Türk lirası, tarihinin en kötü ayını geçirdi. Kasım başında 9,58 olan USDTRY kuru dün akşam 13,95 seviyesine çıktı ve kur bu ay %43 yükseldi. Kurdaki sene başı yükseliş oranı ise %80'ni aştı. Türk lirası, hem aylık hem de yıllık bazda en çok değer kaybeden para birimi oldu. Sebebi ise yeni ekonomi politikası.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, dün akşamki konuşmasında faizi düşürmeye devam edeceklerini tekrarladı ve faiz düştükçe enflasyonun da kurun da düşeceğini söyledi. Erdoğan'ın belirttiği yeni politikaya göre faizler düşürülecek, böylelikle yatırımlar artacak, üretim de artınca hem istihdam artacak hem de ihracattaki artışla cari açık kapanacak. Ve en önemlisi bunlar olunca kur ve enflasyon kendiliğinden düşecek. Peki, bu düşünce iktisadi olarak doğru ise piyasalar neden tedirgin, neden döviz böyle hızlı yükseliyor, neden enflasyon yükselmeye devam ediyor, neden her şeyin fiyatı her geçen gün artıyor ve neden 3. çeyrekte ücretli çalışanların geliri hem önceki yıllara hem de bir önceki çeyreğe göre azaldı?
Bir ekonomide tek başına faiz çıkınca enflasyon çıkmaz ya da faiz inince enflasyon inmez ve de sadece bu nedenlerle döviz kuru böyle hızlı çıkmaz. Merkez bankaları para politikalarını enflasyona göre belirlerler ve fiyat değişimlerinin hem vadesi hem de hızına bağlı faiz değişimi yaparlar. Bunun en canlı örneğini ABD'de görüyoruz. Fed, pandemi öncesi düşük enflasyon nedeniyle faizleri de düşük tutuyordu, ardından pandeminin göstergeleri bozması nedeniyle parasal genişlemeye gitti, faizi de düşürdü. Fakat son 1,5 yılda pandemi ve diğer küresel etkenler ülkede enflasyonu yükseltti. Fed, önce bu enflasyonun geçici olacağını düşündü ve bir süre izlemeye karar verdi bu işin vade tarafı. Ardından enflasyondaki yükseliş arttı bu da hız tarafı. Hedeflenen seviyeden sapma belirginleşince ve gelecek dönemler de daha fazla yükselişe işaret edince Fed, “geçici” ifadesini kaldırdı. Bu karar tutanaklarda yok elbette, ancak Powell'ın dünkü konuşması bu yöndeydi. Powell, varlık alımlarındaki azaltımı da birkaç ay öne çekebileceklerini söyledi, yani Haziran 2022'de bitmesi planlanan azaltım süreci daha erken bitebilir, bu da faiz artışının da öne çekileceği anlamına geliyor. Özetle, Fed'in politikasını değiştirmesinin nedeni enflasyon oldu. Oysa pandemide istihdamı öncelik almıştı ve istihdam henüz pandemi öncesine tam olarak dönmedi, ama enflasyon kontrol edilemez duruma gelebilir ve bu risk daha büyük maliyetlere neden olabilir. İşte bu nedenle söylem değiştirildi.
Dönelim Türkiye ekonomisine. Enflasyon her ay yükselmeye devam ediyor ve sadece Kasım ayındaki kur farkının ortalama Mart ayına kadar enflasyondaki yükselişi etkilemesi bekleniyor. Ama Cumhurbaşkanının açıklamalarında faizlerin inmeye devam edeceğini anlıyoruz. Yani enflasyon daha yükselecek faiz ise daha da düşecek, aradaki fark Türk lirasının kaybı demektir. Buna kurdaki yükselişi de eklediğimizde kayıp hiç göz ardı edilmeyecek seviyelerde. Bu kaybı ihracatla kapatmak mümkün değil. Eğer enflasyon makul seviyelerde olsaydı ve Türkiye ekonomisinde istikrarlı bir para ve maliye politikası olsaydı Erdoğan'ın üretim, ihracat, yatırım ve büyüme modelinin karşılığı olabilirdi. Lakin enflasyon bir ekonomide bırakın böyle göz ardı edilmeyi tüm kararlarda en önemli faktör konumundadır, çünkü tüm ekonomilerin nihai amacı büyümek. Fakat rakamsal büyümek değil, vatandaşın refah düzeyinin artması demektir. Eğer geliriniz her yıl enflasyon karşısında azalıyorsa, alım gücünüz düşüyorsa bu büyüme olamaz.
Piyasalar enflasyonu, risk primi ve iç dinamikleri bu kadar yüksek olan bir ekonomi için elbette tedirgin olacaktır. Bu tedirginliği azaltmak için de güven verecek açıklama ve uygulamalara gidilmesi gerekir. Merkez Bankası Başkanının görevden alınmasından faiz indirimi yapılacağının açıklanmasına, faizi sebep enflasyonu sonuç olarak görmeye ve verilerin izin vermediği ortamda ters bir politika uygulamaya devam edilmesinin neticesinde kurun yükselmesi çok olağan dışı bir durum değil. Fakat bu denli hızlı yükselişte gelecek döneme dair belirsizliğin payı çok yüksek. Yani şimdi %15 olan faiz % kaça kadar düşürülecek, enflasyon ne kadar daha yükselecek, TCMB Başkanı ne kadar görevinde kalacak, maliye tarafında yeni bir isim söz konusu olacak mı? Gibi kaygılar piyasalardaki fiyatlamaların ana nedeni. Vatandaş gözünde ise her gün değer kaybeden Türk lirasına karşı korunma durumu var ve bu da döviz ve altına olan talebi artırıyor.
Eylül'den bu yana aralıksız yükselen dolar kuru, dün gün içinde de %2'ye yakın yükseliş yaşıyordu, fakat günün devamında Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın açıklamaları ile bu yükseliş oranı %8'i buldu. Erdoğan'dan önce Fed Başkanı Powell'ın açıklamaları gelişen ülke paralarında dolar kurunun gün içi hareketi olan %2 kadar etki yaratmadı, fakat kur 13,52 rekorunu aştı. Sonrasında ise 13,95'i gördü ki bazı platformlarda 14,0 seviyesi aşıldı. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın kur için söylediği sağlıksız fiyatlama kısmına katılıyoruz, evet fiyatlamalar hiç normal değil, ama yaşanan süreç de hiç normal değil. Denenen bu politikaların piyasalarda kanıksanmamasının tepkileri bunlar ve bu yüzden kur daha ne kadar yükselebilirin cevabını veremiyoruz. Geçen hafta başında 10,60'lı seviyeleri destek olarak izliyorduk, sonra bu seviyeyi 11,85 olarak yükselttik şimdi ise son atağın nerede dengeleneceğini izleyeceğiz. Dolayısıyla işlerliği olmadığı için teknik olarak bir çalışmamız yok.