Fed’in parasal genişlemeye gitmesi ile gelişen ülkelere sermaye akımının artması ülke ekonomilerindeki büyümeyi de desteklemişti ve Türkiye de diğer gelişen ülke ekonomileri gibi bu süreçte büyüme gösterdi. Bu süreçte dolar kurunun düşük olması ile ithalat talebi oldukça artarken sürekli genişleme gösteren sektör ise inşaat oldu.
Fed’in parasal sıkılaşmaya gitmesi ve küresel dengelerin de değişmesi ile gelişen ülke ekonomilerine olan sermaye akışı azaldı, bu süreçte üretimi olan ekonomiler ise daha az durgunluk yaşadı. Türkiye özelinde baktığımızda ise tarımdan sanayiyi ve hizmet sektörüne kadar neredeyse tüm kalemlerde ithalata bağımlılık yüksek olduğu için zorluklar iyiden iyiye kendini göstermeye başladı. Türkiye gibi Güney Afrika, Arjantin gibi ülkelerde de benzer durum yaşandı. Türkiye, değişen sürece ve zorluklara karşın başarısız darbe girişimine kadar çeyreklik büyümesini ivme kaybı olsa da korudu.
2018’de yurt içinde hem siyasi tansiyon oldukça yüksekti, hem sektörler yükselişini hızlandıran kur ve enflasyon nedeniyle hem üretici hem de vatandaş zorluk yaşamaya başladı. ABD ile yaşanan gerilimin kurda rekor yükselişe neden olması sonrasında yurt içi dengeler oldukça büyük hasar aldı ve 4. Çeyrekte ekonomi %3 küçüldü.
Bu yılın ilk 8 ayındaki duruma baktığımızda;
Geçen yıl içinde başlayan ve özellikle temel ihtiyaçlarda fazlası ile yaşanan zamlar (ya da fiyat artışı, güncelleme!) bu yıl içinde de devam etti. Kış döneminde rekor yükseliş gösteren gıda fiyatlarında mevsimsel etkilerle düşüş yaşandı, ancak ulaşım, doğal gaz, elektrik ve temel gıdalara zam gelmeye devam etti, bu kalemlerin enflasyon sepetindeki oranı düşük olduğu için son aylarda enflasyon üzerinde sadece alkollü içecek cüzi etki yarattı.
İmalat sanayide son ayda toparlanma var, ancak yine de alt kalemler incelendiğinde üretim düşük kalmaya devam ediyor ve gösterge de 50,0 eşiği altında daralmanın sürdüğünü gösteriyor.
İnşaat sektörü ise en zor zamanlarını yaşıyor ve otomobil sektöründe de satışlar geçen yıla göre neredeyse yarı yarıya azaldı. Bu sektörlerdeki daralma nedeniyle artan işsizlik oranı, mevsimler koşullar nedeniyle hizmet sektörünün canlı olmasıyla şimdilik sert değişim yaşamıyor, ancak yılın son çeyreği işsizlik oranının artmasına neden olabilir.
Yetkililer ekonomide dengelenme sürecinin çok iyi gittiğini, korkulacak bir şey olmadığını söylüyor ve enflasyonda da düşüşün devam edeceğini vurguluyorlar. Peki eğer her şey çok yolundaysa ve korkulacak bir şey yoksa, enflasyon da kontrol altındaysa, faizler de normalleşme süreciyle düşmeye devam edecekse, küresel piyasalarda gerileyen enerji fiyatlarının da enflasyona olumlu katkısı varsa neden fiyatlara zam gelmeye devam ediyor?