Bu yazı Investing.com için özel olarak kaleme alınmıştır. İlk bölümü dün yayınlanan yazı serisinin ikinci bölümüdür.
Dün, portföyünüzü temsil eden tek bir 'Piyasa' olmadığını , ancak medyanın çeşitli menkul kıymetler piyasalarındaki günlük hareketleri aktarırken yine de bu tarz bir seçim yaptığını anlattık. Dow Endeksi, sadece büyük sayıların insanların dikkatini çekmesi sebebiyle bile genellikle en çok kullanılan endeks konumunda.
İlk bakışta, Standard & Poors 5
00 Endeksi sonuçlarınızı karşılaştırmak adına çok daha iyi bir seçenek gibi görünüyor. Tabi ki bu, 2,5 milyar dolara kadar piyasa değerine sahip daha küçük çaplı, ancak yine de listelenen şirketleri de içeren dengeli bir portföye sahipseniz, ya da varlıklarınızın arasında 2,5 - 10 milyar dolar arasında piyasa değerine sahip orta çaplı şirketler de bulunuyorsa geçerli. Ya da belli sayıda ABD ya da Alman tahvillerine, gayrımenkul yatırım ortaklıklarına ya da defansif gelir varlıklarına sahipseniz. Eğer durum buysa, tüm seviyelerde aşağı yönde korumayla birlikte büyüme fırsatı sunan çok iyi çeşitlendirilmiş bir portföy oluşturdunuz demektir.
Ancak S&P 500'ün ölçtüğü şey bu değil! 'S&P 500', sadece hisse fiyatını değil, hisse fiyatının tedavüldeki hisse sayısıyla çarpımını da hesaba katan, piyasa değeri ağırlıklı bir endeks. Bu yönü sebebiyle endeks ABD'nin piyasa değeri bazında en büyük 500 şirketini kapsıyor. Endeks 1923'te hayata geçti ancak 1957'den itibaren 500 hisseli bir endeks haline geldi.
Yatırımcılar için 'piyasayı' piyasa değeri ağırlıklı S&P 500 ile endekslemek sermayenin büyük bir bölümünü sadece çoğu kişinin yatırım yapmayı tercih ettiği az sayıda şirkete koymak anlamına geldi. Bunun sebebi de, hisse fiyatları en yüksek olan ve bununla beraber tedavülde en çok hisseye sahip olan şirketlerin endeksin değerinin daha büyük bir kısmını oluşturması ve bu sayede daha küçük (ancak hala en büyük 500 arasında olacak kadar büyük) şirketlere göre endeksin performansını çok daha fazla etkilemeleri.
S&P 500'de bazı şirketler 1 trilyon dolardan fazla piyasa değerine sahip ki bu miktar endeksin en küçük üyelerinin değerinden yaklaşık 200 kat daha fazla. En küçük üyeler bile 6 ilâ 7 milyar dolar arasında piyasa değerine sahip ve (en azından karşılaştırmalı bazda olmasa da) hala ciddi büyüklüğe sahipler.
S&P 500 Endeksi Amerikan iş dünyasının, endüstri, imalat ve hizmet sektörlerinin en iyi temsilcisi olarak değerlendirilmesi sebebiyle çoğu profesyonelin kendi yatırım performanslarını kıyasladıkları benchmark endeks konumunda. S&P 500'de bir yatırım, ABD iş dünyasının gelirlerinin yaklaşık %80'lik bir kısmını sunuyor. Ancak konu tamamen fiyat değerlenmesi ve temettü ödemeleri ve S&P 500'ün tamamının ortalama temettü geliri bugün %2'nin altında—gelir arayışındaki emekliler (ve emekli olmayanlar) için yeterli bir oran değil.
Eğer S&P 500 bir gün çöküş yaşarsa, portföyünüz (eğer yukarıda bahsettiğimiz defansif menkul kıymetlerden, REIT'lerden ya da gelir hisseleri ve gelir fonlarından oluşuyorsa) muhtemelen S&P 500'den (ve aynı zamanda Dow'dan) daha iyi bir performans gösterecektir.
Diğer yandan, S&P 500 sonraki günde yükselişe geçerse, aynı portföy sizi şaşkınlığa uğratabilir—ya da yatırımlarınızda tavşan yerine kaplumbağa olmanın faydaları konusunda size tavsiye veren kişiye sinirlenmenize neden olabilir. Unutmayın, bu bir fabl değil; yatırım dünyasında kaplumbağa genellikle zaman içinde kazanan isim olur.
S&P 500 de Dow'a benzer şekilde belli aralıklarla yeniden dengeleniyor. Listeye dahil edilme standartlarını karşılayamayan ve düşük performans gösteren isimler tabi ki endeksten çıkartılmalıdır. Ancak çoğu zaman, Dow'da olduğu gibi, hangi şirketlerin listelendiğine karar veren komite sadece bu şirketleri çıkararak yerlerine sırada bekleyenleri almaz. Maalesef.
Son 'mevcut varlıklarımızı güncel tutmalıyız' kararı, Tesla'yı (NASDAQ:TSLA) benchmark endekse #500'den görece daha yüksek bir noktada dahil etti. Yüksekten uçan elektrikli otomobil üreticisi önümüzdeki yıllarda belki de daha derin ceplere sahip rakipleri tarafından alt edilebilirse de, son 12 ayda %900'ün üzerinde yükseliş kaydeden bir şirketin eklenmesi en azından bugün için kesinlikle S&P 500'ün seksi cazibesini artırmaya yardımcı oluyor.
Siz bunu düşünürken, ben de en popüler üçüncü hisse benchmarkı olan NASDAQ Composite Endeksi'ne geçeyim. NASDAQ da S&P gibi piyasa değeri ağırlıklı bir endeks ve NASDAQ borsasında işlem gören yaklaşık 200'den fazla şirketten oluşuyor.
"Görece" daha yakın bir tarihte, 1971'de kurulan "Naz"ın bileşimi, kuruldukları ilk zamanlarda diğer eski ve büyük borsalarda listelenmeyecek kadar küçük ya da kâr edemeyen bilgi teknolojileri şirketleri ağırlıklı.
Composite 2000'den fazla şirketi temsil ederken, onun bir alt kümesi olan NASDAQ 100, NASDAQ Composite'in hareketinin %90'ından fazlasına tekabül eden bir endeks. NASDAQ Composite'deki en büyük 10 hisse de endeksin performansının üçte birini oluşturuyor.
Yukarıda bahsettiğim üç büyük endeksin tamamı, genelde rastgele olan ya da en azından öyle gibi görünen bir şekilde eski isimlerin yerine yenilerini koyuyor. Belirttiğim gibi bu uygulama belli bir mantığa sahip. Genellikle jenerasyonumuzun en güçlü isimlerinin ölümsüz olduklarını düşünürüz, ancak bireysel girişimlerin bol olduğu ve insanların on yıldan kısa bir sürede tamamen yeni sektörler yarattığı bir ülkede ilerleme genellikle beklenmedik yönlerden ve hızlı bir şekilde gelir.
Bu sözü 10 yıl (ya da belki de daha kısa bir süre?) sonra, işletim sistemlerinin sayısız olduğu, bant genişliklerinin neredeyse ücretsiz olduğu ve bir biyobilgisayar ya da foton bilgisayarının silikonu "tarihe gömdüğü" zaman hatırlayın. Önümüzdeki 10-20 yıl için favori sektörlerimden biri olan petrol ve doğal gaz bile bir gün fotovoltaik teknoloji tarafından geride bırakılacak.
Russell 2000'den bahsetme sözü vermiştim. Frank Russell Company 1984 yılında daha fazla menkul kıymeti kapsama adına Russell 3000 Endeksi'ni yarattı. Bu endeks yatırım yapılabilen ABD hisse piyasasının neredeyse %98'ini temsil ediyor.
Russell 3000, portföylerimin her zaman daha küçük çaplı ve gelecekte büyüme potansiyeline sahip şirketleri temsil etmesini sağlamakta kullandığım benchmark endeks. Birçok portföy yöneticisi de benimle aynı fikirde; birçok yatırım fonu ya da ETF Russell 2000 Endeksi'ne dayalı.
Diğer üç endeksin, özellikle de Dow ve S&P'nin aksine Russell 2000'deki bir şirketin ortalam değeri bugün 2,1 milyar dolar. Bu şirketlerin çoğu uluslararası ticaret yapacak büyüklüğe sahip değil ve bu yüzden bazılarına göre bileşenleri yerel pazar odaklı işletmeler olduğu için Russell 2000 Endeksi Amerikan ekonomisini daha iyi yansıtan bir endeks.
Bu isimler dışında sayısız endeks var; bazıları orta çaplı ABD'li şirketlere yönelik, bazıları yukarıdaki temaların varyasyonları ve birçoğu sektör bazında daha detaylı endeksler. Müşterilerime ve okuyucularıma her zaman çeşitli benchmarkları takip etmeleri, ancak kendi portföylerini çok daha önemli bir ölçütte değerlendirmelerini tavsiye ederim.
Kişisel benchmarkımız "Bugün Dow'ı yendim mi? Yendim mi? Yendim mi?" değil, "X yıl önceye göre hedeflerime ulaşmaya daha çok yaklaştım mı?" olmalı.
Bahsedilen Endekslerden Yatırım Fikirleri
Kendi portföylerimden 3 spesifik konuyu özetleyeceğim. Bu sadece bu şirketler için bir giriş niteliğinde. Talebe bağlı olarak Investing.com'da daha derinlemesine bir analiz yapabilirim.
Köklü Dow Endeksi'nden yıllar içerisinde birçok hisse sahibi oldum ve bu yıl 3 hisseyi portföyüme dahil ettim. Ancak şu an sadece, endeksle hiçbir bağlantısı olmayan Dow Inc (NYSE:DOW) hissesinde uzun pozisyondayım. Hisseyi 20 Temmuz 2020'de 41,48 dolardan aldım ve şu an 55,40 dolar seviyesinde.
Dow'daki 30 dev arasında daha küçük bileşenlerden biri olan Dow Inc.'i almamın sebebi, şirketin kimyasal ve materyal bilimi alanında bir lider olmasıydı. Ancak buna rağmen hisse fiyatı benim geleceğine yönelik beklentime kıyasla çok ucuz bir noktadaydı. Midland, Michigan merkezli şirketin uluslararası alanda oldukça güçlü ve böylece tek bir ekonomiye daha az bağımlı bir konumda. Şirket dünya genelinde yüz milyonlarca insanın her gün kullandığı ürünlerin en temel ve zaruri içeriklerini sağlıyor. 36.000'den fazla çalışanı bulunan şirket, 31'den fazla ülkede 100'ün üzerinde tesiste bu geniş içerik ve ürün yelpazesini üretiyor.
Bir sonraki isim: Comcast (NASDAQ:CMCSA). Şirket S&P 500'deki en büyük 19. isim—ve buna rağmen bu dev Apple (NASDAQ:AAPL)'ın sadece sekizde biri kadar bir ağırlığa sahip! Comcast hissesini aldım çünkü—sosyal ya da anti-sosyal—medyanın geleceğimizin büyük bir parçası olacağına inanıyorum. Hisselerimi 29 Haziran 2020'de 38,65 dolardan aldım ve hisse fiyatı şu an 51,75 dolar.
CMCSA'nın alt kuruluşu, Xfinity markası altında bireysel ve kurumsal müşterilere yüksek hızlı internet, video, ses ve kablosuz bağlantı gibi birçok hizmet sunuyor. Şirket aynı zamanda NBC ve Telemundo yayın ağlarının sahibi. Şirketin film bölümünde Universal Pictures, Illumination, DreamWorks Animation ve Focus Features gibi tanıdık isimler var. Eğlence parkları segmenti ise Orlando, Florida; Hollywood, California; ve Osaka, Japonya'daki Universal eğlence parklarını işletiyor. Şirket aynı zamanda Sky News ve Sky Sports ağlarıyla birlikte, Philadelphia Flyers'ın da sahibi.
Neden Comcast hissesi sahibiyim? Medya, medya ve medya.
Son olarak, dün itibariyle Baron Discovery Fund (BDFFX) hisselerinin sahibiyim. Baron benim en çok tercih ettiğim yatırım fonu şirketlerinden biri (Farklı hedeflere yönelik 5 farklı fonlarına sahibim). Baron'un felsefesini seviyorum ve 'piyasa' gelişmelerini tahmin etme konusunda kesinlikle agnostik bir tutuma sahipler. Biden başkanlığında neler yaşanacağı ya da AB regülasyonlarının teknoloji devlerini etkileyip etkilemeyeceği konusunda 100 farklı fikiri okuyabilirsiniz. Ancak işin gerçeği... kimse kesin olarak bilmiyor. Baron bunun farkında ve bu yüzden bulabildikleri en iyi şirketleri fiyatların doğru oldukları zamanlarda alıyor ve artık en iyi şirketler olmadıkları zaman satıyor.
Baron Discovery (NASDAQ:DISCA), şirketin üç küçük çaplı fonundan biri. İsminden anlaşılabileceği şekilde fon küçük çaplı şirketler dünyasındaki en yenilikçi şirketlerin arayışında. Bu sebeple diğer iki Baron fonuna göre daha riskli olarak değerlendirilebilir. Ben öyle düşünmüyorum.
Bana göre, bazı isimler bu süreçte başarılı olamasa da, aşırı değerlenmiş devlerden çıkış sürecinde küçük çaplı şirketlerde büyük bir rallinin artık zamanı geldi. Bu alanda sağ kalan yenilikçiler, az sayıda fireyi tamamen telafi edecektir. BDFFX yıl başından bu yana %47 yükseldi ve bu yükselişin devam etmesi için gerekli koşulların var olduğuna inanıyorum.
Açıklama: Stanford Wealth Management'ın bir müşterisi değilseniz, kişisel mali durumunuza yönelik bir fikir sahibi değilim. Bu yüzden, yukarıdaki fikirlerimi spesifik menkul kıymetleri alıp satmanız için değil, kendi araştırmanızı yapmanız için sunuyorum.