İran'ın Petrol Bakanı Bijan Zanganeh Temmuz'daki OPEC toplantısında Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri Petrol bakanlarına baktığında, kartel içindeki en büyük rakiplerinin ellerinden geleni yapmalarına rağmen İran'ın petrol ihracını ya da nükleer çalışmalarını durduramadıkları için muhtemelen ukala bir edayla gülümseyecek.
ABD'nin uyguladığı en çetin yaptırımlardan biriyle geçen bir yılın ardından Tahran hala dünyanın farklı yerlerindeki alıcılara petrolünü farkedilmeden göndermeye devam ediyor. İran aynı zamanda kendi uranyumunu da zenginleştirmeyi başardı.
Cesaretli bir İran önümüzdeki ay OPEC için işleri daha karmaşık hale getirebilir. İran, izleyeceği yolu genellikle Suudi Enerji Bakanı Khalid al-Falih ile BAE'li mevkidaşı Suhail al-Mazroui'den alan 14 ülkeli grupta, beş kurucu üyeden biri olma statüsünü kullanarak grubun bir konsensusa ulaşmasını engelleyebilir.
Dünyanın sağ kalan tek emtia-destek paktı olan OPEC; Suudi Arabistan ve İran rakiplerin grubun çıkarlarına yönelik kararlar alma durumunda kalmasıyla yaklaşık elli yıldır kapalı kapılar ardındaki diplomasiyle devam etti ve son yıllarda Rusya gibi üye olmayan güçlü müttefikleri de kabul etti.
Tahran, ABD yaptırımları sebebiyle Riyad ve Abu Dabi tarafından terkedilmesine ve hatta bu ikilinin Tahran'ın sıkıntılarını artırmak için Washington'la beraber çalışmasına rağmen OPEC'ten ayrılmayı reddetti. Ancak son haftalarda, daha önceden Temmuz olarak belirlenmiş toplantı tarihini ileri bir tarihe almayı reddeden İran da, işleri ne kadar zorlaştırabileceğine yönelik OPEC'e bir mesaj verdi.
Trump'ın Tutarsızlıkları Tahran'ı Güçlendirdi
İran'ın tüm bunları yapabilmesinin başlıca sebebi, İslam Cumhuriyeti'ni dünyadan koparmayı amaçlayan asıl kişi olan ABD Başkanı Donald Trump'ın tutarsızlıkları.
Pazartesi günü TIME'a verdiği röportajda Trump, kurmaylarının İran'ın geçen hafta Umman Körfezi'ndeki iki petrol tankerine gerçekleştirilen saldırıyla birlikte geçen ay Suudi ve BAE enerji varlıklarına gerçekleştirilen diğer saldırılardan İran'ın sorumlu olduğuna yönelik iddialardan geri adım attı. Başkan İran'ın bu saldırılardaki rolünün "çok küçük" olduğunu söyledi.
Bu arada The Washington Post Salı günkü haberinde ABD Devlet Bakanı Mike Pompeo'nun İranlı liderlere, Tahran'ın ya da bağlantılı olduğu grupların gerçekleştireceği ve en az bir Amerikalı'nın bile hayatına mal olacak bir saldırının askeri bir karşı saldırıyla karşılık bulacağına dair özel bir uyarıda bulunduğunu bildirdi. ABD Savunma Bakan Vekili Patrick Shanahan da Trump'ın Salı günü beklenmedik bir şekilde kendisinin istifasını açıklamasının bir gün öncesinde, Orta Doğu'ya "savunma amaçlı" 1.000 ek asker sevkiyatına onay verdiğini söylemişti.
Ancak geçen hafta Trump İran'a karşı daha yumuşak bir tutum sergiledi. Umman Körfezi'ndeki petrol tankerlerine gerçekleştirilen saldırıdan günler önce Japonya Başbakanı Shinzo Abe, ABD Başkanı'nın da onayıyla Tahran'a giderek Hasan Ruhani ile Ayetullah Ali Hamaney'i Washington'la barış yapmaya ikna etmeye çalışmıştı. Bunun muazzam bir başarısızlıkla sonuçlanmasının ardından Trump Abe'ye çabaları için teşekkür ederek İran'a karşı daha iyi niyetli bir dil kullandı:
Trump Twitter üzerinden "Kişisel görüşüm bir anlaşmaya ulaşmak için henüz çok erken olduğu yönünde. Onlar da hazır değil, biz de hazır değiliz!" dedi.
Hamaney ise daha sertti; Abe'ye Trump'ın bir diyaloğa değer olmadığını düşündüğünü ve ne şimdi, ne de gelecekte ona bir cevabı olmadığını söyledi.
Saldırıya uğrayan tankerlerin alevleri tüm dünyaya yayıldığında, Tahran'ı işaret eden Trump değil, Pompeo'ydu.
Bu arada İran, 2015 nükleer anlaşmasıyla belirtilen zenginleştirilmiş uranyum depolama sınırının 10 gün sonra üzerine çıkacağı nükleer programını hızlandıracağını açıklayarak ABD ile alay etmeye devam etti.
Trump'ın İran Planı Ne?
Trump'ın kendini bu kadar dizginlemesi ortaya şu soruyu çıkarıyor: İran'a yönelik nihai planı ne?
Başkan Trump 2020'deki seçim öncesinde İran'la yeni bir nükleer anlaşmaya ulaşmak istiyor gibi görünüyor. Böyle bir anlaşma, Çin'le ulaşmaya çalıştığı ticaret anlaşmasına benzer bir şekilde siyasi bir avantaj sağlayabilir.
Eğer böyle bir anlaşma olası değilse, o zaman Trump petrol fiyatlarında bir sıçrama yaşanmaması için ne pahasına olursa olsun İran'la bir savaştan kaçınmalı. Buna inanması ne kadar zor olsa da muhtemelen bu Trump için 2015 Obama döneminde yapılan ve geçen yıl iptal ettiği nükleer anlaşmanın kendi versiyonunu elde etmekten daha büyük bir motivasyon. Bir yıldan fazla bir süredir Trump yüksek petrol fiyatlarıyla mücadeleyi önceliklerinden biri haline getirdi. Tarihsel olarak yüksek petrol fiyatlarının seçim dönemlerinde başkanlara ne kadar sorun yarattığını gördüğümüzde, bu şaşırtıcı değil.
TIME röportajında Trump, İran'ın nükleer bir silah elde etmesini engellemek için askeri bir müdahalede bulunabileceğini ancak uluslararası petrol arzını korumak için bunu yapmayacağını söyleyerek Orta Doğu'daki petrol arzına karşı şaşırtıcı bir kayıtsızlık gösterdi.
Sadece birkaç gün önce Suudi Enerji Bakanı, dünya güçlerinin (ABD'yi kastederek) petrol sevkiyat yollarını koruma altına almak için ellerinden geleni yapmalarını umduğunu söylemişti.
ABD saldırılardan bu yana Orta Doğu'da askeri bir varlık bulundursa da, Trump'ın kendi perspektifi sadece Suudiler'le olan tarihsel ilişkilerini değil, bölgedeki ABD politikasını neredeyse tamamen yeniden düşünmeye yönelik gibi. Trump:
"Enerjide son iki buçuk yılda inanılmaz bir ilerleme kaydettik ... artık enerji ihraç ediyoruz."
"Orta Doğu'da artık eskiden bulunduğumuz pozisyonda değiliz ... bazılarına göre eskiden sadece petrol için oradaydık."
Bu son cümle, önümüzdeki haftalarda Suudi ve BAE mevkidaşlarıyla karşılaştığında İran Petrol Bakanı'nın biraz daha gülümsemesine neden olabilir.