Bu makale 08.09.2022 tarihinde İngilizce olarak yayınlanmıştır.
OPEC+, Ekim ayında üretim kotalarını günlük 100.000 varil (bpd) azaltma kararıyla piyasadaki gücünü göstermeye çalıştı ve Pazartesi günü Brent fiyatını neredeyse %4 oranında artırdı (Pazartesi günü ABD'de tatil olduğu için piyasalar kapalıydı).
OPEC'in amacı, Suudi Petrol Bakanı Abdulaziz bin Salman'ın da belirttiği gibi "Elimizdeki tüm araçları kullanma isteğimizi göstermekti. Bu basit değişiklik, piyasa katılımcılarının ve sektörün yararına olacak şekilde piyasanın istikrarını destekleme konusunda dikkatli, önleyici ve proaktif olduğumuzu gösteriyor."
Daha büyük küresel arz-talep tablosunda ise bu kesinti anlamsızdı. Geçen ay OPEC+ üretim kotalarını aynı miktarda arttırmıştı ancak Eylül ayında şu ana kadar sadece birkaç üretici ülke üretimini gerçekten artırabildi. Tüm OPEC+ üyelerinin bu ay üretimi artırma kapasitesi yok ve bu nedenle Ekim ayı için kota kesintisi muhtemelen üretimde bir kesinti ile sonuçlanmayacak. Piyasa aslında OPEC+'nın, Kasım ya da Aralık ayında 2023 yılı üretim kotalarında daha önemli bir kesinti yapabileceği fikrine tepki veriyordu. Eğer ekonomik görünüm daha kasvetli bir hal alırsa OPEC+ petrol fiyatlarına önden bir miktar destek sunarak 2008 resesyonu sırasında gördüğümüz türden ani bir düşüşün önüne geçmeye çalışabilir.
Yatırımcılar, OPEC+'ın bu haftaki hamlesini Rus etkisinin bir göstergesi olarak da görmeli. Önemsiz kesinti gün içinde Brent fiyatını 97 dolara yaklaştırdı. Petrol fiyatı ne kadar yüksek olursa Rusya'nın Avrupa üzerindeki gücü de o kadar artar. Avrupa ve ABD'nin Rus petrolüne yönelik yaptırımlarının uygulanması için son tarih (5 Aralık) yaklaşırken Rusya Batı Avrupa'ya bir mesaj gönderiyor.
Rusya, OPEC+ aracılığıyla ve Kuzey Akım (Nord-Stream) I boru hattı üzerinden doğal gaz akışını durdurarak Avrupa'nın, Rus petrolüne ve Rus doğal gazına, Rusya'nın bu enerji ürünlerini Avrupa'ya satmasından daha fazla ihtiyacı olduğunu Batı'ya gösteriyor.
Avrupa'nın Rus enerji ürünlerine olan bağımlılığı abartılamaz. Diğer doğal gaz kaynaklarına yönelme çabalarına rağmen Avrupa, Rus doğal gazını alamadığı takdirde bu kış büyük ve ekonomik açıdan yıkıcı ölçekte elektrik kesintileriyle karşı karşıya kalacaktır. Bu sorunları hafifletmek ve yaşayabilir bir ekonomiye sahip sanayileşmiş bir toplum olarak kalmak için Avrupa hükümetleri; vatandaşları ve işletmeleri için elektrik maliyetlerini sübvanse etmek zorunda kalacak, bu da onları iflasın eşiğine getirecek veya daha fazla para basmaya zorlayacak ve çok yüksek enflasyon riskine yol açacaktır.
Bu durumun evrilebileceği birkaç yol var ancak özellikle muhtemel görünen bir tanesi şu: bu durum AB politikacılarını, Rusya ile olan (Ukrayna çatışması merkezli) anlaşmazlıklarını AB'nin bir "kazanım" olarak lanse edebileceği şekilde müzakere edilmiş bir çözüm düzenlemeye itebilir. AB ne iddia ederse etsin, Putin de bir zafer kazandığını iddia edecektir. Yaptırımlar kaldırılacak, boru hatları yeniden açılacak ve Avrupa ile Rusya, enerji ve ekonomik açıdan eskisinden daha yakın hale gelecektir.
Kuzey Amerika'nın (özellikle ABD ve Kanada'nın) kendi petrol ve doğal gaz üretim ve taşımacılığının gelişimini engelleyen mevcut politikaları tersine çevirme olasılığı her zaman vardır. Ancak petrol ve doğal gaz üretimi yanlısı politikalar yarın uygulamaya konulsa bile çoğu kişi için ciddi ekonomik ve kişisel sıkıntıları önlemeye yetecek kadar enerji Avrupa'ya zamanında ulaşamayacaktır.