Majör merkez bankalarının (ABD Merkez Bankası, Avrupa Merkez Bankası, İngiltere Merkez Bankası) para politikalarında sıkılaştırmayı sürdürerek politika faizlerini uzun süre yüksek tutacağı beklentisiyle, küresel tahvillerde olağan dışı bir fiyatlama yaşanıyor. Getirilerle ters hareket eden tahvil fiyatları, bu beklentiden olumsuz etkilenirken tahvil faizleri "2008 Küresel Finans Krizi" öncesindeki seviyelere yükseldi.
ABD 2 yıllık, 10 yıllık ve 30 yıllık tahvil faizleri, 2007 yılından bu yana zirve seviyelere ulaştı. Almanya ve Fransa'da tahvil faizleri 12 yılın, İngiltere'de ise yaklaşık 15 yılın en yükseğine çıktı.
Tahvil faizleriyle paralel hareket eden ve ABD dolarının euro, Japon yeni, İngiliz sterlini, Kanada doları, İsveç kronu ve İsviçre frangı olmak üzere 6 para birimine karşı değerini ölçen dolar endeksi, 107 seviyesinin üzerine çıkarak 10 ayın zirvesini gördü.
Dolar endeksi ve tahvil faizleriyle ters korelasyon içinde bulunan ve aralıksız düşüşünü 8. gününe taşıyan altının ons fiyatı ise 1815 dolara kadar geriledi. Yatırımcılar, tahvil getirilerinin yükselmesiyle borsalardan çıkarken küresel borsa endeks getirilerine çıkan rakiple borsalarda sert kayıplar veriliyor.
Diğer taraftan güçlenen dolar, diğer ülke para birimlerinde baskı oluştu. Japon yeni ve Rus rublesinin dolar karşısındaki zayıflığı ise öne çıktı.
Türkiye'nin CDS'i 419 baz puanda
Türkiye'nin kredi ödeyebilme durumunu gösteren ve risk primi olarak adlandırılan beş yıllık kredi temerrüt takası (CDS) 400 baz puanın üzerinde seyrine devam ediyor. Türkiye'nin risk primi, saat 13.48 itibarıyla yüzde 1,67 yükselişle 419 baz puanda hareket ediyor. CDS, dün son işlemlerde, 414,98 baz puanda bulunmuştu.
Türkiye piyasaları nasıl etkileniyor?
Galata Menkul Araştırma Müdürü Yusuf Kavak:
"Tahvil faizlerindeki hızlı yükselişlerin iki önemli sebebi var. Birincisi; son haftalarda petrol fiyatlarında görülen yükselişlerle enflasyon oranlarının ve haliyle Fed başta olmak üzere majör merkez bankalarının faiz oranlarının uzunca süre yüksek kalacağına dair beklentiler. İkincisi ise; küresel çapta 300 trilyon doları aşan borç dağı. Bu iki etkenin tetiklemesiyle tahvil yatırımcıları daha yüksek faiz oranları istemeye başlarken, yatırımcıların tahvilleri satmaya başlamasıyla da faizlerde yükselişler (tahvilin talebi düştüğünde; anaparası da düşerken, faizi yükselir) görülüyor.
Tahvil faizlerindeki yükselişin risk alma iştahına olumsuz yansımasının nedeni ise; ülkelerin ve şirketlerin borçlanma maliyetlerinin yükselecek olmasıdır. Keza, risksiz faiz oranlarındaki yükselişler sonrasında; şirket değerlemelerinde ortaya çıkması muhtemel "aşırı değerli (overvalue)'' görünüm de hisse senetleri üzerinde baskı oluşturuyor.
Küresel taraftaki bu risklerin, yurt içi piyasaları etkiliyor olmasının nedeni de gayet açık. Küresel çapta "risk off (riskten kaçış)" fiyatlamalarının ortaya çıktığı durumlarda; uluslararası yatırımcılar öncelikle likidite sorunları ile daha riskli görülen "Emerging Markets (Gelişmekte Olan Piyasalar)" varlıklarından çıkmak ister. Doğal olarak, Türkiye'nin CDS'i ve kurun yukarı gitmesi ile Borsa İstanbul'un baskı altında kalmasının da sebebi de budur."
Tahvil faizlerinde yükselişler devam edebilir
"Tahvil faizlerindeki yükselişin ne kadar süreceği; enflasyonun seyrine bağlı.
Dolayısıyla, orta-uzun vadede düşük tahvil faizlerine ulaşmak için; düşük enflasyon, düşük borçluluk ve düşük faiz oranları üçlemesine ihtiyaç olacak. Aksi takdirde, kısa vadede aşağı yönlü hareketler ortaya çıksa dahi; orta-uzun vadede tahvil faizlerinde yükselişler devam edebilir. 80'li yılların başında; orta çift haneli enflasyon rakamları ile ABD 10 yıllık tahvil faizinin yüzde 15 seviyesinin üzerine çıktığını da bu vesileyle hatırlatayım."
"Yüksek faiz ortamı, TL’yi de zorlayan bir gelişme"
Ata Yatırım Hazine Genel Müdür Yardımcısı Etem Öztekin:
"Fed’in 20 Eylül’deki toplantısından sonra, faizlerin bir süre daha yüksek seyredeceğine hatta 2024’te 50 baz puanlık faiz artışının gelebileceğine yönelik verilen mesajlardan sonra, ABD faiz eğrisinin orta ve uzun vadelerinde görülen önemli yükselişin ve buna paralel olarak, doların diğer ülke para birimleri karşısındaki gücünü gösteren dolar endeksindeki ciddi artışın etkilerini küresel faiz ve sermaye piyasaları üzerinde gözlemlediğimiz 2 haftayı geride bıraktık.
Gelişen ülke ekonomilerindeki fon akımlarına baktığımızda, hem hisse hem de faiz piyasalarından son 7 haftadır net çıkış görüyoruz. Burada Türkiye’nin, hem yabancı payının çok düşük seviyelerde olmasından dolayı çıkacak önemli bir yabancı paranın olmaması hem de ortodoks politikalara geçmesinin verdiği pozitif havanın katkısıyla diğer gelişmekte olan ülkelere göre bir parça pozitif ayrıştığını söyleyebiliriz. Ancak önümüzdeki döneme baktığımızda gelişmiş piyasalardaki yüksek faiz ortamı; tüm gelişen ülkelerde olmasını beklediğimiz gibi TL’yi de oldukça zorlayan bir gelişme. Özellikle içinden geçtiğimiz zorlu ekonomik süreçte KKM’den çıkma ve enflasyonu düşürme gibi iki ana hedef gözeten ekonomi yönetiminin elini zorlaştıracağı bir gerçek."
CDS neden yükseliyor?
"Seçimler sonrasında atılan doğru adımların CDS üzerindeki etkisini 700’den 372’ye kadar düşmesiyle ciddi ölçüde görmüştük. Ancak 20 Eylül’den sonra küresel faiz hadlerindeki yükseliş, diğer gelişen ülke ekonomilerinde olduğu gibi bizim CDS oranlarımızı da yukarı çeken (419) en önemli etmen oldu. Burada bizim için aslında bir avantaj var bence. O da daha önümüzde gitmemiz gereken çok yol olması. Bu yolda doğru adımları atmaya devam, ettikçe bunun olumlu etkilerini ülke risk primi üzerinde görmeyi sürdüreceğiz."