Yılın başında, yıl sonu enflasyonuna dair ağırlıklı piyasa beklentisi yüzde 50-55 bandındaydı. Devam eden aylarda ise enflasyon beklentilerinin aşağıya geldiğini gözlemledik. Haziran ayına geldiğimizde piyasadaki yılsonu enflasyon beklentilerinin ağırlıklı olarak yüzde 42-43 seviyelerinde yoğunlaştığı görüldü. Çarşamba günü ise Haziran ayı enflasyon verilerini karşıladık. Aylık bazda TÜFE piyasa beklentilerinin altında yüzde 1,64 olarak gerçekleşirken, yıllık TÜFE yüzde 71,60 oldu. Veri piyasalarda pozitif karşılık bulurken TCMB’den faiz indirimleri gelebileceğine dair söylemler de öne çıktı.
Piyasalarda faiz indirimlerinin konuşulmaya başlanması üzerine TCMB Başkanı Karahan’dan “tek bir veri üzerinden çıkarım yapmanın sağlıklı olmayacağı” açıklaması geldi. Konuşmasında “hala gidilecek yolumuz olduğunu düşünüyorum” ifadesine de yer veren Karahan, TCMB’nin temkinli ve kararlı hareket ettiğini vurguladı. Karahan’ın doğru zaman ve doğru adımla erken faiz indirimi tartışmalarına noktayı koyması güçlü bir iletişim diline işaret etti. Böylece yılın ikinci yarısında enflasyonda gerileme beklenmesine karşın, erken bir faiz indirimi beklentisi oluşmasının önü kesilmiş oldu.
Haziran ayı enflasyonun beklentilerin altında gelmesi sonrasında, erken faiz indirimi söylemlerine yönelik, Karahan’dan gelen hızlı açıklama, sıkı para politikası duruşunun sürdürüleceğine yönelik güçlü bir sözlü yönlendirme olmasının yanı sıra enflasyonla mücadeledeki kararlılığa da bir kez daha işaret etti. TCMB, yerel seçimlerin hemen öncesinde, Mart ayı toplantısında faizlerde 500 baz puanlık bir artışın ardından devam eden üç toplantıda politika faizine hiç dokunmamıştı. Ama geride bıraktığımız hafta, Karahan’dan gelen açıklama, TCMB’nin sözlü yönlendirmeyi etkili bir şekilde kullanarak piyasalara güven vermesine katkı sağladı.
Aslında merkez bankalarının on yıllardır etin bir para politikası aracı olarak kullandığı “Sözlü Yönlendirme” (Forward Guidance), ileriye yönelik beklentilerin yönetilmesini ifade etmektedir. Kendisi de bir politika aracı olmakla birlikte, merkez bankaları, para politikası araçlarının desteklenmesi gerektiği noktada sözlü yönlendirme ile politika araçlarının etkinliğini artırmaya çalışır. Hatta bazen öyle dönemler olur ki, sözlü yönlendirme, uygulamanın önüne geçebilir ve piyasalara bir faiz kararından daha fazla etkide bulunabilir. Burada ilgili merkez bankasının kredibilitesi önem arz etmektedir.
Sonuç olarak, merkez bankaları uyguladıkları tutarlı politikalar ve kararlı duruşlarının yanı sıra ileriye yönelik verdikleri taahhütler ve bunlara uymalarıyla piyasaların güvenini kazanır. Bizim merkez bankamız da son dönemde uyguladığı politikalar ve attığı adımlarla piyasanın güvenini kazanırken, kredibilitesini artırmış görünüyor. Ancak asıl mesele bundan sonra başlıyor… Enflasyonda kalıcı gerilemenin izleneceği bir döneme girdiğimiz dikkate alındığında, TCMB’nin piyasalarda oluşacak erken faiz indirimi söylemlerine yönelik hızlı ve doğru yönlendirmelerini görmeye devam edebiliriz. Ayrıca enflasyonda hızlı geri çekilme yaşansa da TCMB’nin doğru zamanda doğru adımı atması, erken bir faiz indirimine gitmemesi oldukça önemli. Son bir nokta, ekonomi yönetimine zaman kazandırmış olsa da, etkili bir ekonomi politikası için para politikası tek başına yeterli değil, mevcut para politikası uygulamalarının maliye politikasıyla da desteklenmesi gerekmekte.