Bu makale 24.09.2020 tarihinde İngilizce olarak yayınlanmıştır.
ABD politikası, petrol fiyatını hem arz hem de talep açısından olağanüstü biçimde etkiler.
Çünkü: koronavirüsten önce ABD dünyanın en büyük petrol üreticisi ve tüketicisi idi. ABD’nin dış politika kararları da yabancı petrol üretimini ve ticaretini de etkiliyor.
Petrol piyasası üzerindeki bu büyük etkiye bakarsak yatırımcıların, ABD başkanlık seçiminin emtia üretimini ve fiyatlarını nasıl etkileyebileceğinden haberdar olması önemli. Seçim 3 Kasım’da yapılacak ve Başkan Trump ile Başkan Yardımcısı Biden arasındaki ilk tartışma, 29 Eylül’de gerçekleşecek.
Trump tekrar seçilirse federal hükümetin ABD’nin yurtiçi petrol ve benzin üretimi konusunda aynı politikalarla devam edeceği bekleniyor. Diğer taraftan Biden başkan olursa petrol ve benzin üretimine ilişkin federal politikaların değişme olasılığı var ancak nasıl değişeceği tamamen net değil.
Petrol Politikası: Biden & Trump
Enerji politikası planları konusunda Biden tutarlı değil. Bir keresinde fosil yakıt kullanımını bitirmek istediğini söyleyerek Yeşil Yeni Düzen (Green New Deal) uygularken diğer zamanlarda hidrolik kırılmayı tamamen yasaklamayacağını söyledi.
Biden pozisyonunu netleştirirse ve netleştirdiğinde öğreneceğiz ancak kampanya sırasında adayların yaptığı açıklamaların, göreve geldiklerinde davranışlarına yansımayabileceğinden dolayı o zaman bile karmaşık olacak. Örneğin Başkan George W. Bush petrol adamıydı ve petrol sanayisinin dostu olacağı düşünülmüştü ancak çevreci olarak bilinen Obama yönetiminde, ABD’nin petrol ve benzin sanayisi gerçekten zenginleşti.
Seçim öncesinde ileride yazacağım yazılarda, hangi adayın kazandığına bağlı olarak ABD petrol ve gaz üretimi (ve talebi) için olasılıklara değineceğim.
Başkan Trump ikinci kez kazanırsa yatırımcılar, ABD dış politikasının olduğu gibi devam etmesini bekleyebilir. İran ve Venezuela’dan petrol ve gaz ihracatını önleyen yaptırımlar devam edebilir ya da artırılabilir. Bunun yerine Biden, bu konuda farklı bir dış politika izleyecektir. İran konusunda epey farklı bir politika uygulayacağını söylese de bu politikanın, İran petrolü üzerindeki yaptırımları esnetmeyi içerip içermeyeceği belli değil.
Platts’e göre İran, Ağustos ayında günlük 1,95 milyon varil üretim yaptı. İran Biden’in zaferini, el altından veya serbestçe daha çok petrol üretmek için neden olarak görebilir. Çin, geçmişte yaptırımları ihlal ederek gizlice İran petrolü aldığı için aynı arka kapılar aracılığıyla muhtemelen İran petrolünü daha çok alacaktır. Yaptırımlar esnetilirse İran’ın diğer müşterileri Hindistan ve Kore, petrol ve gaz alımına devam edebilir ancak yatırımcılar, Avrupalı firmaların İran’ın petrol sahnesine girmesini henüz beklememeli. İran hala onlar için ümit vaat eden bir iş çevresi değil.
İran Biden yönetimi sırasında üretimini ve satışını artırırsa OPEC politikası etkilenecektir. ABD yaptırımlarının İran’da yarattığı ekonomik zorluklar nedeniyle ülke, kotası üzerinde üretim yapmak için özel bir değerlendirme talep ederse böyle bir durum OPEC+ anlaşmasının istikrarını bozma olasılığı taşıyor. İran petrolü, mevcut düşük talep dönemi önemli ölçüde gelişmeden önce piyasaya girerse daha da düşük petrol fiyatları görebiliriz. Ancak İran üretiminin toparlanması zaman alacaktır, bu nedenle ülke günlük 3,5-4 milyon varil üretim yapmadan önce talepte önemli toparlanmalar göreceğimizi varsaymak makul görünüyor.
Biden zaferi, ABD’nin Venezuela üzerindeki yaptırımlarının kaldırılmasını da sağlayabilir. Ancak Venezuela petrol piyasası o kadar kötü durumda ki ülke muhtemelen bir süre daha hiçbir şekilde petrol ihraç edemeyecek. Ülke ayrıca son birkaç yıldır endüstrideki yeteneklerin büyük kısmının ülkeden kaçtığını gördü, bu da üretimi artırma çabalarını daha da karmaşık hale getirecektir.
Nitekim Venezuela endüstrisi kendi ayakları üzerinde durana kadar muhtemelen İran’ın Venezuela’ya olan ham petrol ve benzin ihracatını daha çok göreceğiz. Venezuela endüstride hızlı bir başlangıç için Rus ve muhtemelen Çinli yatırım ve personel akını görebilir. Arz bolluğu olan bir piyasada bile Venezuela öncelikle ağır petrol ürettiği için piyasaya döndüğünde yüksek talep görecektir, ABD’de bile. Bu nedenle önemli engellere (yetenek kaybı, masraf, hükümet yolsuzlukları, altyapı bozulması) rağmen Venezuela, endüstrisini ve petrol talebini iyileştirmek için ilgili tarafları etkileyebilir.
California’dan gelen diğer siyasi haberler de bu hafta petrol piyasasının ilgi alanında. California Valisi Gavin Newsom, 2035 yılına kadar kendi eyaletinde içten yanmalı motorlu otomobil satışını yasaklayacak bir kararname imzaladı. California, 40 milyon nüfusu ile ABD’nin en büyük eyaleti ancak Newsom’un muhtemelen bunu yapacak otoriteden yoksun olması nedeniyle bu, göründüğü kadar önemli bir olay değil ve 2035’e kadar başka bir vali tarafından kolayca tersine çevrilebilir.
Dahası California’nın elektrik şebekesi bunu kaldırabilecek kapasitede olmadığından pratik olmayan bir karar. Başka eyaletlerin bu kararı kopya etme ihtimali olsa da otomobil üreticileri onlara değişmiş bir strateji ile karşılık vermediği sürece ya da verene kadar yatırımcılar bu eyalet çabalarını çok derin okumamalı.