TCMB yılın ilk toplantısında faizlerde 75 baz puan indirime gitmişti. Böylece, geçtiğimiz yıl toplamda 1200 ve Ocak ayındaki 75 baz puanlık indirim sonrasında politika faizi 11,25 seviyesine geriledi. Çarşamba günü merkez bankası yılın ikinci faiz kararını açıklayacak. Faiz kararı öncesinde piyasalarda en çok merkezin ne yönde aksiyon alacağı merak ediliyor.
Temel görevi fiyat istikrarını sağlamak olan merkez bankası, faiz kararlarında enflasyonun yanı sıra kur faktörünü de göz önünde bulundurmak durumunda. Gelişmekte olan ülke konumunda olan Türkiye gibi ülkelerde döviz kurlarının enflasyon ve piyasalar üzerindeki etkileri ciddi sonuçlara yol açabilmekte. Dolayısıyla merkezin faiz üzerinde alacağı kararı biri enflasyon diğeri kur olmak üzere temelde iki açıdan analiz edebiliriz.
Kur açısından baktığımızda 6,05 seviyesinin üzerinde fiyatlanan DolarTL kuru en önemli maliyet unsurlarından bir tanesi. Kurdaki yükseliş enflasyonu tetikleyeceğinden fiyat istikrarını bozucu etkide bulunacaktır. Özellikle ülke risk primi CDS tarafında gözlenen yükselişler kurun önümüzdeki süreçte artma eğilimi gösterebileceğinin sinyali olabilir. Ocak ayında 240 seviyesinin altına gerileyen Türkiye CDS’leri Şubat ayının ilk haftasından itibaren yükselmeye başlayarak 263 seviyesinin üzerine çıkmış durumda. Merkez bankasının önceki faiz indirimi kararları sonrasında kurdaki hareketlerin görece sınırlı kaldığını izledik. Ancak önceki dönemlerde faiz ve enflasyon arasındaki fark düşünüldüğünde reel getiri açısından TCMB’nin hareket alanı genişti. Ocak ayı PPK toplantısında alınan 75 baz puanlık indirim sonrasında merkezin faiz üzerindeki hareket alanı da sınırlanmış oldu. Buna rağmen merkezin Şubat ayı toplantısında olası bir faiz indirimi kararı kurda yukarı yönlü hareketleri hızlandıracak etkide bulunabilir. Böyle bir durum maliyetler dolayısıyla önümüzdeki süreçte enflasyonu yukarı çekecektir.
Enflasyon tarafında ise Aralık ayında 11,84 gelen yıllık TÜFE, Ocak ayında 12,15 olarak gerçekleşti. Son 5 aydır enflasyon tarafında artış eğilimi olduğu gözleniyor. Mevcut durumda piyasalarda arz yönlü enflasyonun hakim olduğunu dikkate aldığımızda faizi düşürmek enflasyonu düşürmeyeceği gibi daha da hızlandıracaktır. Dolayısıyla enflasyonu kaynağına göre ele aldığımızda faiz indiriminden ziyade önümüzdeki süreçte faiz artırımlarının ağırlıkta olabileceği unutulmamalı.
Ocak ayı enflasyonu ile mevcut politika faizi arasındaki fark -0,90 puan şeklinde iken, CDS priminde de gözlenen yükselişler göz önüne alındığında merkezin olası bir faiz indirimi reel getiriyi azaltırken kuruda yukarı yönlü hareketleri hızlandırabilir. Bu faktörleri dikkate aldığımızda olası bir faiz indirimi orta vadede enflasyonu hızlandırıcı etkide bulunacağından merkezin bu haftaki PPK toplantısında faizlerde bir değişikliğe gitmeme ihtimali oldukça muhtemel.