Başkan Trump yönetiminde gelecekteki bir yönetimin olası politikalarını göz önünde bulunduran Deutsche Bank Research, ABD dolarının değerini düşürmeyi amaçlayan bir politikanın uygulanmasının pratik zorluklarını inceliyor. Uzmanlar, ticaret tarifelerinin ve bunların doların değeri üzerindeki doğrudan etkilerinin piyasa eğilimlerini etkileme olasılığının daha yüksek olduğunu belirterek, böyle bir yaklaşımın önündeki engellere ve kısıtlamalara dikkat çekiyor.
Doların Değerini Düşürmeye Yönelik Bir Politikanın Pratik Etkileri
Doların değerini düşürmek için tasarlanan bir politika, piyasa müdahalelerini veya sermaye hareketleri üzerindeki kısıtlamaları içerebilir. Bunu başarmak için, trilyonlarca dolar harcanmasını ya da sermaye hareketlerine pahalı kısıtlamalar getirilmesini içerebilecek son derece büyük ölçekli finansal piyasa eylemlerine ihtiyaç duyulacaktır. Çalışma, ticaret dengesizliğini ortadan kaldırmak için doların değerinde önemli bir düşüşün, muhtemelen %40 oranında, gerekli olacağını göstermektedir.
Döviz Müdahalelerinde Tek Başına Hareket Etmenin Zorlukları
Doların değerini düşürmeye yönelik planlar, 2 trilyon dolara ulaşabilecek bir döviz rezerv fonu oluşturulmasını önermektedir. Bu, devlet borçlarında önemli bir artış gerektirecek ve net faiz giderlerinde yıllık 40 milyar doları aşan bir mali maliyete yol açabilecektir. Böyle bir eylem, özellikle ihtiyaç duyulan muazzam ölçek nedeniyle, muhtemelen ciddi siyasi ve lojistik zorluklarla karşılaşacaktır. Japonya Maliye Bakanlığı'nın sadece iki gün içinde 63 milyar dolar harcadığı son vaka, böyle bir girişimin büyüklüğünün altını çizmektedir. Dolar üzerinde etkili olabilmek için en az 1 trilyon dolara ihtiyaç vardır ki bu da pratik olanın ötesinde görünmektedir.
Koordineli Döviz Müdahalelerinin Sınırları
Dövizdeki koordineli müdahaleler, G7'nin piyasa tarafından belirlenen döviz kurlarına bağlılığı ve büyük ekonomilerin küçük döviz rezervleri ile sınırlıdır. Japonya haricinde, G10 ülkelerinin merkez bankaları etkin bir şekilde müdahale etmek için yeterli rezerve sahip değildir. Plaza Anlaşması gibi geçmişteki anlaşmalar, rezervlerin daha büyük ve mali piyasaların şimdikinden daha küçük olduğu zamanlarda gerçekleşmiştir.
Ülkeyi Terk Eden Sermayenin Artması Olasılığı
ABD sermayesinin diğer ülkelere hareketini teşvik etmek, doların değerini düşürmek için bir başka taktik olabilir. İsviçre'nin 1970'lerde yaptığı gibi geçmişteki çabalar sınırlı etkinlik göstermiştir. Yurtdışında tutulan mevduatlara vergi koymak ya da ikametgaha dayalı kurallar koymak gibi eylemler araştırılabilir, ancak sermaye hareketleri üzerindeki yaygın kısıtlamalar Başkan Trump'ın doların birincil küresel rezerv para birimi olarak rolünü koruma niyetiyle uyumlu olmayabilir.
Federal Rezerv'in Özerkliğinde Potansiyel Azalma
Federal Rezerv'in özerkliğinin azaltılması, doların değerini düşürmenin en etkili yolu olabilir, ancak bu pek olası bir ihtimal değildir. Birleşik Krallık'taki 2022 krizi gibi önceki durumlar, bir merkez bankasının bağımsızlığının azaltılmasının nasıl daha yüksek enflasyon beklentilerine ve uzun vadeli devlet tahvillerinin getirilerinin artmasına yol açabileceğini göstermektedir. Bununla birlikte, atanabilecek sınırlı sayıda Federal Rezerv pozisyonu ve Senato onayı gerekliliği göz önünde bulundurulduğunda, bu olasılık pek olası görünmüyor.
Trump liderliğindeki bir hükümet doların değerini düşürmek için sözlü baskı uygulayabilecek olsa da, doları zayıflatan bir politikayı hayata geçirmek için önemli mali müdahaleler, sermaye hareketlerine kısıtlamalar veya Federal Rezerv'in bağımsızlığının azaltılması gerekecektir. Uzmanlar, ticaret tarifelerinin ve bunların doların değerini artırmaya yönelik etkilerinin daha olası senaryolar olduğuna inanıyor.
Bu makale yapay zeka yardımıyla oluşturulmuş ve çevrilmiştir ve bir editör tarafından gözden geçirilmiştir. Daha fazla ayrıntı için Hüküm ve Koşullarımıza bakınız.