Bildiğiniz üzere Merkez Bankası dövizde yukarı yönlü hareketleri dengelemek için bazı hamleler yapıyor.
Zorunlu karşılık oranları ile oynuyor, tekrar kambiyo gider vergisi koyuyor (ki bunun döviz talebini azaltıcı etkisi olacağını sanmıyorum, tam tersine piyasada tedirginlik yaratan hareketlerden biri bence), repo ihalelerine ara verip TL’yi kısıyor (buna da aslında örtülü faiz artırımı diyebiliriz) gibi gibi...
Dün itibarı ile Merkez Bankası tekrar repo ihalelerine devam edeceğini açıkladı.
Yani repo ihalelerini kaldırmışken fonlama maliyeti %25,5 gecelik borç verme faizi ve %27 ile oluşurken şu an faiz tekrar %24 seviyesine dönmüş oldu.
Burada aslında Merkez Bankası şu mesajı veriyor diyebiliriz; “Ey piyasa, ben faiz artırmak istemiyorum, hatta mümkün olduğunda düşürmek niyetindeyim, ihtiyaç hasıl olduğunda sıkılaştırma yapıp ihtiyaç kalktığında geri dönüyorum”. Bunu Merkez Bankası’nın hep konuşulan faiz indirme niyeti olarak okumak mümkün.
Öte yandan, mevcut konjonktürde bu türden hareketlerin bir süre daha belirli periyodlarda tekerrürü olacağını tahmin etmek yanlış olmayacaktır.
Nitekim bugün yarın, kısa vadede kurlarda yine bir yukarı yönlü hareket oluşması muhtemel.
Üstelik piyasaya akşam yatıp sabah kalktığımızda Merkez Bankası’nın bir başka kararı ile karşılaşmamızın mümkün olabileceğine ilişkin tedirgin edici mesajlar verilmektedir.
Spekülatif döviz hareketlerine ilişkin +1 gün valör konulması, %0,1 kambiyo gider vergisinin tekrar uygulamaya alınması gibi uygulamalar piyasalarda ve yatırımcıların konfor alanlarına müdahale şeklinde ortaya bir anda çıkmakta ve eminim fısıltı gazetesinde “Acaba döviz mevduat hesaplarına bir kısıtlama türü bir uygulama gelir mi? Bankalarda döviz tutmak yerine bir miktar elde nakit tutmak gerekir mi?” gibi sorular dolaşmaya başlamıştır.
Devamlı kısıtlayıcı ve cezalandırıcı tedbirler ile piyasaya müdahale, istikrarı sağlamakta faydalı gibi görünen ancak tedirgin yaratarak beklentileri kötüleştiren uygulamalar olarak karşımıza çıkacaktır.
Geçen yazımda belirtmiştim, BDDK Başkanı’nın bankaların TL özendirmek konusunda şubelerine TL özendirici hedefler belirlemesi konuşmasının ardından bugün birkaç arkadaşımdan bazı bankaların kendilerine telefon ile dönüp döviz mevduatınızı bozdurursanız TL’de şu kadar faiz veririz, aylık kazancınız şu kadar olur gibi geri dönüşleri olduğunu, bozdurup bozdurmamak konusunda benden fikir aldıklarına şahit oluyorum.
Tabii ki, TL’nin diğer gelişmekte olan para birimlerine karşı negatif ayrışması bizlerin istediği bir durum değil ancak bir süredir beklediği bir durum.
Tabii ki, hem imalat sektöründe hem de gıda ve tüketimde maliyet artışları bizleri memnun edecek durumlar değil, öte yandan bunlara ilişkin iptidai tedbirlerin acilen yapısal reformlar ile desteklenmesi gereklidir.
Piyasaları rahatlatacak siyasi adımlar, ekonomik göstergelerde iyileşmeleri sağlayacak yapısal reformlar olmadan sadece faizlerle oynayarak, ekstra kısıtlayıcı ve cezalandırıcı tedbirleri uygulamaya koyarak orta ve uzun vadeli istikrarı sağlayacak sonuçlara ulaşmamız da pek mümkün değildir.
Yazımı yazarken tam şu anda Hulusi Akar’ın “S-400 anlaşması bitti” haberi düştü telefonuma.
Piyasalarda bu durum son dönemde fiyatlanmaya başlanmıştı, bakalım bu haber sonrası ekstra bir tepki olacak mı ?
Benim her durumda tahminim, önümüzdeki günlerde dövizde yukarı yönlü hareketin devam edeceği şeklindedir.
Yine zikzaklı hareketlere devam edeceğimizi tahmin ediyorum.
Son söz ;
“Aynı şeyleri yapmaya devam ederek farklı sonuçlara ulaşmak mümkün değildir”
Bol kazançlı günler dilerim.
Celalettin Güleryüz