Yıllardır devam eden kuraklık ve son yılda da pandemi gıda fiyatlarında çok büyük yükselişlere neden oluyor. Arz ve tedarik sorunu ise daha çok enerji fiyatlarında kendini gösteriyor ve bu iki taraftaki fiyat artışı dünyada enflasyonun son yılların en yüksek seviyelerine çıkmasına neden oldu. Hemen hemen her ülkede enflasyon on yılların zirvesine çıkmış durumda. Buna 2022'de sıkılaşma adımlarını hızlandırması beklenen Fed de eklenince merkez bankaları duruma faiz artışı ile müdahale ediyor.
Bu yıl gelişen ülkelerden Macaristan, Polonya, Rusya, Çekya, Romanya, Şili gibi ülkeler faiz artırımına başladı, en güçlü hamle ise Brezilya'dan geldi. Brezilya Merkez Bankası dün faizi 150 bp artırarak %9,25'e çıkardı. Pandemi başında faiz indiren ülkelerden olan Brezilya, bu yıl Mart ayında başladığı faiz artışında toplam 575 oranında artırım yaptı. Brezilya'da faiz oranı en son 2017'de %9,25 seviyesindeydi. Enflasyona baktığımızda ise ülkede sene başında %4,5 olan TÜFE Ekim'de %10,6'yı geçti, yarın ise Kasım oranı açıklanacak ve %11'e yaklaşılması bekleniyor. Yıl içindeki enflasyon artış hızı çok fazla ve bu yüzden merkez faiz artış oranını da artırmak zorunda kaldı, ancak henüz enflasyon faiz üzerinde kalmaya devam ediyor, bu nedenle bankanın da faiz artırımına devam etmesi bekleniyor.
Son olarak USD/BRL fiyatlamasına baktığımızda, kur bu yıl %6 yükseldi ve fiyat bu ay 5,50 yakınında işlem görüyor.
Brezilya, bu yıl en çok faiz artışı yapan ülke olurken son olarak Polonya ve Ukrayna da enflasyon gerekçesiyle faiz artırdı.
Yurt içinde yetkililerin açıklamalarının başı risklerle dolu ve dinlerken devamında sıkı bir para politikasının gelmesi gerektiğini düşünüyorsunuz, ama cümle ekonomik kurtuluş mücadelesi ve yeni ekonomi politikası şeklinde sonlanıyor. Final de “Faiz düşük kalacak.” oluyor. Yani Cumhurbaşkanı Erdoğan da PPK metni de küresel gelişmelerin fiyat artışlarına neden olduğunu açıkça ifade ediyor. Bu fiyat artışlarının üreticide daha fazla etkili olduğu ama tüketiciye de yansımasının kaçınılmazlığı açıkça metinde var. Gelgelelim ki Erdoğan, faiz indiğinde kur ve enflasyonun kendiliğinden ineceği görüşünde. Kavcıoğlu ise direkt böyle bir açıklama yapmıyor, cari dengeyi öne çıkarıyor.
Brezilya ve diğer ülkeler üzerinden verdiğimiz örnek ile Türkiye ayrışması ise tam bu noktada başlıyor. Yani aynı küresel sorunları Türkiye de yaşıyor, fakat Türkiye bu küresel enflasyon dönemine zaten yüksek bir enflasyon oranı , uzun süredir değer kaybeden TL ve yüksek faizle yakandı. Bu noktada ya enflasyonu düşürmek için faiz artırılmaya devam edilecek, böylelikle kurda da hızlı yükselişler engellenmiş olacak, ancak büyüme ve cari denge ikinci plana atılacak. Ya da enflasyonu ve kurdaki yükselişi dikkate almadan yıllardır olduğu gibi büyümeye odaklanılmaya devam edilecek ki öyle de oldu. Erdoğan bir yandan bu duruma yeni adını koyuyor, bir yandan da 19 yıldır buna hazırlandık diyor. Tüm bu uygulamaların işe yaraması için gerekli olan en öncelikli şey doğru zamandır. Eğer hedefiniz anlaşılır ama zaman doğru değilse etkisi olmaz. Eğer anlaşılmayan bir politika içindeyseniz ve zaman da doğru değilse etkisinin olmaması bir yana zararınız artar.
*Anlaşılmayan politika: Makro verileri ekonomik içinde değerlendirmez, siyasi ya da dini kavramlar üzerinden değerlendirirseniz bu politika piyasalar için anlaşılmaz olur. Öte yandan çok kısa aralıklarla ve sürekli değişen aktörlerle uygulamak istenen politika ne anlatılabilir ne de güven verebilir.
Türkiye'de resmi enflasyon %21,31 ile son 3 yılın zirvesinde,
Üretici fiyatları %55 ile rekor seviyede,
Faiz, enflasyonun 6 puan altında ve TL'nin reel getirisi de bu oran kadar eksilerde.
TL'nin bankalardaki mevduatı %37,7 ile en düşük seviye, döviz %62,3 ile tarihi yüksek seviyede.
TL, bu yıl dolar karşısında %70'ten fazla değer kaybetti.