Faiz, ekonomide ve finansta, tasarruf sahibinin parasını ödünç olarak ihtiyaç sahibine kullandırmasının bedeli olarak tanımlanır. Yine ekonomide ele alındığı gibi para da bir mal gibi kabul edilirse, faiz, parayı başkasına kullandırmanın kirası olarak düşünülebilir. Faizin pek çok çeşidi vardır: Basit faiz, bileşik faiz, sözleşme faizi, yasal faiz, temerrüt faizi, nominal faiz, net nominal faiz, reel faiz. Faiz hesabı ödünç verilen paranın (ya da para yerine geçen altın gibi varlıkların) vadesine göre yapılır: Günlük faiz, haftalık faiz, aylık faiz, yıllık faiz gibi. Bizi burada ilgilendiren üç tane faiz tipi var: Nominal faiz, net nominal faiz ve reel faiz. Önce bunları tanımlayalım:
Nominal Faiz: Bankaların mevduata uygulayacaklarını açıkladıkları faiz nominal faizdir. Örneğin bir banka 1 yıl vadeli mevduata % 20 faiz vereceğini açıklamışsa bu nominal faizdir.
Net Nominal Faiz: Bankaların açıkladıkları nominal faizden vade sonunda gelir vergisi stopajı yapılıyor. TL mevduatta elde edilen faiz gelirinden, 1 yıla kadar vadeli mevduattan % 3 gelir vergisi stopajı söz konusu. Mevduat sahibinin eline geçen faiz getirisi bu kesintiden sonraki tutardır. Buna net nominal faiz diyoruz (1 yıl vadeli % 20 nominal faizli mevduatta vergi sonrası net nominal faiz oranı yaklaşık % 19,4 ediyor.)
Reel Faiz: Nominal faizden enflasyonun etkisinin giderilmesi yoluyla hesaplanan faizdir. Bir anlamda dönem sonunda ele geçecek olan faizin satın alma gücündeki değişimden arındırılmasıyla hesaplanmış faiz demektir. Burada hesaba katılması gereken enflasyon oranı paranın yatırıldığı anda geçerli olan enflasyon oranı değil dönem sonunda geçerli olması beklenen enflasyon oranıdır. Buna “beklenen enflasyon” deniyor.
Bu hesaplama piyasada genellikle nominal faizden enflasyon etkisi arındırılarak yapılıyor. Oysa doğrusu net nominal faizden enflasyonu arındırarak hesaplanmasıdır.
Reel faiz şöyle bir formülle hesaplanır:
Reel faiz = (1 + Net Nominal Faiz) / (1 + Beklenen Enflasyon) -1
Bankanın yıllık mevduata % 20 nominal faiz verdiğini düşünelim. Bunun gelir vergisi stopajı sonrasındaki net oranı % 3’tür. Mevduat hesabının açıldığı tarihte 12 aylık enflasyon oranının (TÜFE) % 48,7 olduğunu ve bir yıllık vadenin sonunda bu oranın % 30 olmasının beklendiğini varsayalım. Bu durumda reel faiz hesabı şöyle yapılır:
Reel Faiz = (1 + 0,194) / (1 + 0,30) – 1 = - 8,2. Bu durumda ciddi oranda (% – 8,2) negatif reel faiz söz konusu olacak demektir. Eğer yılsonunda enflasyon beklendiği gibi değil de mesela bu yıl olduğu gibi % 48,7 oranında çıkarsa o zaman reel faiz % - 19,7 olacak demektir.
Reel faizin negatif olması iki anlama gelir: (1) Tasarruf sahibi, parasını ödünç vermesi karşılığında enflasyona karşı korunmamış, kaybetmiş olur. (2) Tasarruf sahibinin tasarrufundan pay alınıp borçlanan kişilere aktarılmış olur. Bu durumda devlet tasarruf yapanı cezalandırmış, borçlananı ödüllendirmiş olur.
Eskiden nominal faizden alınan gelir vergisi stopajı % 15 – 20 iken bu payı devlet alırdı ve buna karşın faiz reel olarak pozitif olurdu, tasarruf sahibi de enflasyona karşı korunmanın yanı sıra devletine vergi ödemiş olurdu. Bugünkü sistemde tasarruf sahibi zarar ederken, devletin faizden aldığı vergi % 3’e düşmüş durumda olduğu için, tasarruf sahibinin borç verdiği parayla borç alana para aktarmış oluyor.
Türkiye’nin temel sorunlarından birisi iç tasarruflarının yatırımlarına yetmemesidir. Yatırımlarla iç tasarruflar arasında tasarruflar aleyhine oluşan fark cari açıktır. Bu açığı kapatmanın iki yöntemi vardır: İlki yatırımları düşürmektir. Bu yola girilirse büyüme de düşer. İkincisi de iç tasarrufları artırmaktır. Bunun yolu enflasyonun üzerinde (pozitif) reel faiz vermekten geçer. Eğer bir yandan hızlı büyümek bir yandan da cari açığı düşürmek hedefleniyorsa bunun yolu ikinci yöntemi seçerek iç tasarrufları artırmaya çalışmaktan geçer.
Yukarıda açıkladığımız gibi tasarruf sahibinin cezalandırıldığı, borç alanın ödüllendirildiği bir sistemde iç tasarrufların artmayacağı açıktır. O nedenle böyle bir düzende cari açık kapatılamaz.