GSYH büyümesi 2017 yılında inişli çıkışlı ama hep artı tarafta bir patika izledikten sonra 2018 yılında düşüşe geçti ve dördüncü çeyrekte küçülmeye döndü. 2018 yılının son çeyreği de dahil olmak üzere büyüme, üç çeyrek eksi çıktıktan sonra 2019’un üçüncü çeyreğinde yeniden artıya geçerek geçen yılın aynı çeyreğine göre yüzde 0,9 olarak gerçekleşti. 2017 başından bu yana büyümenin görünümü şöyle bir grafik izliyor.
Büyümeyi yukarı çeken (pozitif katkı veren) ve aşağıya iten (negatif katkı veren) kesimleri ve gelişmeleri görebilmek için ayrıntılara bakalım.
Tablodan şu sonuçları çıkarabiliriz. Önce işe üretim yönünden bakalım: (1) Sanayi üretiminde, perakende satış hacminde, kapasite kullanım oranında ve beklenti anketlerinde görmeye başladığımız toparlanma işaretleri (henüz toparlanma demek için erken) büyümeye de yansımaya başlamış görünüyor. (2) Tarım kesimi bu yıla pozitif katkı yapmaya devam ediyor. (3) Sanayi kesimi ilk iki çeyrekteki ciddi gerilemeden sonra sanayi üretim endeksindeki gelişmeye paralel olarak üçüncü çeyrekte artıya geçmiş ve pozitif katkı vermiş bulunuyor. (4) İnşaat kesimi 2019 yılının kayıp kesimi olmaya devam ediyor. (5) Finans kesimi yılın ilk üç çeyreğinde büyümeye pozitif katkı veriyor, bu eğilimin son çeyrekte de devam edeceğini söylemek mümkün.
Şimdi de harcamaların ayrıntılarına bakalım: (1) Hanehalkı tüketim harcamaları yılın ilk iki çeyreğinde küçülme sergiledikten sonra üçüncü çeyrekte yüzde 1,5 oranında pozitif bir katkı yapmış. GSYH’nin en büyük parçasını oluşturan (yüzde 55 +) tüketim harcamalarının yüzde 1,5 artması büyümeyi artıya çeken en önemli unsur. (2) Kamu kesimi harcamalarındaki artışlar da büyümeyi olumlu etkiliyor (bu artışların bütçeyi olumsuz etkilediğine ayrıca dikkat edilmeli.) (3) Gayrısafi sabit sermaye oluşumu ülkede o dönemde yapılan yatırımları gösterir. Bu oranın eksi olması geçen yılın aynı dönemine göre küçülme olduğunun göstergesidir. 2019 yılının ilk üç çeyreğinde yatırımlarda ortaya çıkan ciddi gerileme bize sanayideki büyümenin yeni yatırımlardan değil, kapasite kullanımındaki artıştan geldiğini gösteriyor. Bunu da aşağıdaki grafikten izleyebiliriz:
Son çeyrekte kapasite kullanımında ortaya çıkan artış eğilimi grafikten görülebiliyor. (4) İhracat, TL’nin yaşadığı değer kayıplarına paralel olarak artış sergilerken ithalat aynı nedenle ilk iki çeyrekte düşüş yaşamış, buna karşılık son çeyrekte o da artmaya başlamış görünüyor. İthalattaki artışın (üretimde kullanılan ithal girdilerin ağırlığının yüksek olması dikkate alındığında) üretime ve dolayısıyla büyümeye olumlu katkı yaptığını söyleyebiliriz (buna karşılık bu gidişin cari dengede yeniden açık yaratacağına dikkat edilmeli.)
Özetle söylememiz gerekirse büyüme patikasına dönüş iyi bir gelişmedir. Bununla birlikte bu dönüşün faiz indirimleri, kredi destekleri gibi tüketimi teşvik edici düzenlemelerle desteklenerek ortaya çıkmış olması sürdürülebilirliği konusunda kuşku yaratmaktadır. Yatırımların eksi olması önemlidir. Her türlü teşvike karşın yatırım yapmaya istek bulunmadığı anlamına gelir. Kamu kesimi harcamalarındaki ciddi artışlar gibi bazı hamleler büyümeyi teşvik etse de bütçe dengesini tehdit etmekte ve sonuçta tek seferlik gelirler yaratılarak sorun geçici olarak çözülmeye çalışılmaktadır.