ANKARA, 6 Nisan (Reuters) - İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani'nin Afrin'deki Türk askerlerinin çekilmesi ve bu bölgenin Suriye rejimine bırakılması çağrısını değerlendiren diplomatik kaynaklar, bunun "rejimin hassasiyetlerini gözetmek için uyarlanmış bir söylem" olduğunu belirtirken, arazideki durum ve Türkiye ile işbirliği bakımından sıkıntılı bir durum olmadığını belirtti.
Suriye konusunda ilki Soçi'de yapılan liderler zirvesinin ikincisi bu hafta Ankara'da Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani'nin katılımı ile yapılmıştı.
Zirve devam ederken İran televizyonlarında açıklaması yer alan Ruhani'nin Türkiye'nin Afrin'deki askerlerini çekmesi ve bölgenin kontrolünü Suriye rejimine bırakması gerektiğini ifade ettiği belirtildi.
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın da dün düzenlediği basın toplantısında Ruhani'nin üçlü zirvenin ilk oturumunda bu görüşü dile getirdiğini ancak Türkiye'nin Afrin konusundaki pozisyonunun net olduğunu söyledi.
Ruhani'nin bu çağrısına ilişkin değerlendirmelerde bulunan diplomatik kaynaklar, İranlıların Türkiye'nin güvenlik kaygılarını endişeyle karşıladıklarını belirtirken, "Fikir birliğinde olmadığımız nokta, terörle mücadele ederken bunun Suriye'nin toprak bütünlüğü çerçevesinde yapılması, mümkün olduğu ölçüde rejimle koordinasyon aranması gibi yaklaşımları var. Onların istediği rejimin meşruiyetini maksimize etmek ve daha ziyade rejimin beklentileri doğrultusunda bir siyasi çözümü desteklemek" dedi ve şöyle devam etti:
"(İran'da) Mevcut rejim korunarak bunun yapılabileceği algısı var. Biraz rejimin hassasiyetini gözetmek için uyarlanmış bir söylem. Fakat arazideki durum, bizimle işbirliği düzeyi bakımından bizim açımızdan sıkıntılı bir durum yok."
Üçlü zirve sonunda yayımlanan sonuç bildirgesinde PYD/YPG'ye atıfta bulunulmadığı şeklindeki haberleri de değerlendiren kaynaklar, metinde yer alan "sahada yeni gerçeklikler yaratılmasına dair her türlü girişim reddedilmiştir" ifadesi ile aslında açık bir şekilde PYD ve YPG'nin faaliyetlerinin kastedildiğini belirtti ve "Ortak açıklamada bir tek (PYD/YPG) adını söylemiyoruz. Bundan daha güçlü ifade edilemezdi" dedi.
Rusya ile de PYD/YPG konusunda hem siyasi süreçte hem de sahada "Türkiye ile ortaya konulmuş bir anlayış bulunduğunu" belirten diplomatik kaynaklar, "Sonuçta Afrin'de YPG'yi hedef alıyoruz. Orada hava sahasının açılmış olması işbirliğinin boyutunu gösteriyor. Soçi'deki Ulusal Diyalog Kongresi'nde de tek bir PYD'li yoktu. Ama bizim tam görmek istediğimiz şekilde, bunun adını terörist olarak görme ve PKK'nın uzantısı olarak görme noktasında değiller" ifadesini kullandı.
Doğu Guta'da yaşanan gelişmelerin de üçlü zirvede ele alındığını belirten kaynaklar, bu bölgeden gerçekleşen tahliyelerin sağlıklı olabilmesi için Astana'da da temsil edilen silah gruplarla Ankara'nın da zaman zaman temas kurduğunu belirtirken, tahliye edilenlerin nereye yerleştirildiği soruları üzerine şunları söyledi:
"(Doğu Guta'dan tahliye edilenler) Fırat Kalkanı bölgesine alınmak istenmiyor. Fakat çok zor durumlarda, hasta veya yaralı olursa istisna yapılıyor. Esas amaç başka yerlerde (yerleştirmek), bu da daha ziyade İdlib içinde oluyor."
ABD İLE MENBİÇ GÖRÜŞMELERİ
ABD ile Suriye konusunda kurulan çalışma grubunun ilk toplantısının Mart ayı içinde yapıldığını belirten diplomatik kaynaklar, Rex Tillerson'ın dışişleri bakanlığı görevinden alınmasının ardından yeni bakan Mike Pompeo'nun göreve başlamasının beklendiğini söyledi.
"Yeni bakanın başlamasını bekliyoruz. Bize söyledikleri Nisan'da Kongre'de bir (onay) süreç olacağı, göreve başlamasının da Mayıs'ı bulabileceği söylendi" diyen kaynaklar, bunun Menbiç ile ilgili görüşmelerin beklemede olduğu anlamına mı geldiği sorulduğunda ise "Suriye çalışma grubunun bir görev tanımı var. Bunun kararlarının bakanlar düzeyinde alınması kararlaştırıldı. Bunu beklediğimizi söylüyoruz" dedi ve çalışa grubu dışında farklı düzeylerde temasların yapıldığını belirtti.