Dünya nüfusu 7,9 milyar dolayında tahmin ediliyor. Türkiye nüfusu 85.279.553’tür. Buna göre Türkiye nüfusu dünya nüfusunun kabaca yüzde 1,1’ini oluşturuyor. Türkiye nüfusunun yüzde 49,9’unu kadın, yüzde 50,1’ini erkek nüfus oluşturuyor. Yaklaşık 1,9 milyon kişi okuma yazma bilmiyor. 7,6 milyon kişi okuma yazma bilmekle birlikte bir okul bitirmemiş durumda. İlkokul mezunu 17 milyon, ortaokul mezunu 13,7 milyon, ilköğretim mezunu 5,1 milyon, lise mezunu 17,9 milyon, üniversite ve yüksekokul mezunu, 12,3 milyon, yüksek lisans ve üzeri eğitim görmüş 1,8 milyon kişi bulunuyor (Burada sayılanların toplamının toplam nüfustan düşük olmasının nedeni 6 yaşından küçüklerle eğitim durumu bilinmeyenlerin varlığıdır). 2019 – 2021 arası dönemde Türkiye’de doğuşta beklenen yaşam süresi 77,7’dir.
Türkiye 2022 yılında dünyada nüfus açısından 18’inci büyük ülke konumunda (grafik TÜİK, Dünya Nüfus Günü, 2023, 6 Temmuz 2023 Haber Bülteni’nden alınmıştır):
Türkiye’de nüfus Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi (ADNKS) ile belirlenmektedir. ADNKS, kişilerin yerleşim yerlerine göre nüfus bilgilerinin güncel olarak tutulduğu, nüfus hareketlerinin her an izlenebildiği, MERNİS (Merkezî Nüfus İdare Sistemi) kayıtlarındaki T.C. Kimlik Numarasına göre kişiler ile ikamet adreslerinin eşleştirildiği TÜİK tarafından yapılan bir kayıt sistemidir. 2007 yılından beri uygulanan ADNKS sistemi sokağa çıkma yasağı ile uygulanan eski nüfus sayımı sisteminin yerini almıştır.
Uluslararası hukukta mülteci kavramı; vatandaşı olduğu ülke dışında bulunan ırk, din, tabiiyet ya da siyasal düşüncesi nedeniyle vatandaşı olduğu ülkeye dönmeyen kişileri kapsayacak biçimde kullanılıyor. Sığınmacı, mülteci olarak uluslararası koruma arayan ancak statüleri bulundukları yerde henüz resmi olarak tanınmamış kişilerdir. Göçmen; hem maddi ve sosyal durumlarını iyileştirmek hem de kendileri veya ailelerinin gelecekten beklentilerini arttırmak için başka bir ülkeye veya bölgeye göç eden kişi ve aile fertlerini kapsamaktadır. Türkiye’deki göçmen, mülteci ve sığınmacı sayılarıyla ilgili farklı sayılar ortaya atılmaktadır. Göç İdaresi Başkanlığı bu sayıyı 2023 itibarıyla 4,9 milyon kişi olarak açıklanmıştır. Sığınmacılar, nüfusa dâhil bulunmuyor. Yabancıların bu sistem içinde nüfusa dâhil olabilmeleri için, oturma iznine sahip olmaları ve bir adrese kayıtlı olmaları gerekiyor. Oysa göçmenlerin en yüksek sayıda olan grubu Suriyelilerden oturma izini alabilenlerin, adres kaydı yaptırabilenlerin sayıları çok az.
İşin ilginç yanı göçmenlerin yaptığı faaliyetler, ürettikleri veya üretimine katkıda bulundukları mal ve hizmetler, elde ettikleri gelirler, yaptıkları harcamalar GSYH hesaplarına katıldığı halde nüfusun bir parçası olarak kabul edilmedikleri için kişi başına gelir hesabına dâhil edilmiyorlar. Öyle olunca da kişi başına gelir (GSYH daha az nüfusa bölündüğü için) olması gerekenden yüksek çıkıyor.
Aşağıdaki grafik 1935’den bu yana Türkiye nüfusunu ve nüfus artış hızını gösteriyor (Grafik, TÜİK nüfus istatistikleri kullanılarak tarafımdan hazırlanmıştır.)
Grafiğe göre nüfus artış hızında, 1980’lerden sonra başlayan düşüş 2000’lere kadar devam etmiş, sonra bir süre aynı hızda artış görülmüştür. Son birkaç yılda artış hızı biraz daha gerilemiştir. Bu gelişme nüfusun yaşlanmaya başladığının en belirgin işaretidir.
Türkiye’de nüfusun büyük çoğunluğu kentlerde yaşıyor. Son verilere göre nüfusun yüzde 85’den fazlası kentlerde, yüzde 15’e yakını da kırsal kesimde oturmaktadır. (Aşağıdaki grafik TÜİK, 11 Mayıs 2023 tarihli TÜİK Haber Bülteninden alınmıştır):
Yıllar geçtikçe ortalama hane halkı büyüklüğü de düşüşe geçmiş görünüyor. Aşağıdaki tablo bu gelişimi gösteriyor (Grafik TÜİK, 15 Mayıs 2023 tarihli Haber Bülteninden alınmıştır):
Görüldüğü gibi 2008’de hane halkı sayısı ortalama olarak 4 kişi iken 2022’de 3,17’ye gerilemiştir.
Türkiye nüfusunun işgücü, istihdam ve işsizlik oranları aşağıdaki tabloda yer alıyor (Tablo, TÜİK, 10 Kasım 2023 tarihli İşgücü İstatistikleri Eylül 2023 Haber Bülteninden alınmıştır):
Buna göre 2023 yılında 86 milyon dolayında olması beklenen toplam nüfusun 65,5 milyonu 15 + yaşta bulunan bir başka deyişle çalışabilir yaştaki nüfustur. 65,5 milyonluk çalışabilir nüfusun yaklaşık 35 milyonu işgücünü oluşturuyor. İşgücünü oluşturanların 31,7 milyonu çalışıyor yani istihdam edilmiş durumda, 3,2 milyonu ise çalışmak istediği ve başvuruda bulunduğu halde iş bulamadığı için işsiz konumunda bulunuyor. Bunların oranı yüzde 9,1. 15 + yaştaki nüfusun yaklaşık 30,7 milyonu normal olarak çalışabilir nüfusa dâhil olduğu halde işgücüne dâhil bulunmuyor. İşsiz olarak kabul edilmek için ölçümün yapıldığı günden geriye doğru 4 hafta içinde iş arama kanallarına başvurarak talepte bulunmak gerekiyor. Dolayısıyla sistem bu tür talepte bulunmayanları işgücüne dâhil olmayanlar arasında kabul ediyor. Oysa bunlardan işsizlerin sayısı kadar bir grup gerçekte çalışmak isteyenler arasında yer alıyor. Bunları da işsiz olarak kabul ederek işsizlere eklediğimizde geniş işsizlik oranı denilen yüzde 22 dolayındaki bir işsizlik oranına ulaşıyoruz.
15 – 24 yaş arası nüfus genç nüfus olarak kabul ediliyor. Genç nüfusta işsizlik oranı Eylül 2023 itibarıyla yüzde 16 dolayındadır.
Çalışmayan nüfusun çalışan nüfusa oranı bağımlılık oranı olarak kabul ediliyor. 0 - 15 yaş arasıyla 64+ yaştakiler bağımlı nüfus olarak alındığında Türkiye’de bağımlılık oranı yüzde 32’nin biraz üzerinde çıkıyor. Bu oranın 2050 yılında özellikle 64+ yaştakilerin çoğalması sonucu yüzde 40 dolayına yükselmesi bekleniyor.