlık pazarıyla ekonominin durgunlaştığı bir dönemde, çölde vaha gibi ortaya çıkan İran.
Peki, bu vaha gerçek mi yoksa bir seraptan mı ibaret?
2015 yılında İran’a olan yaptırımların kaldırılacağı anlaşıldığında uluslararası düzeyde birçok şirket İran’a gidip burada yatırım araştırmalarına başladı. Hâlihazırda birçok arsa ve bina satın alındı, restore edildi ve ambargonun kalkması sonunda geniş ölçekte faaliyetlerine başladılar. Ancak İran’da her şey güllük gülistanlık değil. İran iç mevzuatı henüz yenilenmedi. Her ne kadar üzerinde değişiklikler yapılarak yatırımcıya kolaylıklar sağlanmaya çalışılsa da içinde bulunulan koşula uygun olmayan bu mevzuat sebebiyle yatırımcı büyük sıkıntı içerisinde.
Yatırımcıların, yerli firmalarla ortaklıklar kurması bile beklenilen kolaylıkları sağlamıyor. Öte yandan uzun yıllar ambargo koşullarında çalışmış yerli firmaların yeni koşullara uygun bakış açısını yakalayamamaları, yabancı yatırımcının olduğundan daha temkinli ve uyanık olmasını gerektiriyor. İran’da güvenilir bir ortak bulmak bir hayli zor. Yerli yatırımcılar, dış yatırımcıdan üretim tesislerini İran’a taşımalarını ya da İran’da yeni tesisler kurmasını da ısrarlı bir şekilde istiyor.
İran’ın en cazip yanı katma değeri yüksek bir pazar olması. Her ne kadar uzun vadede kendi tesislerini kuracak ve bugün dışarıdan ithal ettiği birçok ürünü kendi üretecek olsa da aradaki farkı kapatmak için önünde kat etmesi gereken uzun bir yol var. Geç başladığı ekonomik ve sosyal maraton koşusunda öndeki ülkelere yetişmesi bir hayli zor.
İran altyapısına yeni petro kimya tesisleri eklenmeye başlandı. Bunlardan kimisi Türkiye’nin 25 km kadar yakınında. Birçoğumuzun işi gidip gelirken kat ettiği mesafeden bile daha kısa. İran’la yıllık 200 milyon dolarlık pazarı bulunan plastik sanayinin aynı zamanda ham madde tedarikçisi olan bu ülkeyle yeni koşullarda pazar ağını genişleteceği ve %4’lük ihracat pazar payını arttıracağı, bununda ülke ekonomisine katkısının hissedilir ölçüde büyük olacağı bekleniyor. Benzer durum hazır giyim ve inşaat sektörleri başta olmak üzere birçok sektör içinde geçerli.
İran’la, Türkiye komşu iki ülke olsa da nakliye sektörü söz konusu olduğunda şartlar bir hayli zorlu. İran, ambargonun kaldırılacağı bu bir sene içerisinde uluslararası nakliye için gerekli altyapıyı tesis etmek de yetersiz kaldı. İran’da bürokrasi ağır işliyor. Öte yandan %400 olan gümrük vergisi %70 oranlarına kadar düşürüldü. İyileştirmelerin devamı zaman içerisinde gerçekleşecek.
İran bir hazine olsa dahi uluslararası arena da markalaşamamış Türk şirketlerinin ellerindeki ekipmanla ne derece başarılı olabileceği kuşkulu. Türk şirketleri ortaklık kurma ve bu birleşmelerle yüksek sermayeli, markalaşmış bir kuruma dönüşmede yetersiz. Komşu ülkeler dahil dünyanın pek çok ülkesinde, yeterli sermaye ve üretim kapasitesine sahip olmadıklarından büyük ihaleler de yer alamıyor ve pazardaki küçük paylarla yetinmek zorunda kalıyorlar. Ama İran bu ekonomik koşullar da her zorluğa rağmen büyük fırsatlar sunuyor.