Merkez Bankası bugün politika faizini %10,5’e düşürdü. Bu, son iki yılın en düşük faiz oranı. Hatırlarsak Murat Uysal döneminde faiz Nisan -Ağustos döneminde tek haneye düşürülmüş Ekim itibarıyla da yeniden yükseltilmişti.
Bakınız değerli okuyucu, son iki yılda faiz politikasına göre başkanlar değiştirildi, faizler düşürüldü, yükseltildi ve şimdi yine düşürülüyor. Bu politikalardan vazgeçme süreci hepi topu iki yılda yaşandı. Çünkü hükümetin düşük faiz politikası Merkez Bankasının fiyat istikrarı görevini de aştı. Böyle olunca enflasyonu dizginlemek değil her fırsatta faizi indirmek politika haline geldi. Şimdi gelinen nokta ise çok daha vahim. Artık enflasyon bırakılmış durumda ve seçime doğru faizlerin tek haneye inmesi hedefleniyor.
Merkez Bankası’ndan “faiz indirimi bitiyor” mesajı
Bugünkü faiz indirimi 150 baz puan ile son bir yılın en yüksek oranlı faiz indirimi oldu. En son Ekim 2021’de tek seferde 200 baz puanlık indirim yapıldı, sonraki 2 toplantıda 100’er baz puanlık indirim yapıldı, ardından 7 toplantıda faiz sabit tutuldu, Ağustos ve Eylül’de de yine 100’er baz puanlık faiz indirimi tapıldı.
Merkez Bankası bugünkü toplantı metninde Kasım’da da benzer bir adımla süreci tamamlayacağını söyledi. Cumhurbaşkanının tek haneli faiz isteğini de dikkate alırsak gelecek toplantıda 100 ya da 150 baz puanlık indirimle faiz %9’lu bölgeye çekilecek.
Faizler neden indiriliyor?
Bu sorunun ekonomik göstergeler ve buna bağlı iktisadi politikalara göre cevabı yok. Yani cevap faiz indirimi için yanlış bir süreç. Ama bir yıldır uygun görülen her fırsatta faizlerin indirilmesinin ana sebebi maalesef ki ekonomik değil siyasi. Eğer ekonomik olsaydı, Merkez Bankası fiyat istikrarını korumak için %80’lere çıkan enflasyonu düşürmek adına gerçek önlemler alırdı. Enflasyonu düşürmek için ne yapıldı? Hiçbir şey!
Siyasi cephenin düşük faiz istemesindeki sebep ise çarkların dönmesi. Hani bir yıldır aynı ritimle duyduğumuz (okurken de aynı ritim oluşuyor) yatırım, istihdam, üretim, ihracat ve cari fazla serisini komple yükseltme hedefli bir politika izleniyor. Fakat rakamsal büyüme ve görece kabul edilecek istihdam dışında ihracat (rekor kırılsa da ithalat çok daha fazla artıyor) ve cari fazla maalesef ki hedefin tersi yönünde ilerliyor.
Seçim sürecinde faizin düşük tutulması ve reel sektörün desteklenmesi en öncelikli politika olduğu için Merkez Bankası faiz indiriyor.
Enflasyonun yüksek olduğu bir ekonomiden asla verim alınamaz
Türkiye 90’lar sonrası en yüksek enflasyonu yaşıyor ve kötü olan nokta dünyada fiyat artışları devam ettiği için tek başına kontrol edilemeyecek bir sorun bu. Ancak elden geleni yapma noktasında Merkezin ne kadar uzakta olduğu ortada. Ekonomi çift haneli büyüme gösterse de enflasyonun gelir kaybını bu kadar erittiği bir dönemde sadece belirli kesim büyüyebilir. Oysa asıl büyüme daha çok orta ve alt sınıfta iyileşme görülmesidir. Bunu söylemek mümkün değil.
Enflasyonu görmezden gelmenin bedeli ağırlaşıyor
%83 olan güncel enflasyon karşısında faiz %19 da olsa %9 da olsa ne fark eder, diye düşünülebilir. Ancak öyle değil. Evet TL’nin kaybı noktasından bakılırsa bu doğru ama TL’nin kaybının sebeplerinden biri de (her para birimi için geçerli) beklentilerdir. Merkez Bankasının enflasyonu düşürmek için faiz artırmaması ile enflasyonun yükseldiği dönemde cari fazlaya odaklanıp faiz indirimine gitmesi arasında ciddi bir fark var. Ve bu fark yatırımcı için de vatandaş için de olumsuz bir algı yarattığı için beklentileri de negatif yönde etkiler ki etkiliyor.
Bundan sonra ne olacak?
Merkez Bankası Kasım’da da faiz indirdikten sonra tıpkı 7 aylık dönemde olduğu gibi bekleyip izleyeceğim diyor. Gerek enflasyondaki yükselişin sürmesi gerekse dövizde yaşanacak hareketlilik merkezi nasıl adım atmaya itecek onu da hep beraber izleyeceğiz…