2017’ye dair beklentilere geçmeden önce 2016 içerisinde yakından takip edilen gelişmeleri sıralamakta fayda var. Yıl içerisinde dünyanın en büyük ekonomisi olan ABD’nin para politikası adımları yakından takip edildi. Yıla 4 faiz artırımı beklentisiyle başlayan FED, sadece tek bir faiz artırımı gerçekleştirebildi. Buna sebep olarak ise küresel anlamda artan ekonomik riskler ileri sürülebilir. İlk olarak yeni yıla Çin’de ekonomik büyümenin yavaşlaması üzerine PBOC’nin referans kuruna müdahalesiyle başladık. Devamında ise Brexit konuşulmaya başlandı. 23 Haziran’da İngiltere’de ayrılma yanlısı olanlar %52 oy ile galibiyete imza attılar. Diğer yandan petrol fiyatlarının 2014’te 115 USD’den başlayarak 27 USD’ye kadar gerilemesinin ardından varılan anlaşmanın fiyatlara olumlu yansıdığını izledik. Yılın son çeyreğinde ise ABD’de Başkanlık koltuğuna kimin oturacağına odaklandık. Süpriz bir şekilde ABD’nin 45. Başkanı Donald Trump oldu. Yakın geçmişte ise İtalya referandumu ve Başbakan Matteo Renzi’nin istifası...
Saydığımız gelişmelerin yıl içerisinde piyasaları nasıl etkilediğini ise VIX endeksinden takip edebiliriz. Genel hatlarıyla yılın başlarında Çin’de odaklandığımız ticaret hadleri rakamlarının küresel piyasaya etkisi, Brexit’e dair belirsizlik ve ABD Başkanlık seçimleri haricinde yıl içerisinde risk iştahının yüksek olduğu görülüyor. FED’in 2016 yılının ilk yarısında zayıf makro verilerini de bu döngüye eklersek FED’in faiz artırımına neden gitmediğini anlayabiliyoruz.
Gelelim 2017’ye... FED aralık ayında gerçekleştirdiği para politikası toplantısında “Trumpsız “ 3 faiz artırımı öngörüsünü Dot Plot’larına yansıttı. 2016 yılının ilk yarısındaki zayıf verilerin ikinci yarıda toparlanmaya başladığını söylemek lazım. FED’in yakından takip ettiği ve Yellen’ın her defasında değinmeden geçemediği istihdam - enflasyon ikilisine bakmakta fayda var. Tam istihdama yaklaşıldı, enflasyon ise %1.7’de. 2017’de enflasyonu etkileyecek en önemli etken petrol fiyatları olacak. OPEC ve OPEC dışı üreticilerin yıl içerisinde yılan hikayesine dönen en sonunda uzlaşmaya gidilerek noktalanan anlaşmaları petrol fiyatlarında istikrarın sağlanacağına yönelik iyimserliği işaret ediyor. Anlaşmanın uygulanmasının nasıl ve ne şekilde olacağını ise Ocak ayında kısıntıları izlemek için oluşturdukları komiteden öğreneceğiz. Petrol fiyatlarının 2017’ye dair oluşturduğu iyimserlik enflasyon beklentilerine de yansıyor. ABD beş yıl vadeli hazine tahvilleri ile aynı vadeli enflasyona endeksli tahvillerin arasındaki getiri farkının yılın üçüncü çeyreğinde petrol fiyatlarındaki yükseliş ile birlikte artıyor. Yani piyasalar enflasyonda artış bekliyor. Bu durum ABD’nin %2 enflasyon hedefini destekleyecek nitelikte görünüyor. Ancak petrol fiyatlarının 2017’nin tamamında yükselen trend çizmeyebileceğini, istenilen fiyata ulaşıldığında artık konsolidasyona geçeceğini belirtmek gerekiyor. Çünkü Çin’in büyümesi konusunda piyasanın tatmin olmayacağı, ABD’nin petrol üreticilerinin sağladığı anlaşmada hiç yer almaması gibi etkenler belirsizlik oluşturacaktır.
Ekonomik veriler FED’in faiz artırım beklentilerini destekler nitelikte. Peki bu beklentileri Trump’ın uygulayacağı politikalar nasıl şekillendirecek ? Trump’ın enflasyon ve büyümeyi güçlendirecek ekonomi politikası izleyeceğini zaten biliyoruz. Bu da FED’in elini güçlendirecek. Ancak Trump’ın bu vaatlerini sindire sindire gerçekleştireceğini belirtmekte fayda var. Bu gelişmelerin ışığında FED’in faiz artırım öngörüsünü biz de destekliyoruz.
Ancak 2017’de Avrupa tarafındaki siyasi belirsizlik dikkat çekecek boyutta. Almanya’da genel seçimler, Hollanda’da Parlemento seçimleri, Fransa’daki Cumhurbaşkanlığı seçimleri siyasi risklerin fiyatlanmasına sebep olacak. Avrupa’da bankacılık krizinin 2017’ye taşınacağı söylemek de zaten süpriz değil. Ayrıca Brexit sürecine ilişkin 50. maddenin 2017 Mart ayında işletilmesine ilişkin takvime de uyacaklar. Bunlar siyasi açıdan FED’in duruşunda etkili olacak faktörler. Diğer yandan ECB’nin genişleyici adımları odak noktası olacak. 2017 Nisan ayından Aralık ayına kadar 60 milyar EUR tutarında tahvil alımı yapılacak. Gerektiği takdirde varlık alım programında artırımlara gidebileceği de belirtildi. Teşviklerin artırılması büyüme ve enflasyon görünümüne bağlı olacak. Büyümede dalgalı bir seyir izlenirken, enflasyon hedeflemesine ise gayet uzaklar. 60 milyar EUR tutarında tahvil alımlarına devam edilmesi ilk başta tapering gibi algılansa da yıl sonuna kadar teşviklere devam edilmesi genişlemeci duruşta devam edileceğini destekler nitelikte. Bu duruştan hedeflere ulaşılıncaya kadar vazgeçilmeyeceğini düşünüyoruz. Gelişmeler sonucunda, EUR için hem mevcut para politikası hem de siyasi gelişmeler neticesinde aşağı yönlü risklerin daha yüksek olduğunu ve bu bağlamda USD karşısında zayıf görünümün devam edeceğini söyleyebiliriz. EURUSD paritesini “1”’in altında görmek şaşırtıcı olmayacaktır.
Gelelim FED’in sıkılaştırıcı politikasının nasıl şekilleneceğine. Yılın ilk iki çeyreğinde Trump politikalarının ekonomiye olan etkisinin izlenmesi gerekecek. Avrupa’daki siyasi çalkantıların da hafiflemesi lazım. FED’in ataklarını yılın ikinci yarısında beklemek daha doğru bir zamanlama olacağa benziyor. Ayrıca ECB, BOJ ve PBOC gibi Merkez Bankaları genişlemeci duruş sergilerken, FED sıkılaştırıcı politikasını ne kadar etkin kullanır ? Bu durumun konjonktürel dengeyi sarsmayacak şekilde gerçekleştirilmesi gerektiği unutulmamalı.