Batı, Rusya’ya olan ekonomik yaptırımları git gide artırırken Rusya da karşılık vermeye hazırlanıyor ve taraflar arasındaki bu restleşme belki endekslerde çok kendini göstermiyor, fakat metaller ile enerji tarafında fiyatları artırarak maliyetleri yükseltiyor. Artan bu maliyetler küresel enflasyonun da yükselmesi demek. Dolayısıyla iki ülke ya da Doğu – Batı arasındaki savaş, dünya ekonomisi için büyük bir risk oluşturuyor.
Rusya’nın Ukrayna’yı işgal etmesi ile son bir yılın zirvesine çıkan ons altın bu hafta 1.930 dolar yakınında hafif alıcılı işlem görüyor. Altının geçen haftaya göre yükseliş ivmesinin azalmasında Rusya’nın altın rezervi satması olasılığı etkili oluyor. Rusya’nın kendisine uygulanan yaptırımların ardından altın hisselerini satabileceği olasılığı fiyattaki hızı düşürdü. Yine de altın 1.900 dolar üzerinde ve görünüm pozitif. 1.876 dolar üzeri günlük kapanışlarda 1.965 – 1.985 dolar aralığına doğru hareket devam edebilir.
Pandemi sonrası petroldeki yükseliş küresel enflasyonun en önemli nedenlerinden biri oldu. Fiyatı yükselten gelişme ise üretimin altında kalan arz ve ulaşım sorunları. Bu sorunlar çözülememişken şimdi ise Rusya kaynaklı bir kısıtlama riski fiyatları daha da yükseltti. Brent 105 dolarda ve önemli gördüğümüz 100 – 115 dolar aralığında işlem görüyor. 100 dolar üzeri görünüm alımların daha da güçlenmesi anlamına geliyor. Kısa vadede savaşın bitmesi fiyatlarda geri çekilme sağlayacak en önemli gelişme. Fakat ABD’nin ham petrol üzerinden piyasaya girmesinin ise fiyatlarda çok etkili olmayacağı görüşündeyiz. Uzun vadede arz- talep sorunu devam ettikçe petrol fiyatlarındaki düşüşler de sınırlı kalacaktır. Petroldeki her yükseliş de maliyet demek, enflasyon demek.
Yurt içinde de görünüm negatif. Ocak ayının ikinci yarısında sanayide yaşanan elektrik kesintileri Şubat verisinde kendisini gösterdi. İSO, imalat PMI raporunda şu açıklamaya yer verdi: “Türk imalatçıları Şubat’ta da bir dizi sorunla karşılaşmaya devam etti ve bu durum üretimin yeniden ivme kaybetmesine yol açtı. Toplam yeni siparişler üst üste 5. ay yavaşlama kaydetti, yavaşlama fiyat artışları ve piyasa belirsizliğinin müşterileri caydırması nedeniyle Mayıs 2021’den beri en yüksek seviye oldu. Firmaların üretim hacimleri doğalgaz ve elektrik kesintilerinden etkilendi. Üretim üst üste 3 ay ivme kaybetti ve yavaşlama Ocak ayına göre daha belirgin oldu. Enerji kesintileri ve teslimat gecikmelerinin devam etmesi firmaların mevcut işlerini tamamlamakta zorlanmasına yol açtı.” İmalat sektöründe Şubat ayında son 9 ayın en düşük dönemi yaşandı.
Perşembe günü açıklanacak enflasyonun ayak sesi olan İstanbul enflasyonu %55’i geçti. Ülke genelini kapsayan enflasyonun da %52’ye çıkması bekleniyor. Enflasyonun son 20 yılın en yüksek seviyesine çıkmasına neden olan temel etken döviz kuru olurken küresel enerji fiyatlarının da hatırı sayılır bir etkisi var. Bu nedenle yazılarımızda petrol ve emtia grubundaki yükselişe çok sık değiniyoruz.
Dışa bağımlılığı yüksek olan Türkiye ekonomisinde tarımdan inşaata imalata kadar neredeyse tüm sektörler ithalata muhtaç. Kur yüksek olduğu için ithalat maliyeti artıyor, petrol, enerji ve emtia fiyatları arttığı için üretimin de maliyeti artıyor. Nihayetinde bu yükselişler enflasyonu yükseltmeye devam ediyor.
Madem enerji ve emtia dünyada yükseliyor, neden Türkiye’deki artışa dikkat çekiyorsunuz? diyen değerli okuyucularımıza iki önemli noktadan bahsetmek isteriz:
İlki, döviz kuru etkisi. 8’lerden 18’lere çıkan dövizin elbette ki maliyet etkisi olacak, oldu da. Son aylarda yaşanan enflasyonun büyük kısmında döviz etkisi var. Dövizin neden yükseldiği kısmına çok defa değindiğimiz için bu yazıda sonuç olarak belirtmek istiyoruz. Dövizdeki yükseliş enflasyona neden oldu. Para biriminde TL gibi sert düşüş yaşamayan ülkelerin haliyle bu maliyeti daha düşük olacaktır. Zaten bunu genel ortalamada görüyoruz. Türkiye enflasyonu en çok yükselen ülkelerden.
İkinci önemli nokta ise, üretim etkisi. Mesela, Güney Afrika ya da Brezilya da Türkiye gibi gelişen ülkelerden ve para birimi olarak da kırılganlar arasında. Fakat artan emtia maliyetlerinin Türkiye’ye göre daha az hissedilmesinde daha sakin olan döviz kuruyla beraber bu ürünlerde üretimin yapılmasının da payı var.
Hem üretimi zayıf he dışa bağımlılığı fazla olan hem de iktisadi kuramlarla çelişen bir politika uygulanınca haliyle enflasyon da yüksek oluyor, maliyetler de artmaya devam ediyor.
Kaynak: TÜİK
USD/TRY kurunda Şubat ayında jeopolitik risklerin etkisi ile %3,5 kadar yükseliş oldu. Mart itibarıyla gerek küresel enflasyonist ve jeopolitik riskler, gerekse yurt içinde enflasyon etkili görünüm nedeniyle kurda yükseliş olabileceğini düşünüyoruz. 14,80 seviyesini direnç olarak izleyeceğiz ve bu seviye altındaki işlemleri makul aralık olarak görüyoruz. Fakat 14,80'nin kırılmasında özellikle TL negatif bir fiyatlama etkili olursa hareketlilik de artabilir.