Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası açısından oldukça hareketli bir yıl geride kalıyor. Murat Çetinkaya Temmuz ayı başında görev süresinin dolmasına yaklaşık 10 ay kala görevden alındıktan sonra yerine başkan olarak atanan Murat Uysal ve diğer kurul üyeleri güvercin bir para politikası benimsemiş, politika faizlerinde kademeli olarak 1000 baz puan indirime gitmişlerdi. Bu süreçte tüketici enflasyonundaki birikimli döviz kuru etkilerinin azalması ve baz etkisi kaynaklı gerilemeyle beraber küresel iktisadi koşulların ılımlı seyri, TCMB’nin gevşek para politikası konusunda elini kuvvetlendirdi. ABD, Avrupa ve Japonya Merkez Bankalarının para politikalarındaki gevşeme TCMB’yi faiz indirimleri konusunda cesaretlendiren bir başka nedendi.
TCMB para politikası kararlarını alırken enflasyon beklentileri, fiyatlama davranışları ve enflasyonu etkileyen diğer bütün unsurları dikkate alıyor. Bu noktada TCMB’nin her ay periyodik olarak yayınladığı “Enflasyon Beklenti Anketi” piyasa katılımcılarının nabzını ölçmesi açısından büyük önem arz ediyor. Enflasyon Beklenti Anketi cari yılsonu, 12 ve 24 aylık TÜFE beklentilerinin gerilediğini ortaya koyuyor. Geçen ay yüzde 12.18 seviyesinde bulunan cari yılsonu TÜFE beklentisi bu ay yüzde 11.62 seviyesine gerilemiş bulunuyor. Ekim ayı Enflasyon Raporunda da belirtildiği üzere TCMB’nin 2020 yılındaki öncelikli hedefi, enflasyonu öncelikle tek haneli seviyelere indirmek ardından da dezenflasyon patikasının elverdiği ölçüde yüzde 5’li seviyelerde istikrar kazanmasını sağlamak olacak.
TCMB 2019 Yılının Son Para Politikası Toplantısında Kaç Baz Puanlık Bir İndirime Gidebilir?
Merkez Bankası 2019 yılında global konjonktür yardım ettiği sürece faiz indirimlerine devam etti. Agresif faiz indirimi politikasına rağmen kurda ciddi bir sıçrama olmamasından cesaret bulan TCMB, borçlanma maliyetini düşürerek ekonomiyi canlandırmaya çalıştı. Öncü merkez bankalarının faiz indirimleri TL’nin yabancı paralar karşısında göreceli olarak sakin bir seyir izlemesinin arkasındaki en büyük unsurdu. Merkez bankası bu adımları atarken kredibiliteye zarar vermemesi gerekiyor. Şu an ekonomide çıktı açığı olması faiz indirimlerinin enflasyonist baskı yaratmasını önlüyor. Ekonomi toparlanmaya başladıkça iç talebin enflasyon baskısı yaratma riski bulunuyor.
“2020 Yılı Para ve Kur Politikası” metninin en çok konuşulan kısımlarından biri TCMB’nin 1.maddeye yaptığı ekleme oldu. Daha önceki metinlerde sadece fiyat istikrarını öne çıkaran TCMB bundan sonraki süreçte başta enflasyon ve iktisadi faaliyet olmak üzere makroekonomik göstergelerin tamamını dikkate alan veri odaklı yaklaşımla hareket edeceğini vurguladı. Türkiye’nin 2019 yılı Aralık ayı itibarıyla makroekonomik görünümüne baktığımızda yıllık tüketici enflasyonu yüzde 10.56, büyüme oranı ise yıllık yüzde 0.9 seviyesinde bulunuyor. 2018 yılının olumsuz iktisadi tablosunun bir yansıması olarak cari denge son 4 aydır fazla verse de önden yüklemeli faiz indirimlerinin önümüzdeki süreçte ertelenen talebi canlandırması, ithalatı artırması dolayısıyla cari açığı derinleştirmesi beklenebilir.
Makroekonomik verilerin ve küresel gelişmelerin ışığında TCMB’nin Aralık ayı toplantısında iktisadi faaliyeti de desteklemek amacıyla 200 baz puan indirime giderek politika faizini yüzde 14 seviyesinden yüzde 12’ye düşürmesini beklemekteyiz. Son dönemde Dolar TL kurundaki yukarı yönlü hareket ve FED’in faiz indirimi döngüsünü beklemeye alması kafalarda soru işareti yaratsa da TCMB makroekonomik verilerle senkronize bir şekilde ilerlemesini sürdürecektir. Bugünkü faiz indirimi sonrasında reel faizlerin sıfıra yakınsaması, TL varlıklar açısından risk unsuru olarak karşımıza çıkması beklenebilir. Reel faizler diğer gelişen piyasa ülkelerine göre daha düşük seviyelerde bulunuyor.