Küresel piyasalardaki satışlar giderek derinleşiyor. Hisse ve tahvilden emtiaya sıçrayan satışlar sürerken hem son açıklanan veriler hem de Fed Başkanı Powell’ın açıklamaları moralleri oldukça bozdu.
Powell, kongrede yaptığı yarı yıl sunumunda enflasyonun yukarı yönlü sürprizler yapmaya devam edebileceğini söyledi. Bu yükselişe karşın çevik olması gereken komitenin de tüm araçlarını kullanacağını söyledi. Zaten bu iki cümle resesyonun yolunu açmak olurken üzerine de yumuşak bir iniş zor, durgunluk görülebilir, dedi. Hesap yapalım: Enflasyon çift haneye doğru gidiyor, geride kalan ve Haziran’da adımı hızlandıran Fed’in en az 2*75 baz puan faiz artırmasına kesin gözüyle bakılıyor. Yüksek enflasyon ve artan faiz ortamı elbette istihdamdan imalata hizmete her alandaki büyümeye ket vuracaktır. Bu da kısmen kabul edilmiş ve yavaştan da piyasaya empoze ediliyor. Oysa iletişimde aksaklıklar yaşayan Fed, bu konuda da piyasanın gerisinde kaldı. Mayıs’tan beri resesyon fiyatlaması giderek artmış durumda.
Verilere baktığımızda durum Euro Bölgesi için de ABD için de hiç iyi değil. ABD’de konut sektöründe çok ciddi bir yavaşlama var ki bunun en büyük sebebi maliyet ve artan faiz. Bununla beraber en kötüsü ise istihdam sektöründe duraksama var. Tarım dışı iyi gelmiş olabilir, fakat işten çıkarmaların arttığı raporlarda görülüyor ve resmi işsizlik başvurularında da önce 180 bin ardından 200 bin şimdilerde ise 229 bine çıkıldı ki Nisan’da 167 bin ile rekor düşüş yaşanmıştı. Bu ne anlama geliyor? ABD’de ekonomik yavaşlama etkisini yılın ikinci yarısında göstermeye başlayacak.
Euro Bölgesi’nde de hava kapalı. Almanya ve Fransa, bölgenin en güçlü ekonomisine sahip ülkeler ve üretimde ciddi payları var. Fakat iki ülkede de imalat PMI yaklaşık 2 yılın en düşüğüne geriledi. Burada maliyet etkisini söyleyebiliriz, fakat gerçek şu ki üretimde pandemi sonrası en kötü dönem yaşanıyor. Aynı şekilde hizmet sektöründe de durum iyi değil. Euro Bölgesi’nden gelen son rakamlar bölgede yavaşlamanın kendini göstermeye başladığına işaret ediyor. Bu noktada ECB ne yapacak? Enflasyonu öncelik görüp ABD gibi büyümeden feragat etmeyi mi seçecek? Yoksa her biri farklı dinamiklere sahip ülkelerdeki daralma ve işsizliği düşünüp enflasyonu biraz daha mı tolere edip zamana yayacak? Biz ECB’nin de Fed’in izinden gideceğini düşünüyoruz. Çünkü yüksek enflasyon ortamında zaten büyümeden de istenen verimi almak çok zordur, üzerine halkın gelir kaybının yaratacağı kaosu da düşününce buna değmemeli diye düşünüyoruz.
Gelelim yurt içine. Aslında çok yorum yapılacak bir durum yok. Merkez Bankası faizi 6. ayda da faizi sabit tuttu. Bankanın politikalarında siyasi ağırlık malum ve bu noktadan bakılınca madem faiz sebep enflasyon sonuç neden enflasyonu düşürmek için faiz düşürülmüyor? Ya da diğer tarafından aklı selim bir yoldan bakınca Merkez Bankası neden enflasyonla mücadele etmiyor? Uygulanan yeni modelin enflasyonda da üretimde de cari fazlada da işe yaramadığı ortada. İstihdamda ise şimdilik belirgin bir fark yok ama maliyet artışlarının tıpkı ABD örneği verdiğimiz gibi Türkiye’de de sektörü zorlaması kaçınılmaz olacak. Çünkü banka resmi olarak faizi artırmasa da enflasyon yükselmeye devam ettikçe reel kayıp da arttığı için dengeler bozuluyor. Piyasalardaki kredi faizleri yükselmeye devam ediyor. Yani her şey daha da zorlaşıyor.
*Kur tarafında merkeze bir tepki olmadı ki zaten bir süredir olmuyor. Hatırlarsanız Mayıs enflasyon verisinin ardından yükselişler hızlanmıştı. O zaman enflasyon ve FOMC aynı haftaya denk gelmişti. Haziran enflasyon verisinde %73,5’lik oran %80’i aşarsa kurdaki oynaklık da artabilir. Tekrar belirtirsek 17,15 üzerinde teknik bir takip seviyemiz yok ve kur son iki haftadır tarihi yüksek kapanışlar yapıyor. Bu, son derece riskli.