Çelik sektörü 2018’e güzel haberlerle başlamadı. 2017 yılında ihracatta iyi bir performans ortaya koyan ve kısmen de olsa geçmiş yılların kayıplarını telafi eden sektör 2018 yılında da ihracatta artış trendini sürdürmeyi bekliyordu. Yeni yılla birlikte inşaat çeliğinde ithalat vergilerinin sıfırlanması haberi moralleri alt üst etti. Sektör temsilcileri kararı çelik sanayine vurulan bir darbe olarak nitelendirdi.
Müteahhitlerin 2017 yılında gündeme getirdiği inşaat çeliğindeki fiyat artışlarına yönelik veryansınları ithalat vergisinin sıfırlanması ile sonuçlandı. İnşaat çeliğinde yüzde 30 olan ithalat vergisi önce yüzde 10’a indirildi ancak fiyatların düşmemesi üzerine tüm uyarılara rağmen 2018 yılı itibariyle sıfırlandı. İthalat vergisinin kaldırılmasının 2018 yılında inşaat çeliği fiyatlarında düşüş getirmesi beklenmiyor. Aksine hammadde ve sarf malzemesine gelen zamlar fiyatları daha da artırabilir. Çelik İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Namık Ekinci, çelik sektörünü şaşkına çeviren bu karar ve ekonomiye yansımalarını İstanbul’da düzenlediği basın toplantısında değerlendirdi.
Müteahhitler yüksek kârlarından fedakarlık etmeye yanaşmadığı halde zaten çok düşük kâr marjları ile çalışan inşaat çeliği üreticisine yükleniyor…
İnşaat çeliğinde sadece Türkiye değil tüm dünyada üretim maliyetlerinde meydana gelen artışların fiyatlara yansıdığını belirten Çelik İhracatçıları Birliği Başkanı Namık Ekinci, “Elektrot, ferro alyaj, refrakter gibi üretimde kullanılan sarf malzemelerinde ve hurda, kömür gibi hammaddede gerçekleşen artışlar üretim maliyetlerini yükseltiyor. Ton başına hurdadan kaynaklanan 135 dolar, grafit elektrottan 50 dolar, ferro alyajdan 4 dolar ve refrakterden 1,5 dolarlık ek maliyet ortaya çıkmıştır. Bu yükselişlerin inşaat çeliği fiyatlarına yansımaması mümkün değildir ve ayrıca sadece Türkiye değil tüm dünyada inşaat çeliği üretim maliyetleri artıyor. İnşaaat çeliği fiyatlarındaki artışa karşı veryansın eden müteahhitler yüksek kâr marjlarından fedakarlık etmeye yanaşmadıkları halde düşük kâr marjları ile çalışan ve dönem dönem zarar etmeyi göze alan çelik sektörüne yüklenmeyi seçmektedir. Son bir senede inşaat çeliğinde yaşanan fiyat artışlarının inşaat projelerinin satış maliyetlerindeki etkisini araştırdık. Araştırmada baz aldığımız İstanbul Kartal ve İskenderun’da metrekarede kullanılan 50 kilogram inşaat çeliğinin toplam satış fiyatındaki payı yüzde 1,5 ve yüzde 4,6’ydı. Son bir senede inşaat çeliğinde yaşanan fiyat artışlarının etkisi ise Marmara’da yüzde 0,3 ve Anadolu’da ise yüzde 1 olmuştur. İnşaat sektörünün ana giderlerden biri olan vergi, harç, izin belgesi vb. giderler kısmı ciddi bir pay oluşturmaktadır. Arsa payı ise yüzde 35 ile yüzde 70 arasında değişiklik göstermektedir. Bu oran ortalama yüzde 55 seviyesindedir. Ancak yine de günün sonunda inşaat firmalarının kârlılıkları yüzde 45 ile yüzde 70 arasında değişmektedir. İnnşaatta Türkiye’deki kâr oranları dünyanın hiçbir ülkesinde yok. Örneğin Türkiye’de inşaat şirketlerinin kâr oranı ortalama yüzde 50 iken ABD’de yüzde 9. İnşaat çeliği üreticisi ülkemizde yüzde 5,5 kâr marjı ile üretirken ABD’li inşaat çeliği üreticisi yüzde 14 kâr ile üretiyor” diye konuştu.
Çelik üreticisi dampingli ürün ithalatına karşı savunmasız bırakıldı…
Namık Ekinci, inşaat çeliğinde ithalat vergisinin sıfırlanması nedeniyle dampingli ürün tehdidine de dikkat çekerek şunları söyledi: “İnşaat çeliği ithalatındaki vergilerin kaldırılması, Türk çelik sektörünü dampingli, teşvikli ve standart dışı üretim yapan ülkelerin tehdidine karşı açık hale getirmiştir. İthalat, fiyatların düşmesine çare olmayacaktır. Çelik fiyatları global piyasalarda belirleniyor ve Türk müteahhitleri şikayet etseler de dünyanın en ucuz ve kaliteli inşaat çeliğini kullanmaktadır. Bir sektörü korumaya çalışırken Türkiye sanayinin bel kemiği olan başka bir sektörün zarar görmesi kabul edilemez. Tüm dünya haklı ya da haksız gerekçelerle yerli üreticisini koruyup gümrük duvarlarını yükseltirken Türkiye’nin inşaat çeliğinde gümrük duvarlarını sıfıra indirerek sektörün dış tehdit ve baskılara açık hale getirilmesi sanayimize vurulan önemli bir darbedir. Dampingli ürün tehdidine karşı savunmasız kaldık. Bu karardan sadece çelik sanayi değil Türkiye sanayisi ve istihdamı son derece olumsuz etkilenecektir. Sanayicilerimiz büyüyüp ihracat odaklı ve döviz kazandırıcı faaliyetlerden ziyade hayatta kalma ve pazar payını koruma çabasına girecektir. Bu da öncelikle sektörde istihdam ettiğimiz direkt 40 bin, dolaylı olarak 250 bin insanımızı olumsuz etkileyecektir. ”
2017 yılının 11 aylık dönemine göre dünyadaki 1,5 milyar tonluk sıvı çelik üretiminin 34,2 milyon tonunu gerçekleştiren Türkiye, dünya sıralamasında 8. sırada yer aldı. 2017 yılında sektörün inşaat çeliği üretimi ise yaklaşık 15,7 milyon ton oldu. Toplam üretimin büyük kısmı iç piyasada tüketilirken 5,5 milyon tonu ihraç edildi. İnnşaat çeliği üreticilerinin önceliğinin her zaman iç piyasa olduğunu vurgulayan Ekinci, “Müteahhitler inşat çeliğinde sektörümüzün en önemli iş ortağıdır. Her zaman önceliğimiz iç piyasadır. İç piyasanın talebi karşılandıktan sonra firmalarımız üretimlerini ihracata yönlendirir. 16 Nisan Referandumu öncesinde müteahhitlerin tereddütleri nedeniyle ertelenen taleplerin referandum sonrasında devreye alınması nedeniyle müteahhitlerden kaynaklı kısa süreli bir sıkıntı yaşanmış, firmalarımız ihracat kontratlarını iptal ederek iç piyasanın talebini karşılama yoluna gitmiştir. İnşaat çeliği ihracatımız yıllar itibariyle 9 milyon tonlardan 5,5 milyon tonlara kadar geriledi. 2018 yılında da düşüşün devam edeceğini öngörüyoruz.”
Depreme dayanıksız, kalitesiz inşaat çeliği ithalatına dikkat!
Çelik İhracatçıları Birliği Başkanı Namık Ekinci, toplantıda son olarak inşaat çeliği ithalatında ülkemizi bekleyen büyük bir tehlikeye karşı uyardı ve ekledi: “İthal inşaat çeliğinin deprem kuşağında yeer alan ülkemizin standartlarına uygunluğuna yönelik tam bir kontrol mekanizması bulunmuyor. Denetimler yapılmadan ithalata izin verilmesi yapı güvenliğini ve vatandaşlarımızın canlarını tehlikeye atmaktadır”.