Maliye Bakanı Naci Ağbal,””2010-2017döneminde ekonomimizin sağlam temelleri, uyguladığımız doğru ekonomi politikaları, dinamik özel sektörümüz, sağlıklı bankacılık sistemi ve kamu mali dengeleriyle Türkiye ekonomisi güçlü büyüme trendini sürdürdü. 2010-2017 döneminde Türkiye ekonomisi ortalama yüzde 6,6 oranında büyüdü. Aynı dönemde, Çin ve Hindistan hariç, gelişmekte olan ülkeler ortalama yüzde 3,6 büyürken, gelişmiş ülkelerde ise büyüme oranı ortalama yüzde 1,9 seviyesinde kalmıştır. 2016 yılının ilk yarısında gelişmekte olan ekonomilerden pozitif yönde ayrışarak yüzde 4,9 büyüyen Türkiye ekonomisi, 15 Temmuz alçak darbe girişiminin etkileri, terör saldırıları, turizmdeki daralma ve zayıf dış talep nedeniyle olumsuz etkilenmiştir. Bu kapsamda üçüncü çeyrekte ekonomi yüzde 0,8 daralmıştır.” ifadelerini kaydetti.
Türkiye ekonomisinin 2017 yılının ilk altı ayında G20 ülkeleri içinde Çin ve Hindistan’dan sonra en hızlı üçüncü büyüyen ülke olduğunu vurgulayan Ağbal, “Bu yılın ilk yansında toplam tüketim büyümeye 2,4 puan katkı sağlarken, yatırımlardan ve dış talepten sırasıyla 1,9 ve 2 puanlık pozitif katkı gelmiştir. Yatırım ve dış talep kanalından büyümeye gelen güçlü katkı, büyüme kompozisyonu açısından son derece önemlidir. Ekonomiye ilişkin öncü göstergeler yılın geri kalanında da büyümenin artarak devam edeceğine işaret ediyor. Kredi Garanti Fonu’nun yatırımlar ve ekonomik faaliyetleri desteklemesi, teşvik ve vergi indirimleriyle canlanan iç talep, turizmdeki toparlanma, ihracattaki olumlu seyir ile baz etkisi, hep birlikte ekonomik büyümenin ikinci yarıda da güçlü olacağını göstermektedir. Bu kapsamda sanayi üretimi, PMI, kapasite kullanım oranı ve reel kesim güven endeksi gibi üretim tarafındaki öncü göstergelerde gözlemlenen rekor seviyeler de önümüzdeki dönemde büyüme tarafındaki güçlü seyrin devamını teyit etmektedir. Sanayi üretim endeksi temmuz ve ağustos aylarında ortalama yüzde 15 artarak pozitif seyrini sürdürmüştür. Kapasite kullanım oranı eylül ayında yüzde 79’la son dokuz yılın en yüksek seviyesine çıkmıştır. PMI endeksi de üst üste yedi ay eşik değer olan 50’nin üzerinde gerçekleşerek 2014 yılından beri gözlenen en uzun kesintisiz büyüme eğilimini ortaya koymuştur” dedi.
İstihdamın artmasına rağmen işgücüne katılımında arttığının altını çizen Ağbal, “İstihdamın artmasına rağmen iş gücüne katılım oranının da artması nedeniyle işsizlik oranındaki azalış sınırlı kalmaktadır. işsizlik oranının bu çerçevede 2017 yılında ortalama yüzde 10,8 civarında olması öngörülmektedir. Sayın Başkan, değerli üyeler; 2016 yılında yüzde 8,5 olarak gerçekleşen enflasyon 2017 yılında genel olarak artış eğilimini korumuştur. Bu seyirde gıda fiyatları, Türk lirasındaki değer kaybının birikimli ve gecikmeli etkileri, ithalat fiyatlarında yükseliş ile baz etkisi belirleyici olmuştur. Enflasyonun yıl sonunda baz etkisinin de desteğiyle yüzde 9,5 olarak gerçekleşmesini bekliyoruz” ifadelerini kaydetti.
2018 bütçesi, hakkında bilgi aktaran Ağbal, “2018 yılı bütçesi, AK parti hükümetleri tarafından hazırlanan on altıncı bütçedir. Çok partili dönemde arka arkaya 16 defa bütçe hazırlama görevini bizlere veren milletimize şükranlarımızı arz ediyoruz. 2018 yılı bütçemizi, konuşmamın önceki bölümlerinde sizlerle paylaştığım, orta vadeli hedefler, ekonomik, mali ve sosyal çerçeveye uygun olarak hazırladık. 2018 yılı bütçemizde, bütçe giderleri 762,8 milyar lira, faiz hariç giderler 691,1 milyar lira, bütçe gelirleri 696,8 milyar lira, vergi gelirleri 599,4 milyar lira, bütçe açığı 65,9 milyar lira, faiz dışı fazla ise 5,8 milyar lira olarak öngörülmüştür. 2018 yılı bütçesi, bundan önceki bütçelerde olduğu gibi ekonomik büyümeyi, istihdamı ve vatandaşlarımıza hizmeti esas alan bir bütçe olacaktır. AK Parti hükümetlerinin uygulamaya koyduğu bütçelerin en önemli özelliklerinden bir tanesi, bütçeden faize harcanan kaynakları azaltırken doğrudan vatandaşlarımıza hizmet olarak yansıyacak kaynakları artırmak olmuştur. Nitekim, AK Parti 2002 yılında iktidara geldiğinde bütçenin yüzde 43,2’si doğrudan faiz harcamalarına gidiyordu. Hükümetlerimiz döneminde bu oran sürekli olarak aşağıya indi; bütçeler faiz bütçesi olmaktan çıktı, hizmet bütçesine dönüştü. 2018 yılında bu oran yüzde 10’un altına kadar düşürülmüş. 2002 yılında toplanan her 100 lira verginin 86 lirası faize giderken 2018 yılında toplayacağımız her 100 liralık verginin sadece 12 lirası faize gidecek. Ekonomide yakaladığımız sürekli ve güçlü büyüme trendi, ekonomik ve siyasi istikrar ve güçlü kamu maliyesi dengeleri birbirlerini desteklemek suretiyle bir taraftan borçlanma ihtiyacını düşürürken diğer taraftan kamunun reel borçlanma maliyetlerini de önemli ölçüde aşağı çekmektedir” dedi.