Yazar – Geoffrey Smith
Investing.com – Çarşamba günü enerji ve gıda fiyatlarında dünya genelinde yaşanan artış yine gündeme oturdu. İngiltere’de enflasyon Mart ayında 30 yılın zirvesine ulaşırken ülkedeki yaşam maliyeti krizini derinleştirdi.
Hem tüketici hem üretici düzeyindeki fiyatlar, art arda altıncı ayda da beklenenden daha çok artarak yıllık TÜFE’nin %7,0’a ve fabrika kapısı enflasyonunun %11,9’a çıkmasına neden oldu. Ay bazında TÜFE %1,1 ve ÜFE %2,0 yükseldi.
Birçok ülkede olduğu gibi fiyatlar, ücretlerden çok daha hızlı artıyor. Salı günü paylaşılan veriler, Şubat ayına kadarki yıl içinde primler dahil ortalama kazançların %5,4 yükseldiğini gösterdi.
Düzenlenmiş hanehalkı enerji fiyatlarındaki büyük bir artışın yürürlüğe girmesiyle bu rakamlar, Nisan ayında daha da kötüleşebilir. Bunun zamanlaması, özellikle İngiltere hükümeti için zor. Hükümet 1 Nisan’dan itibaren ulusal sigorta primlerinde artış uyguladı. Bununla birlikte Maliye Bakanı Rishi Sunak’ın, gelir vergisinde bir indirim uygulaması bu darbeyi biraz hafifletebilir.
Bu rakamlar, ABD enflasyonunun %8,5 ile 40 yılın zirvesini gördüğü günden sonra ve Yeni Zelanda Merkez Bankasının faizleri artırdığı günde paylaşıldı. Banka, pandemi başından beri gelişmiş ekonomiler arasında faizlerde 50 puanlık artış yapan ilk merkez bankası oldu.
Dolayısıyla İngiltere Merkez Bankası da daha agresif bir aksiyon için baskı altına girebilir. Son faiz artırımı sonrasında banka, yıl içinde ekonominin kendi kendine soğumasını beklediğinin sinyalini vermiş, faiz artırımlarının devam etme olasılığını düşürmüştü. Yine de sterlin 1,2995’te pek değişmedi.
Panmure Gordon’da kıdemli ekonomist olan Simon French, Twitter aracılığı ile yaptığı açıklamada “bugünkü TÜFE raporunda, TÜFE’nin bu yıl %10 civarında zirveyi göreceği yönündeki düşüncelerini değiştirecek bir şey görmediğini” söyledi.
"Temel kalemler arasındaki enflasyonist baskıların yayıldığına dair işaretlerin ve girdi maliyetlerinde büyük bir sıçramanın" altını çizdi.
French, bankanın Mayıs toplantısında en olası hamlenin 25 puanlık bir artış olduğunu ve tahvil alımlarının azaltılması yönünde açıklama yapılacağını düşündüğünü söyledi. Ancak küresel gelişmelerin, 50 baz puanlık bir artışı "artık uzak bir ihtimal" olmaktan çıkardığını belirtti.