Merkez Bankasının faizi enflasyonun 6 puan kadar altına düşürmesi, üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın hemen hemen her konuşmasında faizlerin daha da düşeceğini söylemesiyle döviz kurlarında görülmemiş oynaklık yaşandı ve dolar kuru 14,0 seviyesine dayandı. Bugünlerde fiyat 13,60'larda işlem görüyor, fakat bugünlerde kur görece sakin olsa da çarşı pazardaki fiyatlarda rekor oynaklığa tanık oluyoruz. Aklınıza gelecek her şeyin fiyatı artıyor. Özellikle gıda fiyatlarında son haftadaki etiketler, artış oranının %100'e yaklaştığını gösteriyor. İthal olsun olmasın, dövizden etkilensin etkilenmesin her şeyin fiyatı artıyor. Bunun bir tek anlamı var yoksullaşıyoruz.
Para politikasında da maliye politikasında da yani bir ülkenin ekonomi politikasında asla ve asla göz ardı edilemeyecek en önemli başlık enflasyondur. Türkiye her daim yüksek enflasyona sahip bir ülke oldu ve dönem dönem enflasyon görece düşük olsa da çok uzun zamandır hedef seviyeler yakalanabilmiş değil. Sermaye akışının yüksek olduğu zamanlarda enflasyonun daha düşüktü, ama o dönem yerli malına yatırım yapılmayıp zaten çok fark yok diye ithale yüklenilince baharın geçmesiyle kış yani enflasyon yine kendini gösterdi. Enflasyonun yüksek olmasının temel nedeni ise, ülkede yerli yatırıma, tarıma, hayvancılığa, gençlere, üretime gerçekten önem verilmemesidir. Tüm ekonomik faaliyetlerde bu denli dışarıya bağımlı olunması nedeniyle kur şokları yaşıyoruz. Ekonomik temeller sağlam olmayınca en ufak bir tansiyon tüm dengeleri bozuyor ve etkisi de hiç kısa sürmüyor. Sadece Kasım ayında kurda yaşanan yükselişin maliyeti ülkede enflasyonun Mart-Nisan dönemine kadar sürmesi anlamına geliyor ve %40 üzerindeki kur hareketi %100'ü aşan fiyat artışına neden oluyor. TÜİK verilerine göre baktığımızda şu an %21,31 olan enflasyon kesinlikle çarşının pazarın enflasyonu değil.
Enflasyon kontrolden çıkınca ne olur? Vatandaş gibi yatırımcılar için de TL'nin değersizleşmesi anlamına gelir. TL varlıklara yapılan yatırımın getirisinin olmaması haliyle yatırımcının da başka tarafa yönelmesine neden olur. TL'nin hem enflasyon hem de döviz karşısında giderek erimesi ise öyle bir kerede yüksek oranda faiz artırılmasıyla da değişmez. Bunu son yıllarda defalarca gördük. Düşük faiz politikası kur ve enflasyonu yükseltince hızlıca faizler artırıldı, ancak bu TL'deki düşüşü engelleyemedi. Aslında hatadan dönülüp hızlıca aksiyon alınması kaybı durdurabilir, ama bizde bu politikaların ömrü çok kısa olduğu için işe yaramıyor. 3-5 ay sıkı para politikası uyguluyoruz, ardından başkanı görevden alıyor yeniden düşük faiz politikasına geçiyoruz. Güvenin zayıfladığı, belirsizliğin arttığı ortamdaki politikaların etkisi de düşük olur Tam da böyle zamalardayız. Eğer Merkez Bankası faiz indirmeye devam eder, Cumhurbaşkanı Erdoğan da bu tarz söylemlerini artırırsa ne kur ne de enflasyonda gerileme yaşayamayız. Tek başına faiz indirimi yatırımları artırıp enflasyonu da kuru da düşürüyor olamaz. Bu mümkün değil.
Merkez Bankasının bir taraftan faiz indirmesi, fiyat istikrarını değil de cari dengeyi temel hedef haline getirmesi zaten son derece güven zadeleyen bir durum. Öte yandan bu hamleler kurda yükselişe neden olunca ekside olan rezervlerle piyasaya müdahale etmesi de ayrı bir kaygı doğuruyor. Merkezin müdahalelerinin sınırlı kalmasının sebebi de bu. Müdahale edecek cephane de az, müdahale ederek savaşılan durum da kendimizken bu sürecin maalesef getirisi olamaz.