Sıkılaştırıcı politikalar kapsamında bir süredir maliye politikalarını konuşuyoruz… Her ne kadar toplumdaki asıl beklenti kamu kurumlarının tasarruf etmesine yönelik olsa da, iş dönüp dolaşıp sıkılaştırıcı maliye politikaları çerçevesinde vergi artışlarına geldi. Vergi artışlarını konuşuyorsak tüketim ve yatırım harcamaları üzerindeki etkisini göz ardı etmemek gerekir. Nitekim vergilerde ortaya çıkacak bir artış harcanabilir geliri azaltacağından, tüketim ve yatırım harcamalarının düşmesine yol açar. Böyle bir durumda vergi artışıyla sağlanacak gelir kamu gideri olarak harcanmazsa büyüme üzerinde baskı yaratacaktır.
Yukarıda anlattığımız ve vergilerin artırılması ya da azaltılması ile GSYİH’da meydana gelen bu değişime “vergi çarpanı etkisi” diyoruz. Yani vergilerin artırılması ya da azaltılması GSYİH üzerinde (dönemden döneme ve ülkeden ülkeye değişmekle birlikte) birebir etki yerine vergi çarpanı kadar bir etkide bulunur. Örneğin, vergi oranları 1 birim artırıldığında GSYİH’daki değişme 1 birimlik vergi oranı gelirinden daha fazla olabilir.
Olayın birde Wagner Yasası tarafı var. Wagner Yasası’na göre kamu giderleri hem nominal hem de reel olarak sürekli artmaktadır. Bu kapsamda kamu giderleri artarken kamu hizmetlerinde bir artış yoksa bu nominal bir artıştır. Eğer kamu giderleri ve kamu hizmetleri birlikte artıyorsa bu reel bir artıştır.
Öyleyse soru şu: Vergi artışlarına dair haberleri konuştuğumuz bir dönemde, artan vergiler bir yandan kamu gelirlerini artırırken, kamu giderleri daha doğrusu kamu hizmetleri noktasında reel bir artış olacak mı?