Dünyada enflasyon, enerji ve emtiadaki artış merkez bankalarının sıkı para politikasına geçmesini neden oluyor. Fed’in de Kasım gibi varlık alımlarını azaltmaya başlayarak sürece ilk adımını atması beklenirken gelişmiş ülkelerden Norveç, gelişen ülkelerden de Brezilya faiz artışına başladı. Birçok merkez bankasının da bu süreçte faiz adımı atmasının beklendiği bu süreçte biz faiz indirdik. Evet, enflasyonun, kurun, cari açığı çok yüksek olduğu, mali politikalardan verim alınamadığı ve risklerin çok fazla olduğu bu dönemde TCMB, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın isteğini yerine getirerek faizi %19’dan %18’e düşürdü.
Kavcıoğlu dönemindeki 5 toplantıda da faiz indirimi beklentisi çok düşüktü. Sebebi zaten yüksek olan risklere ek olarak merkezin dezenflasyonist etkiyi muhafaza edecek şekilde enflasyon üzerinde faiz politikası uygulanacağını söylemesiydi. Ancak Nisan’dan Eylül’e kadar enflasyon artmaya devam etti ki son ayda da enflasyon faizin önüne geçti, bu da merkezin indirim için hiç alanı olmadığı anlamına geliyor. Böyle olunca koşullar izin vermediği halde siyasi kanattaki faiz indirimi baskısını yerine getirebilmek için manşet değil de çekirdek TÜFE’nin baz alınacağı belirtildi. Çekirdek TÜFE %16’larda faiz ise %19’da ve bu taraftan bakınca merkezin birkaç puanlık indirim alanı var. İlk hakkını bu ay kullanan merkezin yıl içinde de faiz indirimine devam etmesi bekleniyor.
Dünyada birçok ülke para politikasında gıda ve enerji hariç kalem olan çekirdek enflasyonu baz alıyor. Sebebi ise çekirdek TÜFE’yi baz alan ülkelerin neredeyse tamamında enflasyon çok düşük. Pandemi önceki döneme gittiğimizde Euro Bölgesi’nde, Almanya’da, İsviçre’de ve diğer Avrupa ülkelerinin (Japonya’da 90’lardan beri devam eden bir durum) çoğunda enflasyon istikrarlı bir değişim gösteriyor. Türkiye gibi üretim sorunu yaşayan, çok kısa aralıklarla birbirine zıt politikalar uygulayan, ömürlük değil de seyirlik kararlar alan ülkelerde ise enflasyon en büyük sorun. Dolayısıyla TCMB’nin yıllardır yükselen ve hedeflerden hep sapan sorunlu bir enflasyonu varken gıda ve enerjiyi hariç tutacak lüksü olmadığını düşünüyorum.
Son yıllarda hep küresel gidişatın tersine politikalar uygulanmasının bedelini enflasyonda ve kurda gördük. Bugün de kur, PPK sonrası yeniden 8,80 ile zirve seviyeye yükseldi.
Yükselen kurun yurt içi maliyetleri artırmaya devam etmesini de hesaplarsak enflasyonda düşüş olması çok zor. En kötü kısım ise şu anda uygulanan politikaların kur ve enflasyonda yaratacağı sorunlarla kısa vadede yeniden değişmesi yönünde olması ki bunu Uysal zamanında tecrübe etmiştik. Şimdi hızlıca indirilecek faizin temeli sağlam olmadığı için bedeli fazla değil yakın bir zamanda daha fazla faiz artışıyla sonuçlanabilir.
Daha önceki yazımızda kurda görülmemiş seviyeler için rakam belirtmeyi çok sağlıklı bulmadığımızı, ancak teknik görünümün ne söylediğini paylaştığımızı belirtmiştik. 8,74 kritik direncin korunmaya devam etmesi durumunda teknik olarak yeni seviye olan 9,0’u izleyeceğiz.