Yüksek enflasyon nedeniyle merkez bankalarının faizleri hızla artırdığı bir yıl olan 2022, Türkiye için enflasyon-faiz makasının rekor açık seviyelere geldiği bir yıl oldu.
Merkez Bankası, yükselmeye başlayan enflasyonu başında durdurmak yerine Eylül 2021’de faiz indirimine başladı. Sonrasında olanları hepimiz biliyoruz; kur patladı, kur etkisi ile enflasyon raydan çıktı. TEM denilen politikayla enflasyon başı boş bırakılırken çarkların dönmesi asıl hedef oldu. Neden çünkü, enflasyonu düşürmek için oldukça acı bir reçete gerekecekti ve kemerler sıkılacaktı, ama tam da seçime gidilirken bunun yapılması iyi olmayacaktı. Enteresan bir şekilde politika faizi düşürüldükçe enflasyonun da düşeceğine inanıldı, ama Eylül 2021’den bu yana enflasyon %9’a düşerken enflasyon %85’e çıktı.
Merkez Bankasının faiz indirimine giderken sığındığı gerekçelerin yani her ay PPK metninde yer alan açıklamaların ne teoride ne pratikte gerçekliği olmadı. Mesela, küresel ve yurt içi risklere dikkat çekilirken yazının devamında sıkı duruştan bahsedilirken metin faiz indirimi ile tamamlandı. Faiz indirimi ile açıklamaların da gelişmelerin de uyuşmadığı aşikâr. Ama sistem yatırımlarla sektörlerin canlandırılması ve büyüme üzerine kurulduğu için Merkez Bankası bu yıl içinde iki noktada pozisyon aldı. Biri faizi indirmek, diğer ise kurdaki yükselişi dizginlemek. Süreç öyle bir hale geldi ki faiz kararına kur hiçbir tepki veremez oldu. Yine enflasyondaki yükselişler de kur üzerinde bir hareket yaratmadı. Kurda sanki bir sabitlenme var ve oldukça yavaş şekilde kademe kademe yükselişe izin verildi.
Ülke ekonomisinde en büyük etkiye sahip olan enflasyonu yönetmek tüm merkez bankalarının ilk görevidir. Bunu yapmak için bu yıl büyüğünden küçüğüne tüm ülke merkez bankaları aksiyon aldı. Türkiye’de ise şimdilerde şöyle bir yol izlenmesi bekleniyor:
Zaten enflasyonda en kötü geride kaldı, biz de bu süreci tek haneli faiz ile tamamladık. Bundan sonrasında baz etkisi var, küresel fiyat artış hızında yavaşlama var, ekonomik durgunluk var. Dolayısıyla enflasyon düşecek ve faiz de düşük olduğu için seçime kadar dengelenme sağlanabilecek.
Bu zihniyetle uygulanan politikaların içinde hangi veri hangi gösterge ya da hangi fiyat sağlıklı analiz edilebilir ki…
Öte yandan rahatsız olan ihracatçılara karşı da savunma çok açık. Dövizi bırakırsak enflasyon yükselir ve seçim öncesi bunu yapamayız. Ayrıca enflasyon düşsün ki bunun faiz indiriminden kaynaklandığını söyleyebilelim.
2023’te dünya ekonomisinin ana gündeminde durgunluk olacak. Nasıl ki enflasyon ve diğer gelişmeler bizi teğet geçemediyse ekonomik durgunluk da bizi teğet geçemeyecek. Daha kötüsü enflasyonun gerileyecek hali dahi dünya ortalamasının çok üzerinde olacak. Azalan ticaret, yüksek cari açık ve enflasyon, politika faizi ile piyasa faizlerinin kopuk olması gibi riskler seçim öncesinde alınacak bazı tedbirlerle, özellikle bankaların kaynakları kullandırmasına dair hamlelerle bir süre dizginlenebilir. Fakat sonrasında Türkiye ekonomik görünü ile dünyanın içinde olduğu sürecin son derece ayrı olacağını düşünüyorum. Umarım ki seçim sonrasında acıdan da öte zehir tadında bir reçete uygulamak gerekmez.