Dün akşam USD/TL kuru 8,27’lerde dolaşıyordu. Bu sabah 9’da 8,35’e yükseldi 12’de 8,46’yı gördü, şu sıralar (saat 15.30) 8,45 dolayında bulunuyor. Ne oldu da böyle bir günde yüzde 2’nin üzerinde değer kaybı yaşandı? İki olasılık var: (1) Dışarıda bazı gelişmeler olmuş ve Dolar bütün paralara karşı değer kazanmış olabilir. Mesela ABD’den gelen bazı veriler Doları güçlendirmiş ya da Fed’in açıklamaları Dolara talebi artırmış olabilir. (2) İçeride bir şeyler olmuş, mesela faiz indirimi yapmak gerekir şeklinde açıklamalar gelmiş ve bu açıklamalar Dolara olan talebi artırarak TL’nin değer kaybetmesine yol açmış olabilir.
Önce dışarıya bir bakalım. Dışarıda ABD’de veya Avrupa’da Doları güçlendirecek ya da zayıflatacak bir açıklama görünmüyor. Yine de Dolar Endeksine bir bakalım. Altı önemli para birimine karşı (Euro, Sterlin, Yen, Kanada Doları, İsviçre Frangı, İsveç Kronası) oluşturulmuş bulunan Dolar Endeksi bugün itibarıyla 92,69’da bulunuyor. 7 Eylül’de 92,51 idi. Euro / USD paritesine bakarsak bugün itibarıyla 1,1822’yi görüyoruz. Bu parite 7 Eylül itibarıyla 1,1840 idi. Dolar Endeksinde de Euro/Dolar paritesinde de Dolar lehine hafif bir yükseliş söz konusu olsa da bu hafif yükselişten bizim gibi ülke paralarının fazlaca etkilenmesi söz konusu olmaz. O halde son bir günde karşılaştığımız yüzde 2,2 dolayındaki değer kaybının asıl nedenini içeride aramak gerekir.
İçeriye baktığımızda her gün yaşanan pek çok olaya karşın bunların özellikle kur üzerinde büyük etkiler yaratmadığını biliyoruz. Normal olarak Türkiye’nin yaşadığı olayların kurları çok daha fazla etkilemesi gerekir ama biliyoruz ki toplum pek çok olayı kanıksamış ve kendi çapında bir aldırmazlık zırhı yaratmış bulunuyor (avantajmış gibi görünen bu aldırmazlık zırhının kuşkusuz pek çok sakıncası var ama bunlar başka bir yazının konusunu oluşturur.) Demek ki son artışın nedeni bu tür olaylar değil. O halde ne oldu da kurlar bir günde yüzde 2’den fazla yukarı gitti? Bu noktada Merkez Bankası Başkanı’nın bir toplantıda yaptığı açıklama dikkati çekiyor. Bloomberg HT sitesinde yer alan habere göre Merkez Bankası Başkanı toplantıda şöyle demiş: "Küresel merkez bankacılığında, para politikası duruşu belirlenirken, para politikasının etkisi dışında olan kısa vadeli arızi unsurlardan arındırılmış çekirdek enflasyon göstergeleri esas alınır. Özellikle salgının getirdiği olağanüstü koşullar, enflasyonun kısa vadeli oynaklıklardan arındırılmış ana eğilimini ölçmeye yarayan çekirdek enflasyon göstergelerinin önemini artırmakta."
Merkez Bankası Başkanı’nın açıklaması; ‘Merkez Bankasının bundan böyle enflasyon hedeflemesini çekirdek enflasyonu temel alarak yapacağı’ şeklinde olsaydı ya da bu şekilde anlaşılsaydı TL değer kaybetmezdi. Merkez Bankası’nın çekirdek enflasyonu hedefleyerek para politikası uygulaması benim yıllardır savunduğum bir yaklaşımdır. Çünkü para politikasının etkileyeceği enflasyon göstergesi çekirdek enflasyondur. Merkez Bankası etkileyebileceği çekirdek enflasyonu hedeflemeli, TÜFE’yi de tahmin etmeli ve buna göre çekirdek enflasyon sepeti dışındaki kalemler konusunda önlem almak üzere hükümeti uyarmalıdır. Buna karşılık Merkez Bankası Başkanı bu açıklamayla önümüzdeki dönemde yüzde 19 olan politika faizini yüzde 19,25 olan TÜFE’ye göre değil de yüzde 16,76 olan çekirdek enflasyona göre ayarlayacağını kastetmişse ya da böyle anlaşılmışsa piyasanın faiz indiriminin kurları yükselteceği düşüncesiyle dövize yönelmesi ve TL’nin değer kaybetmesi doğaldır.
Kurlara baktığımızda piyasanın bu açıklamayı önümüzdeki dönemde faiz indirimi yapılacağı şeklinde yorumlamış olduğu anlaşılıyor. Amaç bu değilse yeni bir açıklama yapılması gerekir.