Kur mu enflasyon yaratır yoksa enflasyon mu kuru tetikler? Bu sorunun birçok cevabı olmakla birlikte, Tavuk - civciv döngüsünde olduğu gibi net bir tanımı da yoktur.
Merkez bankamız ise bu döngünün nedensellik tarafını neredeyse tamamen yok sayarak sonuçlarını önlemeye çalışmaktadır. Yani Tavuğun tövbe tutmasına umudumuzu bağlamış durumdayız.
Bir ekonomide yerel para biriminin reel değerlen(diril)mesiyle enflasyon kontrol altına alınabilir mi?
Çokça dillendirilen bir görüş var; “Enerji ve ara mal ithalat maliyeti yüksek olan ülkelerde kurun yükselmesi enflasyonu da yükseltecektir; ucuz kur ise, ucuz enerji ve ara mal maliyeti demektir, o halde enflasyon bunların(kurun) reel ucuzluğuna bağlı düşecektir.”
Bu görüş rasyonaliteden uzak ve hayal ürünü olmaktan başka bir şey değil. Çünkü enflasyonu ve kur fiyatını belirleyen onlarca nedeni teğet geçip bunların sonucunda oluşması gereken kur fiyatlamasını baskılayarak ve olmaması gereken bir yerde zorla tutarak enflasyon kontrolü yapmaya çalışmak hayalden başka bir şey olamaz.
Enflasyonu belirleyen birçok faktör var, en önemlileri ise para arzı ve bütçe dengesidir. Biz dünyada eşi benzeri olmayan bir iktisat teorisini deneme yanılma yoluyla deneyerek ve bu ikisinde hiçbir önemli önlem almadan sadece kuru baskılayarak ve Faiz arttırarak enflasyonu dizginleyebileceğimizi sanıyoruz.
Aşağıdaki grafikte geniş tanımlı M2 para arzı grafiğini görüyorsunuz. Son 1 yıldaki artış %58, Mehmet Şimşek’in bakan olduğu 10 aylık dönemde ise %52. Böyle bir para arzı artışında enflasyon kontrolü mümkün olabilir mi?
Burada ise Bütçe dengesi var.2024 ilk 3 aylık açık 500 milyar TL, yıllık açık 1,6 trilyon TL ve çok daha fazla artmaya devam edecek. Kara delik misali devamlı açık veren bir bütçe dengesinde ek bütçeler, haliyle ek para arzları gerekmeyecek mi? Böyle bir tabloda enflasyon kontrolü mümkün olabilir mi?
YÜKSEK (!) FAİZ NEDEN ENFLASYONU DÜŞÜRMEZ?
Normal bir ekonomide faiz politikası Merkez bankalarının enflasyona karşı fiyat istikrarını sağlamak için en önemli silahlarından biridir. Hatta bu yönde sözlü yönlendirmeler çoğu zaman faizin kendisinden bile daha etkili olabilir. Ancak, (evet konu bizim ekonomimiz olduğunda her genel geçer iktisat teoreminin yanına bir ancak eklemek zorunda kalıyoruz) bu silah sadece güvenilir veriler ve bu verilere hane halkının ve ticari işletmelerin inanmasıyla etkili olabilir.
Hesabınızı resmi enflasyon beklentisine göre yaparsanız %50 politika faizi oldukça cazip bir reel getiri sunuyor. Mevduat bileşiğinde bu oran %60-65 lere kadar da çıkıyor. Peki madem böyle gayet güzel, risksiz bir getiri avantajı var, neden TL mevduatlar yeteri kadar ilgi görmüyor, “yerel halk” neden enflasyonun düşeceğine inanıp talebini kısmıyor, tüccar fiyat artışlarını yavaşlatmıyor? Çünkü ne mevcut enflasyon rakamlarının ne de beklentilerin talep edende ve arz edende karşılığı yok.
Elinde 100 tl si olan bir tüketici bunu mevduata yatırarak 1 yıl sonunda 160 TL olarak almayı tercih eder mi? Kendisine soracağı soru şu olacaktır; bugün 100 TL den almadığım mal 1 yıl sonra 160 TL den daha pahalı olur mu? Cevap evet olacaktır. O halde bu tüketicinin enflasyon beklentisini gerçekliği olmayan sevilere çekmek veya mevduata yönlenmesini beklemek hayal olacaktır.
Elinde 100 TL lik bir malı olan tüccar 1 sene sonra aynı ürünün maliyetini beklenen enflasyon kadar artacağını yani 135 tl ye alabileceğini yada mevduat oranını baz alırsak 165 tl ye alabileceğini düşünür mü? Cevap yine hayır olacaktır. Çünkü yıllardır bu şekilde olmakta, beklentiler ve gerçek veriler arasında uçurum oluşmaktadır.
Bu nedenlerle politika faizinin gerçek enflasyonun hele de bu kadar altında olması bırakın enflasyonu düşürmeyi aksine, zaten yüksek olan talebin de etkisiyle artan finansman maliyetleri enflasyon artışına neden olur.
Faiz doğru kullanıldığında bir silahtır yoksa en büyük sorunlardan biri olur.
DEĞERLİ TL DE İNAT NEYE MAL OLUR?
“Bir ülkede döviz fiyatı yanlışsa bütün fiyatlar yanlıştır, döviz fiyatına müdahale edildiği sürece bütün fiyatlar yanlış olur, yanlış yerde dengelenir.
Bu şekilde olması gerekenden daha fazla ithalat yapılır, yapılması gerekenden az ihracat yapılır, oda cari açığı arttırır. İktisada “İ” kadar ilgi duyan insanın inanması gereken şey fiyat mekanizmasıdır.”
Ege Cansen’in bir röportajında söyledikleri bugün içinde bulunduğumuz fiyat tutarsızlıklarının çok doğru bir şekilde tanımlamakta. Fiyat istikrarı hedefiyle yapılmaya çalışılan tam olarak fiyat istikrarsızlığına neden olmaktadır.
Geçmiş 3-4 yılda Merkez bankası kurlara müdahale etmek uğruna tüm rezervlerini tükettiği gibi swap kanallarıyla bireysel ve tüzellerin döviz tevdiat hesaplarından 65 milyar $ , KKM hesaplarından toplananlarla 70 milyar $, toplamda 135 milyar $ ekside bulunmaktadır.
Son 3 yılda Doların yıllık fiyat değişimleri;
2021: %78
2022: %40
2023: %57
2024 (3 aylık): %10
Son 3 Yıl ENAG enflasyon verileri
2021: %82
2022: %137
2023: %127
2024 (3 aylık): %17
2021 yılı başındaki 100 liralık bir mal sepetini baz alırsak bu sepet 2024 mart ayında 1145 TL olmaktadır. (TÜİK in tüfesini baz alsaydık bu sepetin 416 TL yapıyor olması gerekirdi)
2021 yıl başında bu sepet 13,4 dolara karşılık geliyorken bugün aynı mal sepeti 35,2 dolara karşılık gelmektedir. Aynı dönemde ABD enflasyonu 3 yıl için %19 olarak gerçekleşti. Yani normal şartlar altında 16 dolar olması gereken mal sepeti kurun baskılanmasından dolayı 35 dolara yükselmiş durumda. Dolar bazlı bu artış akılla mantıkla izah edilebilecek gibi değil. Olması gerekenden 2 kat daha fazla bir artış söz konusu.
Ve yine görüleceği üzere bizim kuru baskılamamız rezerv eritmekten başka hiçbir işe yaramamış, enflasyon kur fiyatını dikkate dahi almamıştır. 3 yılda dolar bazlı %120 enflasyon dünya üzerinde belki de sadece bize nasip olabilecek bir şeydir.
Peki bu mal sepetindeki 17 dolarlık fark nereye gitmektedir? Daha değerli TL ile alınan dövizlere ne oldu nereye gidiyor?
2021 yıl başında Merkez bankasının swap hariç net rezervi -44 milyar dolar DTH toplamı ise 260 milyar $ dı. Bugün MB swap hariç net rezervi -65 milyar $ DTH toplamı ise 208 milyar $. Yani 3 yıl içinde ülke içinden 78 milyar $ buharlaşmış görünüyor. Ayrıca 2021-2023 yıllarındaki yabancıların rekor gayrimenkul alımlarının gerçekleştiği yıllardı. Bu girişleri de hesap edersek çıkan tutar 100 milyar $ ı bulacaktır.
Aşırı değerli TL de inat edilmeye devam edilirse bu çıkış daha da hızlanacaktır. Hızlanacaktır çünkü ekonominin dinamikleri belirlidir, para pahalı yerden ucuz yerlere doğru akacaktır. Ve bu hareket en düşük gelirlisinden en yüksek gelirlisine kadar devam edecektir. İthal mallara talep artacak, yurtdışı tatilleri çoğalacak, yurtdışı yatırımlar, gayrimenkul alımları artacaktır. Yabancı 1$ a aldığı gayrimenkulü 2$ a satacak ve merkez bankamız bu çıkan sermayeye, ithalatçıya, turiste inatla ucuz döviz satmaya devam edecektir.
Tek sorun bunlar da değil; Faiz doğru kullanıldığında bir silahtır yoksa en büyük sorunlardan biri olur demiştim, yurtdışından gelecek hedge fonlar kısa süreli vur kaçlar ile “enflasyon ve faizin altında yükseltilecek döviz” sayesinde çok güzel döviz bazlı kar alıyorlar ve almaya devam edecekler. 10 günlüğüne sokulan 1 milyar $ 10 günde 10-15 milyon dolar kar alıp çıkıyor, aradaki farkı da biz rezervlerimizden, DTH larımızdan satıyoruz.
Ne uğruna? Dövizi bir 10 gün daha baskılamak uğruna…
NE YAPILABİLİR?
Ülke ekonomisi için yapılması gereken birçok şey var, bunların başında yapısal reformlar ve hukuk, demokrasi gibi hükümet politikaları geliyor. Ancak benim burada yazacaklarım sadece para ve maliye politikası üzerine olabilir. Zira hem yazının konusu değil, hem de burası için uygun bir yazı olmayacaktır.
Yapılacak en önemli şey faizin olması gereken seviyelere yani gerçek enflasyon olan %120 lere birden çıkartılması ve kurun serbest bırakılmasıdır. Kurun serbest bırakılmasıyla alacak olan alır, satacak olan satar. Muhakkak bir yerde denge bulacaktır. Denge bulmaya başladıkça da MB rezerv biriktirebilecektir.
Dünyanın ucuz döviz bürosu olmaktan çıkmak ve kur bir gün uçacak diye haklı olarak gelişen hane halkı beklentilerini kırmak ancak böyle mümkün olabilir.
“Bu şekilde enflasyon fırlar” diyenler olacaktır elbet ancak enflasyon zaten kurdan bağımsız fırlamış durumda. Enflasyon için asıl endişelenmemiz gereken para arzı, bütçe dengesi, gerçek faiz oranlarına ulaşmak olmalıdır.
Kur ilk 1-2 gün uçuk değerlere fırlayabilir çünkü çok uzun zamandır baskılanmakta ancak dengeleneceği yer mal sepetinin yaklaşık 16 dolar olacağı yer olacaktır. Para birimlerinin karşılıklı değer formülasyonu bellidir; Faiz, üretim, para arzı, Bütçe Dengesi, cari denge. Ülkeler bunlara müdahale edebilir ve kur fiyatını ancak bunlar yani ekonomik formüller belirler.
Nedenlerine müdahale etmeden sonucuna yapılan müdahaleler de hiçbir işe yaramağı gibi içinden çıkılması çok daha zor durumlar doğurmaktadır.