Türkiye, iş sağlığı ve güvenliğini sağlamak amacıyla "bağımsız denetim" ve "şeffaflık" konusunda ciddi adımlar atmazsa, Uluslararası Çalışma Örgütü´nün (ILO) ´Kara Listesi´ne girebilir.
Son yıllarda yaşanan iş kazaları sonrası Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO), Türkiye´yi 25 ülkenin yer aldığı "Kısa Liste"ye aldı. Artık ILO tarafından yakından izlenen Türkiye´nin, iş sağlığı ve güvenliğini sağlamak adına ciddi adımlar atması gerekiyor. İsgçevre.com Platformu´nun Kurucusu ve A Sınıfı İş Güvenliği Uzmanı Ayşegül Nuhoğlu´na göre Türkiye, ILO´nun "Kara Listesi"ne de girmek istemiyorsa, iş güvenliğine "bağımsız denetim" ve "şeffaflık" getirmeli.
ILO´nun Cenevre´de yapılan yıllık toplantılarında Türkiye, iş güvenliğinde ILO sözleşmelerini imzaladığı halde uygulamayan 25 ülke arasına girdi. Türkiye hemen hemen her yıl işçi haklarına yönelik eksik uygulamları nedeniyle alındığı "kara listesi"ne bir kez daha dahil olma riskiyle karşı karşıya.
İşçi, işveren ve hükümet temsilcilerinden oluşan ILO, her yıl Cenevre´de düzenlenen Uluslararası Çalışma Konferansı´nda uluslararası asgari çalışma standartlarını ve ILO´nun genişletilmiş politikalarını tartışıyor. Ayrıca ILO sözleşmelerini imzalayan ülkelerin durumunu değerlendiriyor ve ILO koşullarına uymadığı belirlenen 25 ülkeyi "kısa listeye" alıyor. Bu kapsamda geçtiğimiz günlerde çalışmalarına başlayan konferansta, Türkiye´nin de "kısa liste"ye alınmasına karar verildi.
´KARA LİSTE´YE GİRMEMEK İÇİN NE YAPILMALI?
İsgçevre.com Platformu´nun Kurucusu ve A Sınıfı İş Güvenliği Uzmanı Ayşegül Nuhoğlu, ´İş Sağlığı ve Güvenliği´nin devlet politikası haline getirilmesi gerektiğini vurguluyor. Türkiye´deki denetim eksikliğine dikkat çeken Nuhoğlu, "Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı denetimleri yapacak yeterli organizasyonu kurmalı. İş Sağlığı ve Güvenliği hizmetlerinin denetlenmesi için, mevcut ISG belgelendirme firmaları ´bağımsız denetim firmaları´ olarak yapılandırılmalı" diyor ve sözlerine şöyle devam ediyor: "Devletin ve firmaların iş güvenliğine ayırdığı kaynaklar şeffah olarak açıklanmalı ve kontrol edilmeli. Ayrıca İş Güvenliği Uzmanı ve İşyeri Hekimi´nin maaşlarının ayrı bir fondan ödenmesi sağlanmalı."
Türkiye´de başta maden faciaları olmak üzere ölümle sonuçlanan iş kazalarının büyük bölümünün "denetim eksikliğinden" kaynaklandığı görülüyor. Devletin denetimler konusunda yetersiz kaldığı, hem işçi sendikaları hem akademisyenler hem de işveren örgütleri tarafından sık sık dile getiriliyor. Bu nedenle denetimlerin "bağımsız kuruluşlar" tarafından yapılması, iş yerlerindeki iş güvenliği uzmanlarının ve hekimlerinin maaşlarının işveren tarafından değil de ayrı bir fondan ödenmesi faydalı olabilir.
İŞ KAZALARI AZALMIYOR
İŞÇİ Sağlığı ve İş Güvenliği (İSİG) Meclisi´ne göre, 2014 yılında Türkiye´de bin 886 çalışan hayatını kaybetti. 301 kişinin can verdiği Soma´nın yanı sıra, Torunlar´ın Mecidiyeköy´deki inşaatında ve Ermenek´teki facialarda da çok sayıda işçi hayatını kaybetti. İSİG´in verilerine göre, bu yıl da Ocak ayında 128, Şubat ayında 85, Mart ayında 139 ve Nisan ayında 130 işçi olmak üzere toplam 482 işçi hayatını kaybetti.
"Ülkemizin iş kazalarındaki karnesi ne yazık ki kabul edilemez bir noktada. Bunun esas sebebi ülke olarak, işveren olarak, çalışan olarak iş güvenliği kültürümüzün oluşmamış olmasıdır. Bu işin uzmanları bizler de bugüne kadar alışılmış davranış biçimlerinden ortaya çıkan kabullenilmişliğin etkilerini yaşıyoruz. Dolayısıyla ülkemizin acı gerçekleriyle karşı karşıya kalarak birbiri içine giren sorunlar yumağıyla uğraşıyoruz" diyor Ayşegül Nuhoğlu ve ekliyor: "İş Sağlığı Güvenliği uygulamalarında Batılı ülkelerle kendimizi karşılaştıramayız. Çünkü 1 ile 10 arasında bir değerlendirmeye tabi tuttuğumuzda - uygulamada gördüğümüz iş güvenliği kültürü ve resmi kayıtlarımızdaki verilere baktığımızda - ancak sıfırın altında bir performans gösterdiğimizi, rahatsızlık duyarak söyleyebilirim. Dolayısıyla ülkemizde, eğitim ve kültür seviyesinin artırılarak mevzuata uyumun sağlanması gerekiyor. Burada yürütücü güç tabii ki Bakanlık kadrosunun yeterli hale getirilmesi ve denetimlerin artırılmasıdır."
ILO´nun Haziran ayındaki konferansının ardından Türkiye´ye, iş sağlığı ve güvenliği konusunda hükümetin önlem almasına yönelik tavsiyelerde bulunulması bekleniyor. Hükümet ise konuyla ilgili çalışmalarını raporlayacak ve 1 Eylül 2015´e kadar ILO´ya teslim edecek.
KANUN YETERLİ OLMADI
6331 sayılı İş Sağlığı Güvenliği Kanununun 30 Haziran 2012´de yayınlanmasıyla, problemlerin çözümünde daha hızlı adım atılması beklenmesine rağmen yeterli iyileşme sağlanamadığına dikkat çeken Nuhoğlu, "Çalışma Bakanı´nın Aralık 2014´te yaptığı açıklamada, Türkiye´de tehlikeli ve çok tehlikeli iş yeri sayısının 680 bin olduğunu ifade edilmiş, bunların sadece 205 bininin bir iş güvenliği
uzmanı ile sözleşme yaptığını belirtmişti. Sayı o günden bu yana biraz daha artmış olsa bile, sadece bu veri bile Türkiye´nin içinde bulunduğu durumu açıklamak açısından yeterlidir" diyor.
Maden faciaları ve arka arkaya yaşanan iş kazaları sonrasında izlemeye alınan Türkiye, ILO´nun söz konusu Kısa Listesi´ne 155 sayılı iş güvenliği sözleşmesine uymadığı için giren tek ülke niteliğinde. Türkiye "Kara Liste"ye alınırsa "kınama" ve "uyarı" gibi çeşitli yaptırımlarla karşı karşıya kalabilir.