40% İndirim
💰 13F aracımızı kullanarak milyarder portföylerinden özel görüşler edininPortföyü Kopyala

Tasarruflara Dair

Yayın Tarihi 31.10.2022 18:49


Her toplumun, dolayısıyla bu toplumu oluşturan bireylerin, nesiller boyunca yaşayış tarzlarının bir çıktısı ve kümülatif bir verisi olarak ‘’kültürleri’’ vardır. Bu kültürel birikim, toplumun ve bireyin bazı konularda karar alma mekanizmalarına doğrudan etki eder. Bunun yanında bazı toplumlar bazı kararları alırken başka toplumlara nazaran daha ihtiyatlı veya ihtiyatsız yaklaşır. Bunların ve daha birçok şeyin sebeplerinden biri olarak, kültürü, toplumun her bireyi için yazısız ve yeri geldiğinde isteği haricinde, bir iç güdü olarak sorgulamadan kabul ettikleri davranış veya tercihler bütünü olarak tanımlamak mümkün. Bu yaptığım tanım bir iktisat öğrencisi olarak, iktisadi bir bakış açısıyla benim kendimce yaptığım bir çıkarımdan ibarettir. Muhakkak başka tanımları ve literatüre uygun düsturları vardır ancak ben bu çıkarımı yaparken bazı sorulara cevap arıyor ve bulduğum bazı cevapları sorguluyordum. Bunlardan birkaçı tasarruflar nasıl oluşur, nedir, neye yarar…
 
Öncelikle bu yazımda tasarrufları ayrıntısıyla inceleme niyetinde değilim. Bunun hakkında bir süredir araştırma yapmama rağmen burada tasarruflara dair bilimsel ve deneysel bilgileri kendime güvenircesine vermek bu konu hakkında yapılmış yüzlerce, binlerce ciddi akademik çalışmaya hakaret olur. Çünkü bu konu üzerine biraz bilgisi olan herkes bilecektir ki, tasarruflar konusu ekonomilere olan etkileri (hatta konusu olduğu paradokslar dahilinde) sebebiyle basit bir şekilde açıklanabilecek bir konu değil. Bu sebeple benim bu yazımda amaçladığım şey Türkiye’deki hane halkının tasarruflara bakış açısını ve eğer tasarruf etmeye karar verirse bu tasarruf hakkını nasıl, ne alarak kullanacağına dair soruları, halktan bir birey olarak kendimce sormak, cevaplamak ve bu sorgulamamı aktarmaktır.
 
Öncelikle sorgulamamıza tasarrufun basit ve anlaşılır bir tanımını yaparak başlayalım. Tasarruf nedir? Aslında en basit haliyle, harcanabilir gelirin, giderden arta kalan kısmı olarak söylemek yanlış olmaz. Yani aylık 10.000 birim geliri olan bir kişi bu gelirinin 6.000 birimlik kısmını harcadığında elinde kalan 4.000 birimlik kısmı onun tasarrufu olur. Burada bu kişinin tasarruf amacı gütmeden yalnızca elinde harcamalarından artan bir tutar kalmasının tasarruf sayılmayacağını düşünenler olabilir. Durumu böyle ayrıntılı ele almayacağımızı ve bazı şeyleri varsayımlara dayanarak açıklamaya çalışacağımı önceden belirtmiştim. O yüzden ortadaki bu muğlaklığı kaldırmak için tasarrufların isteyerek yapıldığını varsayıyorum. Öyleyse, tasarrufun tanımını kısa ve anlaşılır bir şekilde, konuyu ele alacağımız basitlikte yapmış bulunuyoruz. Tasarrufun isteyerek yapıldığına dair sunduğumuz varsayım sebebiyle, ortaya çıkan bu tasarruf ihtiyacının sebeplerini, nedenlerini de ortaya koymak durumundayız. İnsanlar neden tasarruf yapar? Cevabın konumuza daha uygun olabilmesi için soruyu Türkiye’de hane halkı neden tasarruf yapar olarak değiştiriyorum.
 
Öncelikle Türkiye’de hane halkının tasarruf yapmasına sebep olan yüzlerce, belki binlerce farklı sebep olduğu gerçeğini göz önüne almak zorundayız. Dolayısıyla tasarrufun birçok sebebi var. Lakin en çok göze batanlardan birkaçını söyleyecek olursak, gelecek kaygısı, gelecekte tasarrufların yeterliliği durumunda başka bir ihtiyacı gidermek veya menkul kıymet satın almak, geleceğe dair kötü günlerin geleceğini düşünüp ihtiyatlı olmak amacıyla kendini güvenceye alma arzusu, yatırım planlarını gerçekleştirme gayesi… Buna daha birçok örnek vermek söylediğim gibi mümkün lakin daha fazla örnek vermek ve bu örnekleri açıklama gayretine girişmek bizi asıl konudan saptıracaktır. Bu yüzden sebeplerin çokluğunu bilmek muhtemelen şu an için yeterli olacaktır.
 
Lakin burada bilmemiz gereken bir konu var. Yukarıda saydığım sebeplerin büyük bir çoğunluğu geleceğe dair kaygıların neden olduğu sebepler. Dolayısıyla burada sorgulamamıza ilk adımı da atıyoruz aslında.
 
Türkiye’de hane halkı tasarruflarını koruma güdüsüne sahiptir. Bunun başlıca sebebi zannımca Türkiye’de kronik olan enflasyon ortamıdır. Hiçbir zaman hedef seviyelere yakın seyredemeyen Türkiye enflasyonu, tasarruf sahiplerinin nakit birikimlerinin olduğu yerde daima erimesine sebep olur. Basit bir tabirle 100 TL nakit tasarrufunuza eş değerde olan X malının bir yıl sonra 100 TL tasarrufunuza eş değerde olmadığını ve değerinin muhtemelen geçen yıla göre %10-20+ daha fazla olduğunu görmeniz mümkün. Bu durumda yerli tasarruf sahipleri özellikle enflasyonun çok yüksek olduğu zamanlarda tasarruflarını nakit olarak TL’de tutma arzusu içerisinde çok olmazlar. Bu sebeple ellerindeki nakit tasarruf ile satın alabilecekleri ve kendilerini enflasyona karşı koruyacaklarına inandıkları bazı diğer yatırım araçlarına paralarını yatırırlar. İşte işin ekonominin genelini en çok ilgilendiren kısmı burası. Parasını nakit olarak TL’de tutmak istemeyen hane halkı, mevcut tasarruflarını enflasyondan korumak için bazı seçeneklere sahiptir. Bunun ilki hane halkının tasarrufları karşılığında onlara belirli oranlarda faiz ödemeyi taaddüt eden bankalara bu parayı yatırmaktır. Böylece bankadaki para olduğu yerde belli bir miktar faiz ile hem miktar olarak büyüyecek hem de eğer (burası çok önemli) mevduat faizi oranı mevcut enflasyondan yüksekse para reel olarakta değer kazanmış olacaktır. Eğer mevduat faizleri enflasyondan daha düşük ama bu eksi reel getiri diğer yatırım araçlarının riskini amorti edebilecek durumdaysa eksi reel faiz kabul edilebilecektir. Daha beter bir durumda yani günümüzdeki gibi enflasyonun %83,45 gösterge faizinin ise %10,5 olduğu bir ortamda (mevduat faizleri gösterge faiz oranından daha yüksektir lakin enflasyon ile arasındaki fark o kadar geniştir ki, bu ikisi arasında farkı gözetmek öyle zannediyorum benim için şu an mümkündür.) ise reel getiri mümkün olmadığı için, TL mevduatlarına ilgi olmayacaktır. Rasyonel bir yaklaşım açısında olduğumuzu var sayarak bu ilk seçeneğin elendiğini göz önüne alıyorum, dolayısıyla aynı günümüzde olduğu gibi, hane halkı tasarrufları başka noktalara kaçma girişimi gösterir. Bunların birkaçını buraya yazacağım lakin mevduatlardaki gibi uzun bir açıklama yapmak yerine asıl konumuz olan tercihlerin sebebine geçeceğim. Mevduatların ardından altını ve dövizi söylemek mümkün gibi gözüküyor, sonrasında bazı diğer değerli metaller veya hisse senedi, eğer hane halkındaki tasarruf sahibi yatırımlar konusunda daha bilgili ise belki devlet tahvili veya “varant” gibi diğer riskli seçenekler…
 
İşin aslına bakılırsa bunların hepsi tasarrufların ekonomiye katılımını sağlayan ve yatırımcısına her zaman gelir elde ettirmese dahi ekonomik aktiviteye katkı sağlayan şeylerdir. Para sabit kalmamış ve bir yere yatırılmıştır. Bu konuda bir sıkıntı olduğunu düşünmüyorum zira tasarruflar yukarıdaki örneklerin hepsinde ekonomiye dahil olmuş, dolaşıma girmiş ve “yastık altında” kalmamıştır.
 
İşte zannımca en önemli olan noktayı az önce söylemiş bulunduk. Türkiye’deki hane halkının tasarruflarını yatırıma dönüştürmede aradığı en büyük kriterlerden biri yatırımının “yastık altına” konabiliyor olması yani “fiziki” olmasıdır.
Bir süredir hatta uzun bir süredir gündemde olan bu sözün temel sebebi “kültürden” başka bir şey değildir. Türkiye’de hane halkı yatırımlarını genellikle fiziki olarak ellerinde bulundurmak ve onları istedikleri zaman tekrardan nakit paraya dönüştürmek isterler. Herhangi bir olağandışı masraf çıktığında yastıklarının altında bulunan dövizlerini veya altınlarını veya bazen de yüksek enflasyona rağmen rasyonel hareket etmeyip TL birikimlerini ellerine alıp güvende olduklarını hissetmek isterler. Anadolu’da hatta Türkiye’nin çoğu bölgesinde altının fiziki olarak tercih edilmesinin diğer sebebi ziynet eşyası olması dolayısıyla aksesuar olarak kullanılmasıdır ki kollarında altın bileziği olan kimseleri muhakkak görmüşüzdür. Bunun yanında bu kültür o kadar yaygındır ki evlenen kimselere altın takmak ve zaman zaman bu altınların “yastık altında” saklanması halk arasında vazgeçilmeyen “kültürel davranışlardan” biridir.
 
Peki bunun ekonomi üzerinde bir etkisi var mı diye kısa bir göz gezdirecek olursak, cevabı bulmakta pek zorlanmayız. Yastık altında biriktirilen “atıl” durumda bulunan ve ekonomik aktiviteye hiçbir katkısı olmayan (eğer TL dışı bir şey ise ilk temin edildiği zamanki ekonomiye olan katkısı haricinde) tasarruflar veya tasarrufların korunması amacıyla edinilen diğer yatırım araçlarının hepsi ekonomik aktivitenin çarklarına küçük çomaklar sokan tasarruflardır. Yastık altına konan ve dolayısıyla bir daha oradan uzun yıllar çıkmayan altın veya döviz, uzun yıllar herhangi bir ekonomik aktiviteye söz konusu olmamış bir metal veya kâğıt parçasıdır. Burada anlatmaya çalıştığım şey bu tip tasarrufların kötü oluşu değil, ekonomiye kazandırılmaları halinde faydalı olacağı aksi takdirde tasarruf sahibi onu kullanana dek yalnızca bir kâğıt veya metal parçasından ibaret olduğudur. Türk halkı tasarruflarını fiziki olarak yaptığında aslında kendisini güvende hissetse ve rahatlatsa dahi aslında gerçekleşen şey kendi tasarrufunu sadece kendisi kullanması ve başkalarının bu tasarrufu kullanarak ekonomik aktivite yaratmasına engel olması dolayısıyla ekonomideki çarklara çomak sokmaktır.
 
 (Denebilir ki tasarrufların çok yüksek olduğu bir durumda fiziki tasarruflar piyasadaki para miktarında azalmaya sebep olacak dolayısıyla eğer enflasyonist bir ortam varsa bunu likiditeyi kısarak düzenleyecektir. Bu doğru bir yaklaşım açısı gibi gözüküyor lakin bunun hangi koşullar altında ne düzeyde gerçekleştiği ve olası diğer etkileri dolayısıyla her zaman aynı sonucu vermeyeceğini göz önüne alırsak, yazımızda stabil işleyen ne fazla enflasyonun olduğu ne fazla deflasyonun olduğu stabil bir ekonomiden bahsettiğimizi söyleyebiliriz. Eğer yazımıza konu olan hane halkı Türkiye’de yaşayan hane halkı olması dolayısıyla Türkiye’ye bu durumun olası etkilerinden bahsetmemiz gerekirse, basit bir tabirle bunun muhtemelen likiditenin sıkışık olduğu dönemlerde yatırımları engellediğini, enflasyonun yüksek seyrettiği günümüzde ise bankaların bankasının daha fazla likit olmasını engellediğini, öyle zannediyorum ki söylemek yanıltıcı olmaz.)

3. parti reklam. Investing.com'un sunduğu veya önerdiği bir teklif değildir. Feragat detaylarına buradan bakın veya reklamları kaldırın

Son yorumlar

Fiziki alınan altın piyasadaki TL miktarını azaltıp deflasyona neden sebep olsun ki, sadece altını satan kişiye geçmiş olmuyor mu? Ayrıca altının büyük kısmı ihtal edildiğinden döviz çıkışına ve kurun artmasına da etkisi oluyordur diye düşünüyorum.
Sorduğunuz soru için teşekkür ederim. Evet aslında haksız sayılmazsınız. 1000 TL birikimimi bir birim altın alarak değerlendirdiğim zaman, altını aldığım kişinin artık 1000 TL’si ve benim de bir birim altınım olur. Dolayısıyla burada herhangi bir likiditeyi azaltma durumu söz konusu değildir. Hala ortada kullanıma açık bir birim altın ve 1000 TL para vardır. Lakin bu benim satın aldığım altını piyasada, bankalar veya başka bir yolla, tekrar dolaşıma soktuğum zaman gerçekleşen bir olaydır. Tersi durumda, satın aldığım kıymetli metali sadece kendi tasarrufum olması dolayısıyla, fiziki olarak kendim saklamayı arzu edersem, piyasa içinde dolaşımda olan, kullanıma hazır tek şey benim satın aldığım bir birim altın için satıcıya ödediğim 1000 TL olur. Altının büyük kısmının ithal edilmesi dolayısıyla döviz kurunda artışa yol açabileceği de yanlış değil. Lakin ithalat içinde döviz alımını tek destekleyen kalem, altına olan talep dolayısıyla, dışarıdan ithal edilen altına ödenen bedel de değil.
Uygulamamızı Yükleyin
Risk Açıklaması: Finansal araçlar ve/veya kripto paralarla işlem yapmak yüksek seviyede risk içermektedir ve yatırım miktarınızın bir kısmını veya tamamını kaybetmenize sebep olabilir, bu sebeple tüm yatırımcılar için uygun değildir. Kripto para fiyatları aşırı derecede hareketlidir ve finansal haberler, politik olaylar ve düzenleme kurumları gibi konulardan kolaylıkla etkilenir. Kaldıraçlı işlem yapmak finansal riskleri yükseltmektedir.
Diğer finansal araçlar veya kripto paralar içinden tercihinizi yapmadan önce, yatırım nesnelerinizi, deneyim seviyenizi ve risk iştahınızı dikkatlice gözden geçiriniz ve ihtiyacınız olduğunda profesyonel tavsiye almayı deneyiniz.
Fusion Media sitede yer alan bilgilerin gerçek zamanlı ya da isabetli olacağının mutlak olmadığını hatırlatır. Tüm borsa fiyatları, endeksler, vadeli işlemler, Forex ve kripto para fiyatları, borsalardan değil piyasa düzenleyicileri tarafından oluşturulur, bu sebeple fiyatlar isabetli olmayabilir ve gerçek piyasa fiyatlarından farklı olabilir, bu da buradaki fiyatların fikir verme amaçlı olduğunu ve ticari amaçlar için uygun olmadığını gösterir. Fusion Media veya herhangi bir sağlayıcı, buradaki bilgileri kullanmanız sonucu oluşacak olası kayıplarınızdan ötürü sorumluluk taşımamaktadır.
Bu sitede yer alan bilgileri, Fusion Media ve/veya veri sağlayıcıdan yazılı izin almadan kullanmak, saklamak, kopyasını üretmek, görüntülemek, düzenlemek veya dağıtmak yasaktır. Fikri mülkiyet hakkı, sitede yer alan verileri sağlayanlara ve/veya borsalara aittir.
Fusion Media reklamlarla veya reklam verenlerle etkileşiminize bağlı olarak internet sitesinde görüntülenen reklamlardan gelir elde edebilir.
İşbu sözleşmenin aslı İngilizcedir ve İngilizce ve Türkçe versiyonu arasında tutarsızlık olduğunda İngilizce versiyonu dikkate alınacaktır.
© 2007-2024 - Fusion Media Limited. Tüm Hakları Saklıdır.