Fed, enflasyondaki bazı yumuşama belirtilerine rağmen, 30-31 Temmuz toplantısında faiz oranlarını 23 yıllık zirvede sabit bıraktı. Bu kararı Ağustos başında zayıf ABD iş verileri izledi. Tarım dışı bordro raporu, Temmuz ayında 175.000'lik konsensüs beklentisinin çok altında 114.000 iş eklendiğini ve işsizlik oranının %4,3'e yükseldiğini gösterdi.
Kıdemli ABD Ekonomisti George Brown, "İşsizlik oranındaki artış, işsizlik oranının üç aylık hareketli ortalamasının önceki 12 ayın en düşük seviyesine göre 0,5 puan veya daha fazla arttığında bir durgunluğun başlangıcını işaret eden 'Sahm kuralını' tetikledi. Bu kural geçmişte durgunluğun güvenilir bir göstergesiydi ancak aynı zamanda bazı yanlış pozitif sonuçlar da verdi." diyor.
Yatırımcıların endişesi ise Fed'in faiz oranlarını düşürmek için çok geç kalıp kalmadığı ve eylemsizliğin bir resesyona yol açma riski taşıyıp taşımadığıydı.
George Brown ekliyor:
"Sorun şu ki Fed Haziran ayında bu yıl sadece bir faiz indirimi sinyali verdi. Bu çok şahin bir hareketti ve Temmuz ayında hızlı bir şekilde dönüş yapmasını engelledi. Fed, kaybedilen zamanı telafi etmek için Eylül ayında 50 baz puan indirim yapabilir. Ancak piyasa şu anda 2024'te beş faiz indirimi fiyatlıyor ki bu aşırı bir tepki olabilir. Birçok açıdan, son zayıf işgücü piyasası verileri, daha yüksek faiz oranlarının amaçlandığı gibi çalıştığını gösteriyor: oranlar kısıtlayıcı ise işgücü piyasasının yumuşamasını beklersiniz. Ayrıca, işsizlik oranındaki artışın çoğu, güney ABD sınırından göç sonucu oluşan yeni işgücü arzından kaynaklanıyor."
Japonya Merkez Bankasının Faiz Artırımının Etkisi Ne Olur?
Diğer taraftan 31 Temmuz'da Japonya Merkez Bankası, faiz oranlarını beklenmedik bir şekilde %0,25'e yükseltti. Bu adım, Japonya'nın ekonomik büyümesine olan güveni göstermek ve yenin daha fazla değer kaybetmesini önlemek için yapıldı. Zayıf ABD ekonomik verileriyle birleşince, yen hızla değerlendi ve piyasalarda dalgalanmalara yol açtı. Japon yeni üzerinden yapılan yatırım işlemleri hızlı bir şekilde çözülürken, piyasalarda yüksek oynaklık gözlemlendi. Bu değişiklikler, piyasalarda kazanan ve kaybedenler yaratırken, özellikle Japon küçük ölçekli hisse senetleri ve finans sektörü olumlu etkilenebilirken, ihracatçılar olumsuz etkilenebilir. Japonya Merkez Bankasının (BoJ) son hamlesi, hisse senedi yatırımcılarının kafasını karıştırıyor. Aslında Japon yeninin değer kaybının tersine dönmesi ve ücret artışları, tüketimi olumlu yönde etkileyebilir. Bu durum, Japon şirketlerinin gelecekte kazanç gücüne dair olumlu bir beklenti oluşturuyor. Diğer taraftan, Avrupa ve İngiltere'deki yatırımcılar, Japonya'daki gelişmelerin bölgelerindeki düşük performans gösteren piyasalara olumlu yansıyıp yansımayacağını değerlendiriyorlar. İngiltere'nin geçmişteki başarılı performansından örnek vererek, ABD teknolojisi ve büyüme aşamalarının etkilerini sorguluyorlar. Başka yerlerdeki yatırımcılar da, bunun düşük performans gösteren bölgesel piyasalar için daha iyi bir göreceli performansa yol açıp açmayacağını düşünüyor.
Peki Şirketlerin Kazançları Endişe Verici mi?
Satışlar, ikinci çeyrek bilanço sezonuna denk geldi, ancak bu durum pek endişe verici görünmüyor. Hisse senedi piyasalarında sağlam sonuçlar gösterirken, tüketici zayıflığı dikkat çekti. ABD ekonomisindeki belirsizlik, hisse senetlerinde düşüşe ve değerlemelerde gerilemeye yol açtı.
S&P 500 için kazanç sezonunun %75'i tamamlandığında, kazanç rekorları artış gösterdi ve %14'lük kazanç büyümesi elde edildi. Ancak bu olumlu sonuçlar, önceki çeyreklere göre daha az etkili oldu. Teknoloji hisseleri piyasadaki satışlara öncülük etti ve büyük teknoloji şirketleri, yapay zeka harcamalarının boyutunu bize açıkca gösterdi. Bu sebeple gelecek çeyreklerde, bu harcamaların paraya dönüşme kabiliyeti önemli bir tema olacak.
Tüm bunlar birlikte değerlendirildiğinde ekonominin yumuşak bir iniş yapması temel senaryom olmaya devam ediyor ve bu yüzden şirket kazançlarındaki ılımlı büyümenin orta vadede hisse senedi piyasalarını bir süre daha desteklemesini bekliyorum. Bana göre bir aylık iş raporuna çok fazla anlam yüklememek önemli. Bunun bir trend olup olmadığını görmek için en azından birkaç ay daha beklememiz gerekiyor. ABD'den gelen 2. çeyrek ekonomik büyüme rakamları sağlamdı ve GSYİH yıllık bazda %2,8 arttı. Bu nedenlerle ABD verilerindeki son zayıflığın son birkaç günde gördüğümüz ölçekten daha büyük bir satış dalgasına yol açacağını düşünmüyorum. Sonuç olarak, hisse senedi piyasaları bir düzeltmeye karşı savunmasız olsa da şirket temelleri hâlâ iyi durumda ve artan oynaklık, bozulmaların yaşandığı yerlerde bize yeniden konumlanma fırsatı sunuyor.