Alan Yatırım
Olası Bir Küresel Resesyon Döneminde Altın Nasıl Hareket Edecek?
En az iki çeyrek boyunca GSYİH’nın art arda küçüldüğü duruma resesyon denilmektedir. Başka bir ifadeyle, ekonomide uzun vadeli büyüme oranından daha düşük oranda büyüme olarak tanımlanmaktadır. Resesyonun derinleştiği durum ekonomik kriz olarak da nitelendirilebilir. Dünya ekonomi tarihine bakıldığında, pek çok makro ya da mikro ölçekte ekonomik kriz yaşanmıştır. En eski küresel kriz ise 1929 yılında ABD’de yaşanan Büyük Buhrandır. Küresel resesyon dönemlerinde genellikle, ülkelere ve onların para birimlerine olan güven sorgulanır hale gelir ve alternatif arayışlar içine girilir. Bu arayışların en vazgeçilmezi olarak “Altın”, en değerli kıymetli maden, değer taşıma aracı ve güvenli liman olarak kendini göstermiştir.
Ons Altın Fiyatının Geçmiş Resesyon Dönemlerindeki Hareketi
1970’li yıllardan itibaren günümüze, resesyon dönemlerindeki altın fiyatlarını inceledik. Zaman aralığını 1970’li yıllardan itibaren başlatmamızın en önemli nedeni; ABD başkanı Richard Nixon’ın, doların değerinin altına olan bağlantısını 1971’de sona erdirerek, Bretton Woods sistemini terk etmesi, hukuki ve ekonomik gücünü siyasi iktidardan alan bir ödeme aracına çevirmesidir.
1970’li yıllar sonrasında yaşanan 6 resesyondan 4 ‘ünde altın, ilgili zaman aralığında ya da sonraki dönemde ralli yapmış, diğer 2 dönemde ise yatay seyretmiştir. Grafikte de görüldüğü üzere resesyon dönemlerinden sonraki altın ralli hareketlerinde ciddi yükselişler yaşandığı gözlemlenmektedir.
Son Dönemdeki ABD Tahvil Faiz Farkları Yenin Bir Resesyonun İlk İşaretleri mi?
Geçmiş dönemlere bakıldığında, ABD tahvilindeki faiz farkları, karakteristik bir döngü içinde benzer şekilde hareket etmiştir. Piyasa analistlerine göre tahvil piyasası bu konuda bir erken uyarı sistemi işlevi görebilir. Rasyonel beklentiler bağlamında, kriz veya toparlanma dönemlerinde faiz ile ilgili beklentiler oluşuyor buna istinaden tahvil faizlerinde yükseliş ya da düşüşler, ekonomik döngüye göre hareket edebiliyor. Düşük tahvil getirisi merkez bankasının ekonomiyi desteklemek için politika faizini düşük tutacağı beklentisine dayanırken, piyasa katılımcılarının ekonomik göstergelerinin kötü performans sergileyeceğini düşündüğünü gösteriyor. Getiri eğrisi tersine dönerse yani, 10 yıllık tahvil faizleri 2 yıllık tahvil faizlerinin aşağısına düşerse, bunun sonucunda ekonomide daralma meydana gelebiliyor.
Aşağıdaki grafikte 1,5 ve 10 yıllık ABD tahvil faizlerinin yüzde getirisi sağ eksen, altın fiyatları da ons bazında dolar olarak sol tarafta gösterilmiştir. Geçmiş dönemler incelendiğinde genelde 1 yıllık tahvil faizlerinin 5 ve 10 yıllıkların altına düştüğü diğer bir deyişle uzun vadeli tahvil faizlerinin kısa vadeli tahvil faizlerinden daha düşük olduğu dönemlerin akabinde resesyon dönemleri gerçekleşmiş. Son döneme baktığımız zaman ise uzun vadeli ABD tahvillerinin, kısa dönemli tahvillere tekrardan yaklaştığı hatta yüzdesel olarak altına düştüğü gözlemlenmektedir.
Küresel resesyon ortamında altın fiyatları nasıl hareket edecek?
FED; 20 Mart tarihli toplantısında, piyasa beklentilerine paralel olarak, faizleri %2.5 seviyesinde sabit tuttu ve beklenilen ekonomik yavaşlamaya işaret ederek bu sene başka bir faiz arttırımı olmayacağını, Eylül ayında ise bilanço küçültme operasyonlarını durduracaklarını kamuoyuna duyurdu. Küresel çaptaki gelişmelere baktığımız zaman; ticaret savaşları, jeopolitik riskler gibi etkenler küresel büyümeyi aşağı yönlü baskılama endişesi yaratmaktadır. Bundan yaklaşık 1,5 yıl önce Trump’ın ABD’de başlatmış olduğu vergi teşviklerinin de olumlu etkileri sınırlı kalmıştır. Dış ticaret konusunda korumacı bir paradigma benimseyen ABD’nin, bütçe ve dış ticaret açığı geçen bu süre zarfında iyileşme belirtisi gösteremedi. Buna ek olarak; önceki resesyon dönemlerinden farklı bir şekilde, dünya ülkelerinin borçluluk seviyeleri de daha yüksek seviyelerde seyrediyor. Küresel borçlanma miktarı son 15 yılda 150 Trilyon USD arttığı görülmektedir ve gittikçe artmaya devam etmektedir. Resesyon ihtimali değerlendirilirken tüm bu negatif olgular da göz önünde bulundurulmalıdır.
Olası bir resesyonda, artan nakit ihtiyacına paralel olarak dolara olan talep artacaktır. Altın; özellikle Asya ülkelerinde, nakit ihtiyacı açısından satış baskısı görebilir. Dolara talebin artması doları bir miktar güçlendirirken, ekonominin canlanması için FED’ in faizleri düşürmeye başlama olasılığı, düşük faiz ortamında altını çekici bir yatırım enstrümanı haline getirecektir. Nitekim; Trump’ın FED üyeliği için aday gösterdiği Stephen Moore’un politika faizinin 50 baz puan düşmesi gerektiğini dile getirmesi de faiz indirimi olasılığını kuvvetlendirmektedir. ABD 10 yıllıkları ile çekirdek enflasyonun ise birbirine yakınsamasını bekliyoruz. FED başkanı Powell’ın da son konuşmasında enflasyon üzerinde durması, bu senaryonun güçlü bir kanıtı olarak gösterilebilir. Buradan hareketle, dünya ticaret ilişkileri ve ağı düşünüldüğünde, resesyon ihtimalinin belirginleşmesiyle, ABD-Almanya faiz farkının azalmaya başlamasıyla doların değer kazanmasının yavaşlayacağını, bu durumun da altına momentum kazandıracağını söyleyebiliriz. Böyle bir durumda, orta vadede 1375-1425 USD bandına gelmesini bekliyoruz.