(Açıklamanın detayları eklendi)
ANKARA, 7 Ocak (Reuters) - HDP İmralı heyeti Sözcüsü Sırrı Süreyya Önder, İmralı'da tutuklu bulunan PKK lideri Abdullah Öcalan'ın üzerinde tecrit geliştirme ve can güvenliği ile ilgili endişeler yaratılmasının savaşa davetiye çıkarmak olduğunu belirterek, Öcalan'ın konumunun eski koşullara dönmesi gerektiğini söyledi.
Önder, bugün İmralı heyetinin diğer üyeleri TBMM Başkanvekili Pervin Buldan ve HDP Grup Başkanvekili İdris Baluken ile birlikte düzenlediği basın toplantısında İmralı'da Öcalan'ın yanında bulunan iki mahkumun Silivri cezaevine gönderilmesini değerlendirdi.
Çözüm süreci devam ederken varılan mutabakat ile hükümet, MİT ve HDP milletvekilleri, görüşmelerde Öcalan'a "sekreterya" olarak yardımcı olması için beş PKK hükümlüsünü İmralı cezaevine göndermişti. Bu hükümlülerden Çetin Arkaş ve Nusrullah Kuran'ın İmralı'dan Silivri cezaevine nakledildikleri birkaç gün önce ortaya çıkmıştı.
Önder, sekretaryanın bizzat hükümetin önerdiği ve mutabakat sonucu ortaya çıkan bir kurum olduğunu ifade ederek, "Öcalan'ın yanındaki sekreterya mensubu iki mahkum 15 gün önce Silivri cezaevine nakledilmiş, ne onlardan ne de Öcalan'dan haber alamıyoruz" dedi.
Öcalan'ı İmralı'da son ziyaret ettiklerinde yanında beş hükümlü bulunduğunu aktaran Önder, geriye kalan üç kişi hakkında da sağlıklı bilgi alınamadığını bildirdi.
HDP İmralı heyeti en son 5 Nisan 2015'te Öcalan ile görüşebilmişti. Heyetin daha sonraki görüşme taleplerine Adalet Bakanlığı tarafından izin verilmiyor.
Hükümet yetkililerinin pek çok kereler Öcalan hakkında olumlu sözler sarf ettiğini hatırlatan Önder şunları kaydetti:
"Bugün Öcalan üzerinde bir tecrit geliştirmek, can güvenliği ve sağlık koşulları hakkında kendi halkını endişeye sevk etmek savaşa davetiye çıkarmaktır. Hükümet bu yanlıştan ve hepimize toplumsal maliyeti çok büyük olabilecek gelişmelerden korunmak için bir an önce durumu eski koşullarına getirmelidir" dedi.
Bu sözlerinin kendilerinin yaptığı bir "savaş çağrısı" gibi algılanmaması gerektiğini de söyleyen Önder, "Yeni bir tecrit politikası geliştirmek hükümetin bir savaş çağrısı yapması anlamına gelir, bunu önlemenin yolu ise çok basittir. Öcalan, avukatları, bizler ve ailesi ile görüştürülmelidir" dedi.
Önder, çözüm süreci başlamadan önceki koşulların da bugünküne çok benzediğini, o dönemde de Öcalan'a tecrit uygulandığını, HDP'li parlamenterlerin dokunulmazlıklarının kaldırılması ile tehdit edildiğini belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"O dönemde cezaevlerindeki binlerce insan 'Öcalan'a tecrit kaldırılsın, müzakereler başlasın' temel önermesi ile bir açlık grevi başlatmıştı. Bu grev 60 güne yakın sürdü. Açlık grevleri o dönem hükümeti müzakereye sevk eden en önemli siyasi tutum olmuştu."
Bu sözlerinden önümüzdeki dönemde cezaevlerinde yeni açlık grevleri başlamasının beklendiği anlamının çıkartılıp çıkartılamayacağının sorulmasına karşılık Önder şunları kaydetti:
"İnsan canı ve sağlığı ile ilgili olan hiçbir eylem biçiminin gündeme gelmesini istemeyiz. Bu konuda bir çağrı da yapmayız. Bizim tutumuz kendimizle sınırlı olmak durumundadır. Bir açlık grevi yapılacaksa bunu biz yaparız."
Hükümet yetkililerinden bu konuda bir an önce doyurucu bir açıklama beklediklerini de kaydeden Önder, HDP'li Buldan'ın Adalet Bakanı Bekir Bozdağ'a hükümlülerin naklini sorduğunda "rutin uygulama" yanıtı aldığını kaydetti.
Önder, "Bu yanlıştan bir an önce dönülmelidir. Bu tecrit aramıza Marmara Denizi kadar bir hendek kazma anlamına gelmektedir" dedi.