Avrupa Merkez Bankası (ECB) tarafından kısa bir süre önce yayınlanan bir blog yazısı, Euro bölgesi bankaları arasındaki endişe verici bir eğilimi gün ışığına çıkardı. Bir ECB ekonomisti ve üç akademisyen tarafından kaleme alınan yazı, çevreye duyarlılıklarını sık sık dile getiren bankaların aslında yüksek kirlilik düzeyleriyle bilinen sektörlerin ana finansörleri olduğuna işaret ediyor. Bu ifşaat, ECB'nin bankaları iklim riskleri konusunda daha fazla şeffaflık sağlamaya zorlamaya çalıştığı, hatta buna uymamaları halinde daha yüksek sermaye gereklilikleri uygulamakla tehdit ettiği bir dönemde geldi.
Blog yazısı, bankaların çevreye bağlılık konusunda kamuoyuna yaptıkları açıklamalar ile gerçek kredi verme uygulamaları arasındaki kopukluğa dikkat çekiyor. Bu bankaların, daha yüksek kirlilik ve çevresel zararla ilişkilendirilen sektörler olan "kahverengi endüstrilere" diğer finans kuruluşlarından daha fazla kredi verdiğine dikkat çekiliyor. Analiz, bankaların kamuoyuna yaptıkları açıklamalar ile ayrıntılı kredi verileri arasında yapılan bir karşılaştırmaya dayanmaktadır. Yazarlar, mevcut teşviklerin bankaları kredi politikalarını değiştirmeye motive etmek için yetersiz olduğunu savunuyor.
Blog yazısında ayrıca, kredi uyumsuzluğunun özellikle daha küçük kirleticilere sağlanan yeni finansman söz konusu olduğunda belirgin olduğu belirtiliyor. Bu küçük kuruluşlar genellikle kamuoyunun dikkatini çekmemekte, dolayısıyla bankaların tepkiyle karşılaşmadan onları desteklemesine olanak sağlamaktadır. Yazıda ayrıca bankaların temiz teknoloji alanında yenilikler getirebilecek ya da yüksek emisyonlu firmaların daha çevreci iş modellerine geçişine yardımcı olabilecek genç şirketleri finanse etmekte tereddüt ettikleri de gözlemleniyor.
Bankaların mevcut müşteri ilişkilerini bozma konusundaki isteksizliği ve bir borçlunun finansal yaşayabilirliğinin tehlikeye girmesi halinde zarara uğrama korkusu bu eğilimin nedenleri olarak gösteriliyor. Bu durum, çevreyi kirleten şirketlerin finansal destek almaya devam ettiği ve böylece hem çevreye zararlı faaliyetlerini hem de bankaların bu sektörlere yatırımlarını sürdürdüğü bir döngü yaratıyor.
Blogda ayrıca, yüksek çevresel şeffaflığa sahip bankaların, özel ilişkilere sahip oldukları kahverengi borçlulara ve bankacılık bağlarının kesilmesi halinde zorlanacak olan sınırlı finansman seçeneklerine sahip olanlara kredi vermeye eğilimli olduklarına dikkat çekiliyor. Daha çevreci teknolojileri benimseme imkanından yoksun olabilecek şirketleri ayakta tutmaya yönelik bu tercih, finansal ilişkilere çevresel etkiden daha fazla öncelik verildiğini göstermektedir.
ECB, Euro bölgesinin en büyük yüzün üzerinde kredi kuruluşunu denetlemektedir ve bu blog yazısı ECB'nin resmi duruşunu yansıtmasa da, bankacılık sektörünün çevresel konulara yaklaşımına ilişkin önemli bir eleştiri sunmaktadır. Bulgular, bankacılık sektörünün kredi verme uygulamalarını küresel sürdürülebilirlik hedefleriyle uyumlu hale getirmek için daha etkili teşvik ve düzenlemelere duyulan ihtiyacın altını çiziyor.
Reuters bu makaleye katkıda bulunmuştur.Bu makale yapay zekanın desteğiyle oluşturulmuş, çevrilmiş ve bir editör tarafından incelenmiştir. Daha fazla bilgi için Şart ve Koşullar bölümümüze bakın.