Yazar: Geoffrey Smith
Investing.com – gelecek yıl İngiltere borsasını desteklemesi beklenen iki faktör var: birincisi emtia ağırlıklı FTSE 100 ve orta ölçekli FTSE 250 yurtiçi odaklı hizmet şirketlerinin, farklı şekillerde yoğun olarak etkileneceği salgın sonrası ekonomik iyileşme. İkincisi uluslararası portföy yöneticilerinin, Brexit ile ilgili netlik olmayışı nedeniyle yıllarca zayıf kaldıktan sonra İngiltere hisse senetleri için eşit ağırlıklara geri dönmesi.
İlk tema, yol boyunca bazı aksaklıklar yaşanma olasılığına rağmen hala sağlam. GlaxoSmithKline (NYSE:GSK) ve Sanofi (NASDAQ:SNY) tarafından Cuma günü yapılan duyuruda, aşılarının 2. aşama testlerinde etkili olmadığını açıklaması bunun bir örneği. İkili şimdi ilacı yeniden tasarlayacaklarını ve tekrar deneyeceklerini söylüyor ancak 2021'in dördüncü çeyreğinden önce mevcut olmasını beklemiyor. GSK hisseleri bu haberlerden etkilenmedi çünkü aşı yarışını zaten kaybetmiş görünüyor. GSK, sterlinin zayıflığı ve GSK'nin diğer tüm ilaçlarının pandemi öncesi satış seviyelerine dönebileceği anlamına geliyorsa kimin aşısının dünyayı normale çevireceğinin önemli olmadığı konusunda rahatlatıcı bilginin yardımıyla İngiltere’de %0,7 arttı.
Ancak ikinci tema daha fazla tehlikedeymiş gibi görünüyor. Brexit'in bitmeyen kabusu, mutasyona uğramış bir biçimde de olsa yeni yıla sarkacak gibi görünüyor. Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, AB liderleriyle yaptığı görüşmenin ardından gazetecilere verdiği demeçte, Brexit sonrası mevcut geçiş anlaşmasının sona erdiği 1 Ocak itibariyle "Anlaşmasızlık" olasılığının, herhangi bir anlaşma yapmaktan daha muhtemel olduğunu söyledi. AB liderlerinin bütün geceyi bütçeleri ve 750 milyar Euro değerindeki Kurtarma Fonu üzerinde pazarlık yaparak ve Brexit hakkında (çeşitli haber raporlarına göre) sadece 10 dakika konuşarak geçirmeleri, kimsenin, masanın üzerinde tartışmaya değer bir anlaşma görmediğinin güçlü bir kanıtı.
Anlaşma olasılığı son dakikada fiilen baltalandı. AB, İngiltere Tek Pazara tam erişimi sürdürmek istiyorsa gelecekte daha katı düzenleyici standartlara uymaya zorlayacak ek şartlar getirdi. Bu, Başbakan Boris Johnson'ın Muhafazakâr Partisindeki milletvekillerinin güle oynaya kabul edeceği bir talep değil.
İngiliz yetkililer taleplerin haksız olduğundan şikâyet ediyorlar ama bu asıl noktayı kaçırmaktır. Müzakereler, neyin adil veya haksız olduğunu değil, neyden sıyrılabileceğinizi düşünmenizle ilgili. Son dakikada eklenen yeni talepler, İngiltere'nin AB'yi yatıştırmak için yeni İç Pazar Yasa Tasarısının saldırgan kısımlarını geri çekerek zemin vermesinden yalnızca üç gün sonra geldi. Bu, müzakerelerdeki güç dengesinin nerede olduğunu açıkça ortaya koyuyor.
Tüm bunlar AB'nin, Ocak ayındaki Anlaşmasızlık etkisinin, İngiltere’de AB’ye kıyasla daha büyük olacağını hesapladığını gösteriyor. İngiltere, AB'den yapılan ithalata (İngiltere GSYH'sinin yaklaşık %13'üne tekabül ediyor), Dünya Ticaret Örgütü kuralları uyarınca yaşam maliyetini doğrudan etkileyecek şekilde gümrük vergileri uygulamak zorunda kalacak. İngiltere'den yapılan ithalatın AB GSYH'sinin yalnızca %4'ünü oluşturduğu düşünüldüğünde AB'nin hesabı sağlam temellere dayanıyor. Bununla birlikte bu durumda AB'nin, özellikle İrlanda ihracatının çoğu bozulabilir mallardan oluşup sınırda gecikmelerden kaçınması gerektiğinden ticaretin kesintiye uğraması ile İrlanda’nın göreceği ağır etkiyi telafi etmeye istekli olduğu varsayılıyor.
Yeni yılın düzensizlik ve karşılıklı suçlamalarla başladığını varsayarsak ileriye dönük en olası yol, kaosun sadece yavaş yavaş ve parça parça dağılması. Ancak bu, salgın sonrası toparlanma ne kadar iyi görünse de uluslararası portföy yöneticilerinin İngiltere hisse senetlerine dönme olasılığının yüksek olduğu bir senaryo değil.