Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) raporuna göre sanayi üretimi son 1 yıl içinde %6.5 ve son 1 ayda %0.3 oranında düşmüş durumda. En büyük gerileme ‘imalat sanayi’ nde. ‘Ara malı’ %11.9 ve ‘sermaye malı’ %8.3 azalmış. Üretimin teknoloji yoğunluğuna baktığımızda, ‘orta düşük’ ve ‘orta yüksek’ segmentte hissedilir azalma yaşanırken, ‘yüksek teknoloji’de artış kaydedilmiş.
Üretim yapan şirketler muhtemel bir sipariş için ellerinde belirli bir hammadde stoğu bulundurur. Sipariş sonrası üretim süreci başlar. Prosesin tamamlanması, teslim edilmesi ve fatura kesilmesi ile birlikte oluşan TİCARİ ALACAK’ın tahsil edilmesi en az üretim kadar zorlu bir mesai alır. Hammaddenin depoya girmesinden bu alacağın tahsilatına kadar yapılan zaman diliminde ihtiyaç duyulan parasal kaynağa İŞLETME SERMAYESİ diyebiliriz.
Piyasa faiz oranının %30’u geçmesi ve kurdaki dalgalanma ile fiyatların dengesini bulamaması sebebi ile, şirketlerin kısıtlı olan İŞLETME SERMAYELERİ maalesef erozyona maruz kalmıştır. Aslında bir anlamda fiili kapasite kullanım oranının düşmesinde ziyade, fiili kapasiteler (işletme sermayesi eksikliğiyle) düşmüştür. Çünkü kimse bu yüksek belirsizlik ve faiz yüksekliği ortamında üretim yapabilecek bir üretim gücünü kendinde bulamamıştır.
Kuşkusuz belirsizlikteki azalma ve kredi kanallarının açılması üretim hacmini arttıracak bir ivmelenme sağlayacaktır. Ancak satışlardaki vade yapısı ve muhtemel riskler için ayrılacak karşılık sebebi ile uzun vadeli işlemler azalacak, piyasa biraz daha fazla nakitte ya da teminatlı işlemler ile dönecektir. İşte tam bu noktada da risk yönetiminin önemi bir kez daha kendisini gösteriyor olacak.