Bir önceki yazımda; bireylerin tüketim ya da yatırım yaparken, klasik iktisatçıların varsayımının aksine rasyonel değil, duygusal da davranabileceğinden bahsetmiştim. Davranışsal finansın dayandığı temel ilke olan, insanları rasyonel değil normal varlıklar olarak kabul etmesi ve sistemli bir biçimde yaptıkları hataları normallikle açıklaması özellikle yatırımcıların finansal karar verme sürecindeki psikolojilerini açıklamaya yardımcı olacaktır.
Kuşkusuz yatırım yapmak, belirsizlik ve riski de beraberinde getirir. En güvenli piyasa şartlarında, en bilindik finansal araca yatırım yapmak dahi belli seviyede risk unsuru taşır. Her şartta içerden veya dışardan sebepler hatalara ve kayıplara yol açabilir. Dolayısıyla yatırımcı psikolojisi de gelecekteki bu belirsizlikten etkilenir.
İnsanlar yeni herhangi bir şeye başlarken kötüyü düşünmez ya da düşünmek istemezler. Zaten yeni başlangıçlar geleceğe yönelik umudu içinde barındırdığı için başlar. Yapılan araştırmalar, yatırımcı psikolojisinin de kendine aşırı güven ve aşırı iyimserlik ekseninde geliştiğini göstermektedir. Aşırı güvenli yatırımcılar sahip oldukları bilginin doğruluğuna sonsuz güven duyarken, bu bilgiyi pekiştirme eğiliminde olmaktadır. İnsanlar başarılarını kabiliyetlerinin bir sonucu olarak görürken kayıp ya da başarısızlıklarını dış faktörlere ve genellikle de şanssızlığa bağlamaktadır. Aşırı güvenli yatırımcılar piyasada fazlasıyla işlem yaparlar. Ancak bu durum manipülasyonlara oldukça elverişli bir zemin hazırlar ve yatırımcının elinde fazlasıyla riskli portföyler bulundurmasına neden olur. Aşırı iyimserlik ise aşırı güvenden beslenir. Kötüyü kendine yakıştırmama ya da hep başkasının başına geleceği düşüncesi insanı rasyonel karar vermekten alıkoyar. Ayrıca iyimser bakış açısı büyük şirketlerle iyi ilişkiler kurmak için yatırım danışmanlarının da sıklıkla tercih ettiği bir yöntemdir.
Yatırımcının psikolojisini etkileyen bir diğer etken çıpalama (çapalama)dır . Çıpalama, kişinin ilk öğrendiği bilginin etrafında geleceğe yönelik fikrinin şekillenmesi veya önyargı geliştirmesi olarak açıklanmaktadır. Yani insan zihni ilk duyduğu şeyin ardından alakasız bir başka konuya benzer bir yanıt verebilmektedir. Sokak röportajlarında sıklıkla rastlanan bu durumu bir örnekle açıklayalım. Söz gelimi, kişilere önce dünyada kaç ülke olduğu sorusu sorulsun ve doğru cevabın 150-200 arasında olduğu söylensin. Doğru cevabın ne olduğundan bağımsız olarak hemen ardından kişilere piyasada en ucuz ayakkabının ne kadar olabileceği sorusu sorulsun. Cevap yine 150-200 aralığında olacaktır. Çünkü zihin ilk duyduğu rakama çıpa atmıştır ve bundan sonraki kararına ilk öğrendiği bilgi yön verecektir. Çıpalama etkisini yatırımcı psikolojisine uyarladığımızda da benzer bir durumla karşılaşmak kaçınılmazdır. Yatırımcı herhangi bir uzmandan bir hisse senedinin fiyatına ilişkin yorum duyduğunda fiyatın ilgili rakamlar çerçevesinde değişeceğini düşünmekte ve ona göre karar vermektedir.
Yatırım yapmak üzerinde uzunca düşünülüp karar verilmesi gereken bir durum olduğu halde psikolojik faktörler rasyonalitenin önüne geçmektedir. Hele ki finansal farkındalığı olmayan yeni ve küçük yatırımcılar için verilecek ani ve duygusal kararlar oldukça yıkıcı neticelere gebedir. İnsanlar zaten doğası gereği fısıltı gazetesi denilen kulaktan kulağa yayılan asimetrik bilgilere ve onların etkilerine inanmaya hazırdır. Dolayısıyla yatırım yapmak gibi riskli bir karar vermeden önce ayrıntılı düşünmeli ve doğru kararı verebilmek için tek bir kaynakla yetinilmemelidir.