Investing.com - Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, dünkü Kabine toplantısının ardından bazı önemli açıklamalarda bulundu.
Yaklaşık 15 dakika süren konuşmada Erdoğan, ekonomiye ilişkin gündem maddeleriyle ilgili alınan kararları ve sürdürülecek stratejilere ilişkin ipuçlarını paylaştı.
“Depremlerin maliyeti 104 milyar doların üzerinde”
Konuşmasına 6 Şubat depremlerinin ekonomiye maliyetini açıklayarak başlayan Erdoğan, depremlerin ve ekonomik saldırıların etkileriyle mücadelede Türkiye'nin kendi potansiyelini harekete geçireceğini ve hedeflerine yöneleceğini belirtti. Erdoğan, istihdamı ve üretimi büyütme hedefinin Türkiye'nin temel ekonomik politikası olduğunu vurgularken uzun vadeli politikaların, öneminden söz etti.
“Toplum yararına programlarımızı açma hazırlıklarımız, başta deprem bölgemiz olmak üzere ülkemiz genelinde devam ediyor. Hesaplamalara göre 6 Şubat depremlerinin ülkemize maliyeti 104 milyar doların üzerindedir. Sadece deprem kaynaklı harcamaların 762 milyar liraya ulaşmasını bekliyoruz. Bu rakam, çapı ne kadar büyük olursa olsun her ekonomi için altından kalkılması zor bir yüktür.
Üstelik 2013'ten beri yaşadığımız her hadisenin bir boyutunu oluşturan ekonomik saldırıların etkilerinin hâlâ sürdüğü dönemde bu maliyetle karşı karşıya kaldık.
Hatırlayınız, içeride birilerinin ekonomimizi çökertme çağrıları yaptığı günleri yaşadık. Dışarıda ise Türkiye ekonomisini mahvetme naralarıyla ülkemize karşı ne iktisat ve bilimle, ne akıl ve ahlakla bağdaşan tuzaklara şahitlik ettik. Tüm bu hücumlara karşı çareyi yine her konuda ve her zaman olduğu gibi kendi potansiyelimizi harekete geçirmekte, kendi gücümüzü kullanmakta, kendi hedeflerimize yönelmekte bulduk."
Uygulanan ekonomi stratejilerinin büyük emeklerle hazırlandığını belirten Cumhurbaşkanı, istihdam ve üretim başta olmak üzere hedeflerden geriye dönüş olmadığını, kullanılan araçların değişebileceğini ancak varılmak istenen menzilin değişmeyeceğini vurguladı.
Erdoğan, son günlerde yaşanan sıkıntıların aşılacağını belirtti.
"Hep söylediğimiz gibi; yatırım, istihdam, üretim, ihracat ve cari fazla yoluyla ülkemizi büyütme hedefi öyle akşamdan sabaha ortaya çıkmış bir strateji değildir. Gerisinde çok büyük emeklerin ve çok büyük bedellerin olduğu bir sürecin sonunda bu noktaya geldik. Türkiye bu temel ekonomik hedefine bağlılığını şüphesiz bir şekilde sürdürmektedir.
Altını çizerek tekrar ifade ediyorum; Türkiye'yi istihdamı ve üretimi ile büyütme hedefimizden en küçük bir geriye gidiş söz konusu olmayacaktır. Zamana ve şartlara göre kullanılan araçlar farklılaşsa da sonuçta varmak istediğimiz menzil değişmemiştir.
Son haftalarda atılan adımların hem daha önceki gelişmelerin hem de depremin artık ertelenemez hale gelen mali yükünü karşılayabilmek için yapılan düzeltmeler olarak görülmesi şart. Bu adımların faiz, kur ve enflasyon üzerindeki etkilerini orta vadede ülkemizin asıl hedeflerine yaklaşmasına katkı sağlayacak gelişmelere dönüştürebileceğimize inanıyoruz. Ülkemizin her meselesini 21 yıldır nasıl tesis ettiğimiz güven ve istikrar iklimi sayesinde çözmüşsek bugünkü sıkıntıların üstesinden de aynı şekilde geleceğimizden kimsenin şüphesi olmasın."
"İstihdama öncelik veriyoruz"
Türkiye'nin uyguladığı ekonomik modelin diğer ülkelerle nasıl ayrıştığını açıklayan Cumhurbaşkanı, istihdamı önceliğe aldıklarını ve bu yolla refah seviyesini artırmayı hedeflediklerini söyledi. Büyümenin önemine de dikkat çeken Erdoğan, bu yolda enflasyonla mücadeleye önem verdiklerinin altını çizdi.
"Hükümet olarak uyguladığımız ekonomi politikasını dünyadaki benzer politikalardan ayıran çok önemli bir özellik vardır. Bu da önceliklerimizin en başında istihdamın geliyor olmasıdır.
Bilindiği gibi geçmişte ülkemizde ve dünyada gelişmekte olan pek çok yerde uygulanan ekonomi politikaları en büyük zararı istihdama veriyordu. İşsizliğin arttığı, insanların evlerine götürecek ekmek bulamadığı bir ortamda kağıt üzerindeki göstergelerde elde edilen düzelme toplumlara beklenen refahı, ülkelere beklenen huzuru sağlayamıyordu. Dolayısıyla; bizim için ekonomik istikrar demek, istihdamı düzenli olarak artıran sürdürülebilir büyüme demektir.
Tabii en az bunun kadar önemli bir diğer önceliğimiz ülkenin ve toplumun tüm dengelerini bozan enflasyonla mücadele de hiç şüphesiz finansal istikrarda bu tablonun ayrılmaz bir parçasıdır.
Türkiye’nin maruz kaldığı onca sıkıntıya saldırıya ve felakete rağmen her alanda hâlâ dimdik ayakta kalmasının, bölgesel ve küresel güç olarak kabul görmesinin gerisinde işte bu politika vardır."
"Zenginliği milletimizin her ferdine yayacak bir politika izliyoruz"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, izlenen ekonomi politikasının faydalarından bahsederken zenginliği topluma yayacak bir politika takip ettiklerini söyledi. Güçlenen Türkiye'nin kimsenin işine gelmediğini belirten Erdoğan, bazı engellemelere ve kural dışı uygulamalara maruz kalındığını söyledi.
"Biz ülkemizin ekonomisini sonuçlarla uğraşarak değil, sebeplere inip onları ortadan kaldırarak büyüttük, geliştirdik, diğer alanlardaki iddialarımızın dinamosu haline getirdik. Bugün de aynı anlayışla hareket ediyoruz. İstihdamı artıracak, enflasyonu düşürecek, finansal düzelmeyi sağlayacak her tedbiri alacak, uygulayacak, sonuçlandıracak ve ortaya çıkan zenginliği milletimizin her bir ferdine yayacak bir politika izliyoruz.
Her dönemde olduğu gibi bu dönemde de politikamızı hayata geçirirken önümüze çıkan zorluklar var. Her şeyden önce sadece arz talep ilişkisi üzerine kurulu iktisadi teorilerin ülkemizde tam karşılık bulamadığı bir gerçektir. Bunun sebeplerinden biri bilhassa küresel ekonominin dümenini elinde tutan güçlerin Türkiye’ye yönelik siyasi yaklaşımlarının ekonomik mantığın önüne geçmesidir. Açık konuşmak gerekirse siyasi, ekonomik ve askeri olarak güçlenen, dolayısıyla kendi politikalarını belirleyip hayata geçiren bir Türkiye fotoğrafı kimsenin işine gelmiyor. Bu yüzden de sürekli gizli açık engellemelere, kural dışı uygulamalara maruz kalıyoruz."
"Tasarruf ekonomisinden yana olalım"
Konuşmasının devamında esnek politikaların uzun vadeli görünüme zarar verdiğini söyleyen Cumhurbaşkanı, vatandaşa tasarruf çağrısında bulundu.
"Ülkemizin durumunu farklı kılan bir diğer sebep ise kimi dönemlerde avantajımız olan esnek sosyal ve ekonomik politikalarımızın, uzun vadeli politikaların ve kuralların kökleşmesini zorlaştırılmasıdır. İnsanımızın tasarruf alışkanlığında döviz ve altın ağırlıklı yer tutuyor. Önemli bir kısmı da yastık altında duran bu varlıkların iktisadi işleyişe, dolayısıyla istihdamı ve üretime katkısı olmuyor. Onun için gelin; milletime sesleniyorum. Biz veri ekonomisinden yana olalım, tasarruf ekonomisinden yana olalım, israf ekonomisini bir kenara koyalım. Bunun ne benim milletimin kendisine ne de devletime hiçbir faydası yoktur. Yükselen fiyatlar sebebiyle gayrimenkul ve otomobil piyasasının cazip hale gelmesi de üretim artışının hak ettiği yere ulaşmasını engelliyor."
"İktisadi analizlere ve çözüm yollarına ihtiyacımız var"
Türkiye'nin rezerv para veya petrol ve doğal gaz gibi kaynaklara sahip olmadığını hatırlatan Erdoğan; ticaret, sanayi, tarım ve turizm başta olmak üzere pek çok alanda işleyişin olumlu şekilde ilerlediğini söyledi.
"Türkiye gibi rezerv para veya petrol, doğal gaz gibi karşılıksız gelir sağlayan kaynaklara sahip olmayan bir ülkenin iktisadi analizlere ve çözüm yollarına ihtiyacı bulunuyor.
Ülkemizin en büyük talihsizliği milletimizin önüne ufuk açıcı teoriler koyacak iktisatçılardan uzun yıllar boyunca maalesef mahrum kalmasıdır. Biz yaşadığımız tecrübeler ışığında ülkemizin önünde istihdam ve üretim dışında çıkış yolu olmadığına kanaat getirdiğimiz için kendi politikamızda ısrar ediyoruz.
Geçtiğimiz 21 yılda ülkemize kazandırdığımız eğitim, sağlık, güvenlik, ulaştırma, enerji, konut başta olmak üzere tüm alanlardaki yaygın altyapı büyümemizin en önemli itici gücüdür. Hamdolsun bu sayede ticaretten sanayiye, tarımdan turizme, istihdamın ve üretimin lokomotifi olan her alanda çarklar harıl harıl dönmektedir.
İhracatımız ve turizmimiz neredeyse her ay rekorlar kırarak yoluna devam ediyor. Ülkemiz giderek artan bir şekilde uluslararası yatırımcıların ilgisini çekiyor. Yaptığımız her görüşmede ülkemize milyarlarca, on milyarlarca dolarlık yatırım sözü alıyoruz. Bu yatırımların ağırlıklı kısmını, birilerinin iddia ettiği gibi varlık satışı değil, istihdama ve üretime dönük projeler oluşturuyor.
Cari dengemizin en önemli handikabı olan enerji ithalatımızı keşfettiğimiz doğal gaz ve petrol rezervleri ile kademe kademe azaltacak olmamız, hareket alanımızı daha da genişletiyor. Ülkemizi son 20 senede yılda ortalama %5,5 büyüterek, milli geliri 238 milyar dolardan 1 trilyon dolar sınırına getirerek, satın alma paritesine göre milli gelir sıralamasında dünyada 11. sıraya çıkartarak, istihdamı 19 milyondan 32 milyona yükselterek, ihracatı 35 milyar dolardan 254 milyar dolara ulaştırarak, turist sayısını 15 milyondan 52 milyona, turizm gelirini 12 milyar dolardan 46 buçuk milyar dolara sıçratarak, her alanda eşi benzeri görülmemiş başarılara imza atarak bugünlere getirdik.
Nüfusu artan, onunla birlikte iş gücüne katılım oranı yükselen bir Türkiye'de istihdamın azalmak bir yana sürekli artmasını işte bu tabloya borçluyuz. Ülkemizin ve milletimizin hiçbir kazanımından en küçük bir geri gidişe müsaade etmeyeceğiz. İstikrar, güven ve sürdürülebilirlik ekseninde yolumuza devam edeceğiz."
"Enflasyon yüzünden refah seviyesi düşen kesimlerin kayıplarını telafi edeceğiz"
Uygulanan ekonomi politikalarının uzun vadeli yararlarını gözetirken enflasyon gibi güncel sıkıntıların görmezden gelinmediğini söyleyen Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, son dönemde asgari ücret ve emekli maaşları başta olmak üzere pek çok kesimi rahatlatma hedefiyle hamleler yaptıklarını söyledi. Erdoğan, hiç kimsenin mağdur olmaması adına çabaladıklarını ifade ederken vergi artışlarından elde edilen gelirlerin öncelikle deprem bölgesinde değerlendirileceğini, yılbaşından önce ise mağduriyet yaşayan tüm kesimlerin gönlünü alacaklarını ifade etti.
"Şunu çok açık net söylüyorum: Yatırım kararlarının lokomotifi olan öngörülebilirliği artırmak aynı şekilde önceliklerimiz arasında yer alıyor. Elbette bunları söylerken yaşanan güncel sıkıntıları görmezden gelmiyor ve üzerini örtmeye çalışmıyoruz. Yükselen enflasyon sebebiyle refah seviyesi düşen ücretli kesimlerin kayıplarını telafi etmek için bugüne kadar pek çok düzenleme yaptık. Asgari ücretten memur ve emekli maaş artışlarına kadar her alanda bütçe imkanlarını sonuna kadar zorlayan tasarruflarda bulunduk.
Her kesimin ücret düzenlemesi farklı süreçlere, farklı kurallara ve farklı dönemlere göre yapıldığı için zaman zaman kısa süreli dengesizliklerini yaşandığının farkındayız. Kamu işçilerinin epeyce bir gecikme ile yapılan toplu sözleşmelerinde ortaya çıkan tablo memur maaşlarında ilave bir düzeltmeyi zorunlu kıldı. Bu defa da daha önceden sonuçlandırılan asgari ücret ve emekli maaşları ile ilgili bir huzursuzluk ortaya çıktı. Kamu işçisini ve memuru nasıl ortada bırakmadıysak çalışanından emeklisine hiç kimsenin mağduriyetinin kalıcı olmasına rıza göstermeyiz.
Ek bütçede önceliğimizi zorunlu olarak deprem bölgesinin hızla ayağa kaldırılmasını sağlayacak projelere verdik. Yaptığımız vergi artışlarından elde edeceğimiz geliri şu aşamada başka yerlere aktarmayı vicdani olarak kabul edemeyiz. Bununla birlikte hem bütçe gelirlerini artırmaya hem de bütçe dışı kaynak sağlamaya yönelik çalışmalarımızın semeresini gördükçe kendini mağdur hisseden tüm kesimlerin gönlünü mutlaka alacağız. Bunu da çok gecikmeden yılbaşı civarı neticeye ulaştırmayı planlıyoruz."
"Konut fiyatları ve kiralar, Ticaret Bakanlığının takibinde"
Erdoğan, son günlerde gündemden düşmeyen konut fiyatları, kiralar ve otomotiv sektöründe yaşanan problemler konusunda da konuştu. Bu sıkıntıların Ticaret Bakanlığı tarafından incelendiğini söyleyen Erdoğan, stokçuluğun ve fiyat manipülasyonlarının önüne geçmek için denetimlerin arttığını, haksız kazanç sağlamaya çalışanların üzerine gideceklerini belirtti.
"Milletimin tüm fertlerinden serinkanlı olmalarını, bize güvenmelerini, ülkelerinin ve kendilerinin geleceğine sahip çıkmalarını istiyorum. Kimilerinin anlık telaştan, kimilerinin açgözlülükten kimilerinin de art niyetten kaynaklı reflekslerle sergiledikleri her dengesiz tasarrufun ortak refah ve huzur hedeflerimize zarar verdiğini unutmamalıyız.
Eğer üretim yapıyorsak maliyet ve kâr hesabımızı, ticaret yapıyorsak fiyatlama politikamızı, ev sahibi isek kira talebimizi, aracımızı satıyorsak satış bedelini bu anlayışla belirlemeliyiz. Ne döviz artışıyla, ne enflasyonla, ne işletme maliyetiyle izah edilemeyecek derecede yüksek fiyatlarla piyasayı sürekli yukarıya çekmek sonu olmayan bir kısır döngüye destek vermektir. Günün sonunda yüksek kazanç sağlamış gibi görünen bu süreç aylar yıllar geçtikçe herkesin hanesine zarar olarak yazılacak sonuçlara gebedir. Hiç kimsenin bilerek ve isteyerek ne kendisine ne evlatlarına ne de ülkesine böyle bir kötülük yapacağına ihtimal vermiyorum. Şayet bu konuda ihmali ve kastı olanlar çıkarsa devlet olarak biz de gerekeni yapmaktan çekinmeyiz.
Ticaret Bakanlığımız özellikle otomobil piyasasında görülen stokçuluğun ve fiyat manipülasyonlarının önüne geçmek için denetimlerini artırdı. Konut fiyatları ve kiralarla ilgili ilave ne tür adımlar atabileceğimize dair değerlendirmelerimiz sürüyor. Serbest piyasa ekonomisinden taviz vermeden haksız kazanç sağlama peşinde koşan fırsatçıların üzerine kararlılıkla gideceğiz.
Milletimizle birlikte nasıl ülkemizin üzerindeki vesayet bulutunu dağıtıp darbecilerin heveslerini kursaklarında bıraktıysak, nasıl istiklalimize ve istikbalimize yönelik tüm saldırıları boşa çıkardıysak, nasıl güvenliğimizi sınırlarımızın ötesinden başlayarak güçlendirecek tedbirleri aldıysak, nasıl her alanda potansiyelimizi harekete geçirerek bölgesinin ve dünyanın yükselen yıldızı bir Türkiye inşa ettiysek Allah'ın izniyle enflasyon başta olmak üzere ekonomideki sıkıntıların üstesinden de geleceğiz.
Rabbim yolumuzu, bahtımızı açık etsin diyor; sizleri bir kez daha saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. Kalın sağlıcakla.”