2021’in Ocak ayının sonlarından itibaren piyasalarla FED arasında bir restleşme başladı. Piyasalar enflasyon beklentilerinin artmasıyla birlikte FED’in varlık alımlarını azaltarak artık faizleri artırmaya başlayacağını düşünüyordu. Oysa Powell her yaptığı konuşmasında enflasyonda kalıcı bir artış beklemediklerini sadece pandeminin yavaş yavaş geride kalması ile birlikte artan harcamalarla fiyatlarda geçici bir artış beklediklerini dile getiriyordu. Kaldı ki enflasyonda bir artış olsa bile FED’in elinde gereken müdahale araçlarının olduğunu da yineliyordu. Fakat piyasalar bir türlü Powell’ın söylediklerine inanmıyordu. Çünkü piyasanın hafızasında 2013’de yaşanan “taper tantrum” hadisesi vardı. O dönemin FED başkanı Ben S. Bernanke 22 Mayıs 2013’te yaptığı konuşmada, 2008 krizi sonrası uygulamaya başlanan tahvil alımlarının hızında yavaşlamaya gidileceğini duyurdu. Bernanke’nin 19 Haziran 2013’te de yeniden söylediklerini tekrarlaması sonucu ABD 10 yıllık tahvil faiz oranı ve dolarda çok hızlı bir artış yaşandı. O dönemde piyasada yaşanan bu sert hareketlere varlık alımlarının FED tarafından azaltılmasının yarattığı öfke anlamında “taper tantrum” adı verilmişti.
İşte 2013 yılında yaşanan bu öfkeyi unutmayan piyasalar, bugün de pandemi sonrasında FED’den yine böyle ani bir reaksiyon beklediği için Powell her ne kadar da faiz artırmayacağız, bu şimdilik gündemimizde bile değil dese de piyasalar bir türlü ikna olmuyordu. Bu nedenle Ocak ayının sonlarından itibaren ABD 10 yıllık faizleri ve dolar endeksinde artış başlamıştı. ABD 10 yıllık faiz oranlarında yaşanan bu artışla birlikte global yatırımcılar güvenli ülke ve varlıklara yönelmeye başlayınca özellikle borsalarda sert satışlar görüldü. Dolar endeksindeki artışta özellikle gelişmekte olan ülke para birimlerinin dolar karşısında bir hayli değer yitirmesine neden oldu. Yani Şubat 2021 itibariyle piyasalarla FED arasındaki bu restleşme risk iştahını bozan en önemli gelişme oluvermişti.
Geçen ay ABD’de beklentilerin çok az üzerinde gerçekleşen TÜFE verisi ile piyasaların enflasyonun kontrolden çıkmadığına bir nebze olsun ikna oldu. Beklentilerin hafif üzerinde gelen TÜFE verisi sonrası piyasalara göre Powell enflasyonda kalıcı bir artış beklememekte haklıydı, yani Powell doğru söylüyordu. Piyasaların artık FED’e inanmaya başlamasıyla ABD 10 yıllıklarında önemli bir geri çekilme dolar endeksinde de düşme yaşandı. Yani piyasalar ABD TÜFE verisi ile bir nebze olsun durulmuştu.
Fakat geçen hafta yaşanan iki gelişme piyasaları erken faiz artışı konusunda yeniden tedirgin etmeye yetmişti. İlki pandemi sonrası tahminlerden iyi olan ekonomik toparlanma nedeniyle varlık alımlarını azaltacağını ve faiz artışı için beklenen zamanı da öne çekebileceklerini duyuran Kanada Merkez Bankasının açıklamasıydı. Kanada Merkez Bankası bu açıklamasıyla pandemi sonrasında politika normalleşmesi sinyali veren ilk gelişmiş ülke Merkez Bankası oldu. Ardından yine geçen hafta Biden’ın yeni vergi düzenlemelerine gideceği haberinin ulaşması da piyasaları erken toparlanma konusunda tedirgin eden bir diğer önemli gelişme oldu. ABD’den gelen iyi makroekonomik veriler de cabası. Özellikle geçen hafta yaşanan bu gelişmeler sonucu piyasanın bir kısmında, FED’den faiz kararı ve varlık alım büyüklüğü ile ilgili bir değişiklik gelmese bile, Powell’dan “ekonomi toparlanıyor dolayısıyla sıkılaşmaya doğru gidilebilir” mesajının gelebileceği beklentileri oluşmaya başladı. Bir kısım ise FED’in geçen dönemde olduğu gibi yine “güvercin mesajlarına” devam edeceğini düşünüyordu.
Söz konusu bu belirsizlik nedeniyle gözler adeta faiz kararı sonrası Powell’ın yapacağı konuşmaya çevrildi. Powell dün Türkiye saati ile 21.00 civarı yaptığı konuşmasında yine son dönemlerde olduğu gibi hayli güvercin mesajlar verdi. Konuşmasında ekonomik toparlanmanın dengesiz ve toparlanmadan çok uzak olduğunu bu nedenle sözlü yönlendirmelerle birlikte FED’in ekonomiyi desteklemeye devam edeceğini dile getirerek özellikle bir türlü düşmeyen işsizlikten ve toparlanamayan istihdam piyasasından dem vurdu. Yine yeniden “enflasyon geçici olarak yükselecek fakat bu geçici artış faiz artışını gerektirmez bu nedenle hedeflere ulaşıncaya kadar enflasyon sıfıra yakın kalmaya devam edecek” dedi. Sözün özü Powell “yakın bir dönemde ne tahvil alımında bir azalma ne de faizlerde artış yok” diyerek piyasalara duymak istediğini söylemiş oldu.
Powell konuşması sonrasında geçen haftaki gelişmeler ve iyi gelen makroekonomik veriler sonrası yeniden yükselişe geçen ABD 10 yıllık tahvil faizlerinde 1,65’lerden 1,60’a doğru bir azalma görüldü.
Powell’ın konuşması sonrasında ABD 10 yıllıklarındaki gerileme gibi dolar endeksinde de 90,5 seviyesine geri çekilme görüldü. Şimdi gözler hiç kuşkusuz Perşembe günü yani bugün ABD saati ile 15.30’da açıklanacak 2021 1. Çeyrek GSYİH yani yılın ilk çeyrek büyüme verisinde olacak. Verinin beklentilerin üzerinde gelmesi hem ABD 10 yıllık tahvil faizleri hem de dolar endeksinde artış yaratabilir.
Altın yatırımcısının da gözü kulağı FED kararı ve de özellikle Powell konuşmasındaydı. Son zamanlarda hiç kuşkusuz altının ons fiyatına destek veren en önemli gelişme ABD 10 yıllık tahvil getirilerinin durumu. Powell’ın konuşmasıyla ABD 10 yıllık tahvil faizlerinde yaşanan geri çekilme ile altın fiyatlarının da 1772 dolar seviyesinden 1783 dolar seviyesine doğru yukarı yönlü hareket yaşandı. Beklenildiği gibi FED’in güvercin mesajı ilk tepki olarak altına yaramış görülüyor. Altının ons fiyatını geçen haftadan bu yana baskılayan en önemli gelişme Biden ve ekibinin yeni vergi düzenlemeleri. Bu konuyla ilgili gelecek haber akışı altında aşağı yönlü baskı yaratabilir.