Foreks - Türkiye'nin BRICS ittifakına katılma talebi hem stratejik hem de sembolik bir hamle olarak görülüyor.
Control Risks'in kıdemli analistlerinden George Dyson, CNBC'ye yaptığı açıklamada, 1952'den bu yana Batı'nın müttefiki ve NATO üyesi olan Türkiye'nin BRICS'e katılma hamlesinin, "çok kutuplu bir dünyada bağımsız bir aktör olarak konumlanmak ve hatta kendi başına bir güç odağı haline gelmek gibi daha geniş bir jeopolitik yolculukla uyumlu olduğunu" söyledi.
Dyson şu ifadeleri kullandı:
"BRICS'in kararlarının herhangi bir yaptırımı olduğunu düşünmüyorum, bu daha çok jeopolitik bir şey, G7'ye karşı sembolik bir karşı duruş. İran ve BAE'nin her ikisinin de içinde olması ilginç. Bu biraz Batı karşıtı bir takım gibi."
"Bu, Türkiye'nin Batı'dan tamamen uzaklaştığı anlamına gelmiyor." diyen Dyson, değerlendirmelerine devam etti:
"Ancak Türkiye, mümkün olduğunca çok ticari bağ geliştirmek ve Batı'nın hizalamasıyla kısıtlanmadan fırsatları tek taraflı olarak takip etmek istiyor. Türkiye'nin tam da bunu, yani Batı ile olan iyi ilişkilerinin kendisini kısıtlamadığını göstermesi açısından katılma talebi kesinlikle semboliktir."
Halen İstanbul'da görev yapan eski bir Beyaz Saray ve Dışişleri Bakanlığı yetkilisi olan Büyükelçi Matthew Bryza, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve hükümetinin, "çoğunlukla iki faktör tarafından motive edilmiş göründüğünü" söyledi:
"Ulusal çıkarları güvence altına almaya yönelik stratejik bir gelenek ve hem duygusal bir inat hem de taviz koparmak için bir müzakere taktiği olarak Batı'yı biraz ürkütme arzusu."
Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika tarafından kurulan BRICS, ekonomik bağlarını derinleştirmek isteyen yükselen piyasa ülkelerinden oluşan bir grup. Bu yıl grup İran, Mısır, Etiyopya ve BAE'yi üye olarak kabul etti. Resmi bir yapısı, yaptırım mekanizmaları ve tek tip kural ve standartları olmamasına rağmen AB, G7 ve hatta NATO gibi Batı liderliğindeki örgütlere karşı bir denge unsuru olarak da görülüyor.