Donald Trump İran'ın petrol ihracatını sıfırlamaya yemin etti. İran Petrol Bakanı Bijan Zanganeh ise, ülkenin petrol ihracatını iyileştirme konusunda "çok umutlu" olduğunu söylüyor. Gerçek ise, ABD Başkanı ve İran Petrol Bakanı'nın söylediklerinin arasında bir yerde.
Bir yıl süren tehditlerin ardından Temmuz ayında Tahran'ın ABD'ye ait bir insansız hava uçağını vurarak iki ülkeyi savaşın eşiğine getirmesi sonrasında, petrol yatırımcıları hala Trump ve Ruhani yönetimlerinin oynadığı yaptırım-nükleer siyaset satrancının yarattığı jeopolitik riski nasıl fiyatlandıracağından emin değil. İnsansız hava uçağını düşürmenin de ötesinde İran, Hürmüz Boğazı'nda Suudi Arabistan ve BAE tankerlerine gerçekleştirilen saldırılardan da sorumlu tutuldu ancak hepsini reddetti.
Tacirler tüm bunların petrol için nasıl sonuçlanacağını, ya da sonunda bir kazananın olup olmayacağını da bilmiyor.
Petrolde İran Belirsizliğini Sadece Trump Faktörü Geçebilir
ABD-İran restleşmesinin nasıl sonuçlanacağına yönelik belirsizlik, petrolün Nisan'da ABD ham petrolünün varil başına 66 Dolar'ı gördüğü, Brent'in ise 75 Dolar'ın üzerine çıktığı yükselişi tekrarlayamamasının sebeplerinden biri. OPEC+'in baş mimarları olan Suudi Arabistan ve Rusya'nın, 24 petrol üreticisi ülkenin toplamda günlük 1,2 milyon varil üretim kesintisine gittiği anlaşmayı Mart 2020'ye kadar uzatmasına rağmen bir yükseliş yaşanamadı.
İran belirsizliğini ise sadece Trump faktörü geçebilir. ABD Başkanı'nın 2020 seçimleri öncesinde ABD'de benzin fiyatlarını düşük tutma isteği düşünüldüğünde, kendisi piyasa için en önemli düşüş faktörlerinden biri. ABD Başkomutanı'nın bir yandan petrol fiyatlarını düşürmek isteyip, diğer yandan bir zamanlar OPEC'in en büyük dördüncü petrol üreticisi olan bir ülkenin petrol ihracatını bitirmek istemesi ise, en dikkatli gözlemcileri bile şaşkına uğratan bir durum.
Tahran'ın bir nükleer bomba üretmeye yönelik şeytani bir planı olmadığı sözünü alabilmek için Trump İran'a, Başkan Hasan Ruhani'ye ve hatta Dini Lider Ayetullah Ali Hamaney'e yönelik akla gelebilecek her yaptırımı uyguladı. Tesadük o ki, İran'ın dört yıl önce Obama'yla anlaşmaya vardığı konu da tam olarak buydu.
Trump'la yeni bir anlaşma sağlayabilmek için müzakere masasına oturmak yerine İran, 2015 nükleer anlaşmasında Obama yönetimiyle birlikte diğer Batı güçleri ve Çin'le anlaşmaya vardığı saflık sınırının üzerinde uranyum zenginleştirmeye karar verdi.
Özellikle de anlaşmazlık dönemlerinde renkli tanımlamaları hiç eksik olmayan Trump da Pazar günü şöyle konuştu:
"İran dikkatli olmalı. Çünkü sadece bir nedenle zenginleştirme yapılır ve bunun ne olduğunu size söylemeyeceğim. Ancak iyi bir amaç değil; dikkatli olsunlar."
İran, Trump'ın Bulaştığı En Zorlu Rakip Olabilir
Tüm bu sert tonuna rağmen Trump İran'la diplomasi yoluyla ilerlemek istediğini belirterek, daha önce Çin, Meksika ve Kuzey Kore'yle yaşadığı diğer krizlerde kullandığı tipik ödül-ceza aracını gösteriyor. Ancak yaptığı tüm teklifleri reddeden İran, Trump'ın şu ana dek karşı karşıya olduğu en zorlu rakip olabilir.
İşler yeterince karmaşık değilmiş gibi, İngiltere geçen hafta Cebelitarık yakınlarında İran'a ait bir petrol tankerine el koyarak ABD-İran krizini yeni bir uluslararası sahneye taşıdı. Yerel yetkililer Grace 1 adlı tankerin Suriye'ye 2 milyon varilden fazla petrol taşıdığını ve Suriye'ye yönelik AB yaptırımlarını ihlal ettiğini belirtti. İran'ın tavizsiz kısmı karşılık olarak bir İngiliz petrol tankerine el koyulmasını talep etti. Bu arada İspanya ise operasyonun ABD'nin isteği üzerine gerçekleştiğini belirtti.
Uranyum zenginleştirme ve araştırma çalışmalarında askeri hedef gözetmediğini uzun süredir söyleyen Tahran, sadece ABD yaptırımlarının kaldırılması ve petrol ihracat hacminin Trump'ın 2015 anlaşmasına müdahalesinden önceki seviyeye dönmesi durumunda yeniden müzakere masasına oturabileceğini söylüyor.
Reuters'ın geçen ay endüstri içindeki kaynaklardan elde ettiği bilgilere göre, Washington'ın Mayıs ayında ülkenin petrol ihracına yönelik yaptırımları sıkılaştırmasının ardından ülkenin ham petrol ihracatı Haziran'da günlük 300.000 varil ve altına kadar düştü. Nisan 2018'deki ihracat ise günlük 2,5 milyon varil seviyesindeydi.
Trump'ın yaptırımları İran'daki diğer enerji projelerini de etkiledi. ABD'nin Tahran'la iş yapan ülkelerle birlikte şirketleri de hedef alma tehdidinin ardından geçen yıl Fransız Total (NYSE:TOT) ve Çinli National Petroleum Corp (CNPC) şirketler İran'ın devasa Güney Pars gaz alanının 11. fazındaki yatırımlarını durdurdu.
Gözünü İlk Kırpan Kim Olacak?
Kriz boyunca İran şu ana dek sert yüzünü korudu. Zanganeh devlet televizyonuna şöyle konuştu:
"Petrol ihracatımızın iyileşeceğine dair çok umutluyum."
Bakan aynı zamanda yönetimin Güney Pars gaz projesindeki faaliyetlerine devam etmesi için CNPC ile görüşmelerde bulunduğunu belirtti:
"Çin İran'ın bir dostudur ve İran projelerin uzatılması sebebiyle ilişkileri kesecek bir ülke değildir. Alternatif çözümlere bakıyoruz."
2015 nükleer anlaşmasında imzası bulunan ülkelerden biri olan Çin, Trump'ın anlaşmadan çıkışını kınamıştı.
Tüm bunlar, bu açmazda kimin daha dayanıklı olacağı sorusunu ortaya çıkarıyor: Nükleer kapasitesini büyüten bir İran'la karşı karşıya olan Trump mı, yoksa İran'a "maksimum zararı" verme sözünü gerçekleştirmek için henüz 16 aya daha sahip olan bir ABD Başkanı'yla karşı karşıya olan İran mı?
Benim tahminim de sizinki kadar iyi.