Geçtiğimiz hafta küresel piyasalarda Fed rüzgârı esti diyebilirim. Fed’in 75 baz puanlık faiz artışının ardından İsviçre ve İngiltere de faizi yükseltme kararı aldı. Bundan sonraki süreçte küresel ekonomik aktivitenin zayıflayarak önemli riskleri beraberinde getirme ihtimali günden güne güçleniyor. Bu yazıda öncelikle Fed’in faiz artışına değineceğim, ardından ise Fed’e karşı reaksiyonlar ile artan riskler üzerinde durup yorumlarımı paylaşmak istiyorum.
Fed’in faiz artışı haftasına girilirken tarihi seviyede yüksek gelen enflasyon ve Amerikan ekonomisindeki çarkların ısınması, müdahalenin sert olacağı beklentilerini de yükseltmişti. Kripto piyasalar gibi riskli varlıklarda satış dalgası ile 75 baz puanlık artış fiyatlanmaya başladı ve tarihler 15 Haziran 2022’yi gösterdiğinde Fed, faizleri 75 baz puan artırmış ve politika faizini 1,50 - 1,75 seviyesine çıkarmıştı. Bu artışın, 1994 yılından beri, yani 28 yıllık periyodda gerçekleşen en yüksek faiz artışı olduğunu not etmek faydalı olacak. Karar metnine baktığımızda ilk göze çarpan şey Fed’in enflasyonu kontrol altına almak için “ne gerekiyorsa” yapılacağına dair güçlü bir taahhüt vermesiydi. Beklentileri en iyi yöneten merkez bankaları arasında tartışmasız ilk sırada olan Fed’in, 50 baz puanlık faiz artışına yönelik beklentilerin aksine daha sert ve sürpriz bir tavır takınması, enflasyonun ne derece ciddi olduğunu ispatlar nitelikteydi. Ayrıca büyüme beklentisini %2,8’den %1,7’ye çekmesi, reel sektörde ciddi sıkılaşmaları beraberinde getirecektir.
Fed’in kararı güçlü faiz artışından yana olurken, İsviçre Merkez Bankası 15 yıl sonra ilk kez faizleri 50 baz puan artırmış, İngiltere ise 25 baz puanlık artış ile beşinci kez faiz artırımını onaylamıştı. Ekonomik ibre parasal sıkılaşma yönünde ilerlerken, özellikle gelişmemiş ve gelişmekte olan ülkeler bu durumdan ciddi bir şekilde etkilenecektir. Bu ülkelerin ekonomik büyümesini sürdürebilmesi için ihtiyaçları olan paraya artık eskisi gibi “kolay” ulaşamayacak olması başta ekonomik olmak üzere toplumsal problemleri de beraberinde getirebilir. Bu kısmı yazının devamında anlatacağım.
Gelecek dönem risklerine baktığımızda elbette ilk olarak “resesyon” göze çarpıyor. Parasal sıkılaşma ile birlikte ABD’nin resesyona girme olasılığı %30’lara gelmiş durumda. IMF’nin 2021 verilerine göre 94 trilyon dolarlık küresel ekonomi içerisinde toplamı 45 trilyon doları geçen ekonomiler, faiz artışlarına, yani parasal sıkılaşma adımlarına başladı. Geleceğe dönük tahminlerin zorlaştığı ve kredi musluklarının azaldığı bir dönemde şirketler, büyümeye dair hedeflerini ertelemekte ve “bekle gör” politikasını uygulayarak işe alım faaliyetlerini de durdurmaktadır. Hatta küçülme stratejileri kapsamında işten çıkarmalar da mevcuttur. Bu şartlar, işsizlik rakamlarını gelecek dönemde artıracaktır. Diğer bir tarafta ise Çin’de kapanmaların aralıklarla devam etmesi, Rusya-Ukrayna savaşı gerek emtia tarafında ciddi baskı oluşturmakta, gerekse de arz-tedarik zincirlerini negatif yönde etkilemektedir. Özellikle gelecek dönemde enflasyonun ana kalemlerinden olan gıdada yükselişin artarak devam etmesi oldukça olası. Maxar Technologies şirketinin CNN’de yayınlanan analizine göre Ukrayna’da mısır üretiminin yüzde 54, ayçiçek yağının ise yüzde 40 düşeceği tahmin ediliyor.[1] Diğer bir veri analiz şirketi olan Kayrros ise buğday üretiminin yüzde 35 düşeceğini belirtmişti. [2] Global gıda tedariki gittikçe güçleşirken, Hindistan’ın her ne kadar önemli bir buğday ihracatçısı olmasa da buğdayın ihracını yasaklaması, gelecekte birçok ülkeye emsal teşkil etme ihtimali açısından piyasaları korkutan bir gelişme oldu. Gıda güvenliği kavramı gittikçe önemli hale gelirken, enflasyon üzerinde emtia kaynaklı baskılar, ekonomilerde işsizlik ve enflasyonun eş zamanlı artmasını, yani stagflasyon riskini yükseltmektedir. Aynı zamanda özellikle gelişmemiş ülkelerde iklim krizi ile birlikte eş zamanlı yaşanacak gıdaya erişim sıkıntıları, zaten güçlü olmayan bu ekonomileri zorlayacak ve “göç hareketlerini” hızlandıracaktır. Bu durum aynı zamanda toplumsal problemleri de beraberinde getirecektir.
Gelecek dönemde, piyasalarda esen Fed rüzgârı, acaba bir fırtınaya dönüşecek mi? Bu sorunun cevabı gerçekten zor ancak olası bir fırtınada uyarıları iyi takip etmek, hasarı minimize etmek için cam kenarı gibi “riskli alanlardan” uzak durmak faydalı olacaktır.
[1] CNN, Ukrainian farmland sown about 25% less than last year, with corn and sunflowers sharply down, https://edition.cnn.com/europe/live-news/russia-ukraine-war-news-06-21-22/h_c06e8b1d92654fa7655f4bbbfe25cbfa (E.T: 21.06.2022)
[2] Kayrros, Ukraine’s wheat harvest to drop by one third, https://www.kayrros.com/blog/ukraines-wheat-harvest-to-drop-by-one-third/ (E.T: 21.06.2022)